Beş milyon insanı öldüren Hitler, onlara oy vererek demokrasi oyunuyla başa getirenler, generaller, beş milyonu yakalayan emniyet mensupları, yakalananlardan kimin yakılarak, kimin kurşuna dizilerek öldürüleceğine karar veren hâkimler ve yakma ocaklarını yapan inşaat mühendisleri cehalet diye adlandırılan eğitimden geçmiş insanlardırlar.
Ebu Cehil, ensabı en iyi bilenlerdendi. Bu günkü ifade ile Arap tarihi ve geleneği profesörü idi ama adı Ebu Cehil olarak kaldı. Çağdaş eğitimden geçen siyasiler, generaller, silah tüccarı adamlar ve silah imalatçıları, kimyasal silahları üretenler hepsi bu çağın en eğitimli insanlarıdırlar ve bunlar son yirmi yılda Ortadoğu’da üç milyonun üzerinde Müslüman öldürdüler, on milyonlarcasını yerinden yurdundan ettiler…
Adamlar eğitimlerinin gereğini yapıyorlar.
Birleşmemiş Milletler kurumu, Ortadoğu’da akıtılan kanı durdurmak yerine, öldürme esnasında zehirli gazların, kimyasal maddelerin kullanmasını yasaklıyor. Müslüman öldürmeye devam edin ama zehirli madde kullanmayın, rüzgâr tersten eserse bizim rahatımızı da kaçırabilir anlamında yasak koyuyor.
Gerçi dinleyeni de yok. Ajans haberlerinden ve de ajan filmlerinden anladığımız kadarıyla tepegöz hepimizi gözlüyor havası veriyorlar ama dünyanın bir numaralı İnterpol’ünün başkanı on gün bulunamadı ve on gün sonra Çin hükümeti, “Biz onu sorguluyoruz” dedi.
Çin sorgulasın ama her ülkede bulunan İnterpol ajanları onun nerede olduğunu bilsinler. Sultanahmet meydanında gece karanlığında yuvarlanan futbol topunu gören Amerika diye ona tapınan sağ ve sol salaklarımız, onun ajanlarının bilmem kaç yıldır nerelerde tutuklandığını görmezden gelirler. Futbol topunu değil, kaybolan kocaman Malezya uçağını dünyanın en gelişmiş devletlerinin teknik elemanları aradılar ve bulamadılar.
2 Ekim günü Suud’un İstanbul Başkonsolosluğu’na giren ama bu güne kadar çıktığı görülmeyen Cemal Kaşıkçı olayı da onlardan biri.
Gazetelerden öğrendiğimize göre, Kaşıkçı’nın konsolosluğa girdiği gün, Suud’dan 15 kişilik bir tim, altısı tarifeli uçakla, bir ekimde geliyorlar, dokuzu özel uçakla iki Ekim’de geliyorlar, konsolosluğa yakın bir otele yerleşiyorlar ve on beşi bir olup bu öldürülme olayını gerçekleştiriyor ve aynı gün ülkelerine dönüyorlar. İddialara göre Veliahd Muhammed bin Selman, Kraliyet Divanı Müsteşarı ve Muhammed bin Selman’ın da danışmanı olan Abdullah el-Kahtani’ye öldürme emri veriyor ve o da timi gönderdikten sonra Skype üzerinden Kaşıkçı’nın öldürülme olayını canlı yayında izliyor.
Dünya gizli servisleri, Prens bin Selman’ın emrini duyamayabilirler. El-Kahtani’nin on beş adamı seçerken dünyanın kendini atlatılamaz kabul eden istihbaratçıları bu on beş seçkin kişinin araştırılmasında neden haberleri olmadı?
On beş seçkin adam, iki ayrı uçakla İstanbul’a geliyor ama haberleri olmuyor. Hele hele özel uçakla gelen dokuz seçkin adam.
Bunların yürüyüşü bile farklı olur. Dikkat çeker. “İstihbaratçıların bilgisi altındaydı” diyerek savunma yapanlara derim ki o zaman sekiz milyarla dalga geçen bu insanlara adam denmez. Kadıköy’de bir adam, yolda giderken önüne gelene elindeki bıçağı saplıyor, bıçakladığı adama ve arkasına bakmadan devam ederken ilk karşısına gelene yine saplıyor ve dört adamı bıçaklıyor.
Bıçakladıklarının hiçbirini tanımıyor.
Bu adamı otuz bin fitten paraşütle atmadılar Kadıköy’e.
Bu bizim yüz elli yıldır peşinden koşup da bir türlü yaklaşamadığımız eğitimin üretimi. Sekiz milyarlık dünya nüfusunun, dört milyarını istihbaratçı yapsanız, o dört milyar istihbaratçının iki milyarını diğer iki milyarın arkasına istihbaratçı koysanız, iki milyarın arkasına bir milyarını taksanız, böylece karıyla kocayı birbirinin takipçisi kılsanız bu eğitim ile, koca, karısını boğarak öldürebilir veya kadın kocasını zehirleyerek, kurşunlayarak öldürebilir ki öldürmeler artıyor.
Kadıköy’ün her tarafı gözetleme cihazlarıyla donatılmış ki adamın kime nasıl sapladığını görüyoruz televizyonda. On beş kişilik öldürme timinin hepsinin Müslüman olduğunu hatırlayabiliriz. Bir kere şu bilinsin, o on beş kişinin İngilizcesi ve Amerikan kültürü, İslam kültürünün önündedir.
Eğer Müslüman’ca davransalardı ölüm emri verildiğinde mahkeme kararı istemeleri gerekirdi. Kanunsuz emir veren komutanın emrine uymayan askerler, durumu sevgili peygamberimize haber verdiklerinde peygamberimiz: “Allah’a isyan olan emre itaat yoktur. İtaat ancak ma’ruf/İslam’a uygun olan emirde yerine getirilir” buyurmuş. (Buhari, Sahih, K. Ahbar’ul-Ahad, bab 1, Müslim, Sahih, K. İmaret, bab 8 “Kütübü Siitte” diye bilinen altı hadis kitabının ittifakla rivayet ettiği bir hadistir.).
Bu hadis, İbni Mace’nin Sünen’inde, “(o işte) Allah’a isyan edenin emrine itaat edilmez” şeklinde rivayet edilmiş. (İbni Mace, Sünen, K. Cihad, bab 40).
Bu eğitimden geçen çöl bedevilerinin, nasıl medeni olduklarını, hâlâ geçilemeyen ashabı kiram ve onları iyilikle izleyen salih insanların nasıl adalette örnek olduklarını tarih kitapları yazmaya devam ediyor.
Onlar, CIA ajanlarının filmlerde olduğu gibi verilen emri sorgusuz yerine getirdikleri ve yakalanınca, görevli olmadıkları ve şahsi sebeplerle öldürdüklerini açıkladıkları gibi bir eğitimin sonucudur.
Türkiye dâhil yüzlerce devletin birçok emniyetçisi ve askeri, Amerikan eğitiminden de geçerler.
Sonuç dünya gündeminde görüldüğü gibi.
Öldürenleri bularak övünmek yerine, imanlı, edepli, bilgili, becerikli, öldürmeyen, yaşatan, cömert, adil, mutluluk saçan, kendisi için istediğini kardeşleri için de olmasını isteyen, çalışan, dağıtan, …ve bütün bu pisliklerin bataklığı olan kâfirlik bataklığını kurutup gülistana çeviren insanlar yetiştirmekle övünelim.
Teklifimdir, her sene güvenliğe ayrılan paraların bir kısmını kısarak eğitime kaydırmalı.
Trumpet eğitiminin ekseninden hemen çıkılmalı.
Hazreti Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Ömer bin Abdülaziz, Nureddin Zengi, Alpaslan, Selahaddin Eyyubi, Fatih gibi yöneticileri yetiştiren İslam eğitimine hemen geçilmeli.