KARANLIK KOVUCUSU DEĞİL IŞIK AÇICISI OLALIM
Mahmut TOPTAŞ
Okul arkadaşlığı, asker arkadaşlığı, komşuluk ilişkileriyle kazandığım hiçbir dostumu bu güne kadar kaybetmedim.
Görüşler ayrı olabilir. Lisede iken ayrı görüşlerde olduğunuz arkadaşlarınızı yeniden gözden geçiriniz.
Onun sizden farkı ne?
Onun kültür kabıyla senin kültür kabının içindeki yüzde doksan aynı.
Üniversitede tanıştıklarınızda ara biraz açılmış olabilir.
Çünkü Edirne, Hakkari, Artvin, Muğla gibi birbirine uzak illerden gelenlerin kültür kapları arasındaki beraberlik yüzde yetmişe düşebilir.
Ama hiçbir il ve ilçemizin diğerleri ile farklı düşünceleri ve ayrılıkları yüzde elliyi geçmez.
Lisede iken yüzde doksan beraberliğiniz olanla karşı karşıya gelirken neden yüzde on ayrılığın etkisinde kalarak birbirimize tavır alalım.
Ben, bu ayrılığı yapmamaya çalışıyorum, siz de öyle yapınız.
Bir araya geldiğinizde ayrılığa sebep olan yüzde onu gündeminize almayın, getirmeyin.
Cuma namazında karşılaştığım eski komünistlerden olan bir öğretmenimizle namazdan sonra camiye yakın bir kahvede çay içerken babasının dürüstlüğünden rahmetli annesinin tesbihi elinden hiç bırakmadığından bahsettik.
Mahallenin iyi insanlarının iyiliklerinden konuştukça bizim iyilik damarlarımıza da su verdik.
Konferanslar nedeniyle gittiğim her il ve ilçede asker ve okul arkadaşlarımı önceden beni davet edenlere haber veriyorum ve onu bulup salona getirmelerini istiyorum.
Neler oluyor neler.
MÜSİAD’ın davetlisi olarak gittiğim ilin, beni davet edenine, “sizin şehrin savcısı tanıdığımdır, komünist ve aynı zamanda İslam karşıtı olduğunu söylediler. Bunun anası ve babası haram yemeyen, yalan demeyen, beş vakit namazını kılan, fakir ama tevekküllü bir insandılar. Siz, ona da haber verin” dedim.
Konferanstan sonra “Savcıyı göremedim” dediğimde şehir dışında olduğunu söylediler.
Daha sonra ortak tanıdığımız bir arkadaşa Savcı, “Beni davet etmiş. Duyduğumda sevincimden hüngür hüngür ağladım” demiş. Ortak arkadaşımdan duyduğuma göre babasının ve anasının çizgisine dönmüş.
Yüzde doksan, yüzde onu kendine çeker.
Bütün ırmaklar denize akar ve kirli ırmakları da temizler deniz.
Denizi kirletmemeye çalışalım. Başta gönül denizimizi kirletmeyelim.
Sevgili peygamberimizin bacanağı ve şairi olan Hassan bin Sabit:
لساني صارمٌ لا عيبَ فيهِ،
وَبَحْرِي لا تُكَدِّرُهُ الّدلاءُ
“Dilim, ayıpsız, keskin kılıç gibidir.
Gönül denizimi hiçbir kova bulandıramaz.” Diyor.
Rabbimiz, Kur’an-i Keriminde imanı nur/aydınlık olarak tanıtırken, kafirliği karanlıklar olarak tarif eder.
Karanlığın çokluğu ne olursa olsun aydınlık, onu da kurtarır.
Kocaman bir salona gece girseniz, göz gözü görmez halde iken elektrik düğmesine bastığınız anda karanlığın kaçış hızına gözünüz bile yetişemez.
Onun için karanlıktan ve onun getirdiği zararlardan bahsederek ömrümüz geçti bir arpa boyu yol alınamadı.
Ne zaman ki imandan ve onun faydalarını geçmiş sahabeden ve o yolda yürüyenlerin başarılarından örnekler verildi ve bu çağda yaşanabileceğini gösterdik, işte o zaman gavurluk kaçarken şeytanın Ezan sesinden kaçması gibi uzaklaştığını da gördük.