KARAR VERİRKEN ACELE ET
Mahmut TOPTAŞ
Hani çocukluğumuzda duyduğumuz, hayalimizde sinema gibi seyrettiğimiz “Üç nasihat” hikayeleri vardır.
Yaşanmış veya yaşanması muhtemel olan olayları her çağın hikmet sahibi insanları masallaştırarak anlatırlar ve halkın anlayacağı hale getirirler.
O hikayelerden birinde uzun yıllar gurbet hayatı yaşayan bir adam üç bin altın kazanınca köyüne dönmek ister.
Şehir meydanında bir adamın “Bin altına bir öğüt” diye bağırdığını duyar.
Sözün değerini bilen bu adam verir bin altını ve “Kader ne ise o olur” nasihatini alır.
Bir başka adamın da aynı “Bin altına bir öğüt” diye bağırdığını duyar. Ona da bin altın verir ve "Gönül kimi severse güzel odur" nasihatini alır.
Bir başka adamın da yine “Bin altına bir öğüt” diye bağırdığını duyar. Ona da bin altın verir ve "Araştırmadan karar verme" nasihatini alır.
Gurbete çıktığı gibi eli boş ama gönlü dolu döner.
Yolda bir kasabaya uğrar. Kasaba halkının çok büyük bir derdi vardır. Bir canavar eşkıya adam, kasabanın suyunu kendi çiftliğine çevirir, çiftlik sulanınca ormana çevirir ve kasabaya su akıtmazmış. Yanına gidenin de kellesi bir torba içinde gelirmiş.
Birinci nasihat aklına gelir “Kader ne ise o olur” der ve dağa doğru yürür. Eşkıya bunu karşılar ve “Her gelene bir soru sorduğunu, cevabı bilemeyenlerin kellesini gönderdiğini” anlattıktan sonra yanındaki iki kadını gösterir biri çirkin öbürü dünya güzeli, "Söyle bakalım bunların hangisi güzel?”
Eşkıya, çirkini severmiş ama namı dillere destan güzeli de kaçırmış fakat sevememiş bir türlü.
Adam o nasihatlerden ikincisini hatırlamış “Gönül kimi severse güzel odu” demiş.
Bunun üzerine eşkıya suyun savağını kasabaya doğru çevirmiş. Suya kanan kasaba halkı toplanmışlar ve bu yolcuya beş bin altın verip uğurlamışlar.
Gece vakti köyüne gelen adam doğru evine gider ve lamba ışında aydınlanan evinin küçücük camından hanımına hasretle bakarken hanımının yanında gencecik bir delikanlı olduğunu görür ve silahı delikanlıya doğrulttuğunda “Araştırmadan karar verme” nasihati aklına gelir.
Hemen komşunun kapısını çalar. Hoşbeşten sonra evde gördüğünü söyler.
Komşu da “Sen gittikten üç ay sonra dünyaya gelen çocuğun on beş yaşına geldi” der.
Adamın biri “Filan hoca Cuma namazı kılmıyor” demiş.
Tanıyanlarının sevip saydığı bu hocayı tanıyanlar “İftira etme" deyince adam “Cuma ezanı okunduktan on dakika sonra ben o hocayı otobanda arabasıyla giderken gördüm, korna çaldım ve selamlaştım” der.
Dinleyenlerden biri hemen hocaya telefon eder ve durumu anlatır.
Hoca, “O kişi hem doğru söylüyor, hem yanlış söylüyor. Doğru söylüyor, ben o saatte otobanda gidiyordum. Yanlış söylüyor, ben Cuma namazını bir saat sonra kılan bir camiye doğru gidiyordum” der.
CIA'nın MOSSAD'ın verdiği bilgilerle yarım adım atmak şöyle dursun yerimden bile kalkmam biiir. Şeytana cennetin yolunu hiçbir zaman sormam ikiii.
Rabbimiz buyurur: “Ey iman edenler, eğer bir fasık size bir haberle gelirse onu araştırın ki, bilmeden bir topluma sataşırsınız da, sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat suresi ayet 6)