Dünyamızda yaşayan sekiz milyar insanın sekiz milyar ayrı parmak çizgisi ve ruh çizgisi olduğunu söylemiştim.
Her insan, çok doğru şeyler söyleyebildiği gibi çok yanlış şeyler de söyleyebilir.
Muaz b. Cebel (R.A) "Hâkim insan yanlış şeyler söyleyebilir, münafık da doğru şeyler söyleyebilir." diyor. (İbni Receb Camiu-l ulum 382)
Çünkü Rabbimiz yarattığı her insana iyiliği ve kötülüğü ilham ettiğini bildirir. (Şems süresi
İyilik madenini işletenler kurtuluşa ererler.
Nefsini Kur'an ayetleriyle cilalayıp Hakka ve halka parlak ayna haline getirenler kurtulurlar.
Ancak nefsinde iç dünyasında Rabbin yerleştirdiği iyilik madenini bastıran, gizleyen, üstünü kapatanların zarar edeceğini haber verir. (Şems süresi 10)
Dünyanın her tarafında hangi milletten veya hangi dinden olursa olsun iyiye, doğruya, güzele doğru meyil varken eğitim, örf ve adetlerle o iyilik ve doğruluk anlayışının üzeri kâfirliğin kara perdesiyle örtülür.
Batının en kaliteli üniversitesinden mezun, üç dil bilen, interneti tabanca gibi kullanan, kırk yaşın üzerindeki bir yetkili devlet hazinesinin içini boşaltacak kâğıtları imzalamak üzere gencecik bir yetkilinin önüne koyduğunda "Olmaz bu bir soygundur" diyen gence "Sen daha toysun alışırsın" diyorlar ve alıştırıyorlar.
İşte Rabbimizin "İçinizdeki iyiliği bastırırsanız zarar edersiniz" mesajına kulak vermeyenler, Keynes’e, Adam Simit’e kulak verenler ortalığı kokutuyorlar.
Para için paralı askerler kuruyorlar, kan akıtıyorlar ve gönüller karartıyorlar.
Her insanda her kötülüğü yapabilecek iç hazırlık da vardır. Ancak demirin pasını zımparaladıktan sonra cilalandığı gibi nefsi emmarenin pası "La ilahe" zımparasıyla temizlendikten sonra "İllallah" ile cilalanmalıdır.
Gönül imanla süslenince kötülüklerden nefret eder.
Eğer nefis hep kötülüklerle yoğrulursa o, imandan, Kur’an’dan, şeriattan, İslam'dan, namustan, şereften, ahlaktan, iffetten nefret eder.
Sineklerin gülden kaçtığı gibi kaçarlar ve bir pisliğin etrafında toplanarak gül aleyhinde kararlar almaya, gül neslini kurutmaya, bülbülleri susturmaya çalışırlar.
İnkâr hastalığına tutulanların neler yapabileceğinin bir örneğini verir Rabbimiz "Şems" suresinde.
Salih Peygamberin devesine dokunmayın diyor Rabbimiz. Kafirler tutuyorlar Salih (a.s.) in devesini kesiyorlar.
"Keşfül Hafa" isimli kitap da sıhhatine söz edilen bir hadiste Efendimizin şöyle dediği bildirilir. "Eğer bu insanlara deve pisliğini, tezeğini kırmayın, parçalamayın denseydi, toplanıp deve pisliği toplarlar ve merasimle tezek kırarlardı" buyurmuş.
"Olur mu hocam bu kadarı da fazla" denebilir.
Rabbimiz veya Efendimiz böyle bir yasak koymamış. Ama uyuşturucuyu yasaklamış.
Şimdi şık hanımlar ve beyler, çok şık salonlarda eroin partileri veriyorlar. Ya bu neyin nesi?
Deve pisliğini karıştırmak, eroin, rakı, şarap, viski, şampanya içmek kadar zarar vermez.
Dinim fuhşu yasaklamış.
En lüks salonlarda Firavun dönemindeki gibi kadın ticareti yapılmakta.
Bunun aleyhinde olanların da boynuna bir gerici yaftası takılıp ekran ekran dolaştırılmakta.
Rabbimiz "Biz ona iki yolu da gösterdik" buyurur (Beled süresi 10) Bu yolların biri cennete, biri cehenneme çıkarır.
Cennet yolunda yarışanların kalpleri dinle dolar, cehennem yolundakilerin kalpleri kinle dolar.
Cennet yolundakilerin gönlü berrak su gibidir. Küçük bir damla siyah mürekkepten rahatsız olur.
Cehennem yolundakilerin kalbi katran kovası gibi siyah mürekkep bile oraya düşmekten korkar.
Onun içindir ki bazı siyasilerimiz ve entellektüellerimiz, vesikalı kadınlarımız, kadınlaşmış erkeklerimizden ve artışlarından rahatsız olmuyorlar.
Kararmış katran kalplerin de ağarması için, "Gecenin karanlığını giderip, gündüzün aydınlığını getiren" Allah'ın sözlerine ihtiyacımız var.
Katran gibi kararmış gönülleri ağartacak insan sözünü yeryüzünde bulmak mümkün değil.
Yeryüzünü dağlar, denizler, çiçekler, böcekler, taşlar ve kuşlarla süsleyen, gökyüzünü yıldızlarla bir tavan gibi bezeyen, insanı en güzel kıvamda yaratan Rabbimizin kelamıyla karanlıklarına kandil koyalım.
Öyle ise siz yarına kadar ‘Büruc’ süresini ‘Şifa Tefsiri”nden tefsirinden bir okuyuverin.