Sahte
içkiler nedeniyle son on günde ellinin üzerinde insanımızın öldüğünü ve
öldürmeye devam ettiğini televizyon ve gazetelerden öğreniyoruz.
Sahte
içkilerin öldürdüğü haber oluyor ama kanunlara uygun olarak üretilen içkilerin
öldürdüğü insanlar, fazla haber olmuyorlar.
Emniyet
Genel Müdürlüğü’nün trafik kazaları raporlarının yıllara göre ortalaması
alındığında, yılda 1500 (bin beş yüz) insanımız trafik kazalarında sarhoşlar
tarafından öldürülüyor.
Uyku,
kırmızı ışık ihlali, hız gibi suçlarla alkol baş başa yarışıyorlar adam öldürme
de.
Silah
zoruyla soygun yapan mafya, soygun yaparsa suç sayılır. Aynı suçu aynı adamlar
devletleşerek yaparlarsa ve de çaldıkları bütün servet, dünyadaki mafyaların
çaldığından daha fazla çalsalar hırsızlık sayılmaz, öldürdükleri de milyonları
bulsa suç sayılmaz.
Batı’nın
değerlerine göre hareket edenler, okuyun: Dünya Sağlık Örgütü (WHO), “Önüne
geçilmez gereksinme yahut arzu, kullandığı miktarı artırma eğilimi, ruhsal, fiziksel
bağımlılık hali yaratan maddeler, uyuşturucu madde kavramı içine girer” diyor.
Bilim
adamları ne diyor, diye Türkiye’deki 170 bin doktorumuzu Konya ovasına alsak,
pandemi nedeniyle ön, arka, sağ ve soldan ikişer metre arayla birer masaya
oturtsak ve ellerine birer kâğıt ve kalem versek de, “Uyuşturucunun zararlarını
yazınız” desek içenleri bile yazarlar.
Sosyologlarımız,
psikologlarımız ve de bütün …loglarımız da aynı şeyleri kendi açılarından
“zararlıdır raporu” verirler, kendileri içseler bile.
İslam
dini “haram” diyor.
Bilim
“zararlı” diyor.
Çevreciler
“pislik” diyor.
Ormancılar
“yangına sebep” diyor.
Dağlarda
nerde bir su başı ve ağaç dibi varsa uyuşturucu şişesi kırıkları hem pislik
oluşturuyor, hem cam kırıkları güneşle karşılaşınca yangına sebep oluyor.
Biz,
Müslümanlar olarak, bizi yaratan, yaşatan, taşıdığımız organların sayısını
bilmediğimiz tenimiz ve canımızı 24 saatin her saniye ve salisesinde her
hücrenin ısı, hava, su, gıda ihtiyacını veren Rabbimizin bize verdiği kulağı
yerinde kullanarak Rabbimize kulak verelim:
“Ey
iman edenler, şarap (sarhoş edenler), kumar, putlar ve fal okları şeytanın
işinden olan birer pisliktir, ondan sakının, ola ki kurtulursunuz.
Şeytan,
şarap (sarhoş edenler) ve kumarla, aranızda ancak düşmanlık ve kin bırakmak,
Allah’ın zikrinden ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?
Allah’a
itaat edin, peygambere de itaat edin ve (isyandan) sakının. Eğer yüz
çevirirseniz iyi bilin ki, Resulümüze düşen apaçık tebliğdir” (Maide süresi
ayet 5/90-92).
Bizi
bizden daha fazla koruyan Sevgili Peygamberimize kulak verelim:
Sevgili
peygamberimiz de bu ayeti açıklamak için Minberde şöyle dedi: “İnsanlar,
Hamr’ın haramlığıyla ilgili ayet nazil oldu. Hamr, beş şeyden yapılır: Üzüm,
hurma, bal, buğday, arpa. Hamr: Aklı örten şeydir” (Buhari, Sahih, K. Tefsir,
bab 110, Müslim, Sahih, K. Tefsir, bab 6 fi nüzüli tahrim’il hamr).
Mealci
kardeşimle tartışan kardeşime mealci, “Kur’an’da içki haramdır” diye bir şey
yok” demiş.
İkisi
beraber telefonla bana soruyorlar. Ben de ayette, “İçkinin şeytan işi olduğunu,
düşmanlığa ve kinlenmeye sebep olduğunu, onun için ‘ondan kaçının, sakının,
geri durun’ diye terceme edilen ‘İctenibühü’ emri, haramı gerektirir” deyince
ikna oluvermiş.
Tarihselcinin
biri de, “Medine’de bilinen bu beş şeyin dışındakiler helaldir” demeye
kalkmasın.
Sevgili
peygamberlerimizin sıfatlarından biri de “Fetanet” sıfatıdır.
Hadisin
sonundaki, “Hamr: Aklı örten şeydir” hadisi, “kıyamete kadar üretilebilecek
bütün uyuşturucuları, aklı örtmek için kullanmak haramdır” anlamınadır.
Tıpta
narkoz olarak veya bir başka tedavide kullanmak konumuz dışındadır.
Uyuşturucunun
bütün zararları bilinmesine rağmen Batı, önüne geçemeyeceğini anlayınca,
uyuşturucu kullananlar parlamentoda çoğunluğu elde edince, belirli yerlerde
uyuşturucuyu, almayı, satmayı, içmeyi, içecek kadar taşımayı çaresizlikten suç
olmaktan çıkarmışlar.
Yani
uyuşturucu bataklığının koruması ve korunması kanunları bile var.
Ülkemizde
parlamentoda 600 milletvekilinin çoğunluğu uyuşturucu (rakı, şarap, viski, votka
ve diğerlerini) kullanmazlar.
Halkımızın
da çoğunluğu kullanmaz.
Amma
kullanmayacak anlamına gelmez.
Eğer
tedbir alınmazsa on yıla kalmaz, zina suçunun kalkması gibi kafelerde satışı
için kanun çıkabilir.
İşte
o zaman hâkimlerimize, “Hanımımı dövmüş müyüm, sarhoştum hâkim bey, öldürmüş
müyüm hâkim bey sarhoştum, kırmızı ışık görmedim, trafik polisini fark etmedim
hâkim bey” demeleri daha da çoğalır.
Bir
doktor dostumla tartışmamızı daha önce yazmıştım. Kısaca anlatayım:
Doktor
bey, “Zararlarını anlatarak uyuşturucudan kurtulabiliriz.”
Ben
de ona, “Sen, içecekleri de uyuşturucu kabul ettin. Sen yüz tane iyi yetişmiş
profesör seç ve onlara, ‘Uyuşturucu kullanıyor musunuz?’ diye soralım.
Ben
seçmeyeyim, bu şehirden öbür şehre kadar yüz tane caminin hocasına, ‘Uyuşturucu
kullanıyor musunuz?’ diye soralım” dediğimde, “Sormayalım, ben kaybederim”
demişti.