Meteoroloji, şehrimizin, ülkemizin ve dünyamızın hava raporunu sunuyor.
Geçmişi değil, yarın ve daha sonraki günlerin raporunu bildiriyor.
İnsanlara tedbirli olmalarını söylüyor.
Tepelerde yele, derelerde sele kapılmaktan, kara saplanmaktan, ıslanmaktan, üşütmekten bizi korumak için çalışıyorlar.
Hz. Adem’den beri bütün insanlar, işlerini görürken havanın durumuna göre hareket etmişlerdir.
Yaşlı bir köylüye “Meteoroloji nedir?” diye bir soru sorsanız bilemeyebilir ama köyünün şartları içinde o da Meteorolojik olaylara kendi tecrübesiyle dikkat eder ve işine öyle gider.
Köpeğinin oturuşu, öküzünün böğürüşü, ayın etrafındaki haleler, ufukta gördüğü sis ve bulut, rüzgarın esişi, rüzgardaki kar kokusu, ayın eskisi veya yenisi bütün bunlar onun işaretleridir.
Timur’un torunu Uluğbey (1394-1449) in Semerkant’ta vali iken kurduğu ve yönettiği Rasathanede Uluğbey’in tatbiki olarak yaptıklarını “Zeyç” isimli eseriyle de kendinden sonrakilere ulaşmasını sağlar. Ve bu eser Avrupa dillerine terceme edilerek basılır.
Uluğbey’in arkadaşı olan Ali Kuşçu (?- 1474) nun Semerkant rasathanesinde müdür olarak çalışır.
Uluğbey’in ölmesi üzerine Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasanın himayesinde çalışmalarına devam eder. Uzun Hasan onu Fatih Sultan Mehmed’e elçi olarak gönderdiğinde Fatih onu ikna ederek elçilikten iftifa etmesini ve İstanbul’da kalmasını ister ve onu Ayasofya medresesine müderris tayin eder.
Böylece Osmanlıda da Meteorolojik araştırmalar hız kazanır.
Atmosferde meydana gelen hava olaylarının oluşumunu, gelişimini ve değişimini Meteoroloji bize haber veriyor. İlgililer ona kulak versinler.
Ancak bir de Türkiye’de ve Dünyada hava değişimleri var. Asıl ona dikkat etmeli.
Meteorolojiyi dinlemeyip şemsiyeyi almadan yola çıkarsanız ıslanırsınız, arabanız karda mahsur kalır o kadar.
Ama Dünyada değişen havaların rüzgarına kapılırsanız, aile reisi iseniz ailenizi, devlet başkanı iseniz milletinizi uçurumdan aşağı cehenneme atabilirsiniz.
Müslümanlar, geçmişe değil, geleceğe bakmalılar.
Sevgili peygamberimiz, hicretin son yıllarında Bizans kralına, Sasani Kisrasına, Mısır Mukavkısına…tebliğ mektupları yazarak dünyayı kasıp kavuran savaş ve inkar rüzgarlarını İslam’la barışa yönlendirmeye çalışmış.
Kimin nerede ne kötülük yaptığını öğrenmiş ve kötülüğü kurutup iyiliğin yayılması için çalışmış.
Sağdan veya soldan estirilen inkar rüzgarlarından insanları korumak için her gün dünya insanı basın, yayın, televizyon, gazete, internet…gibi her türlü ulaşım vasıtaları ile uyarılmalı.
Gavurluk rüzgarının şiddeti bile bildirilerek Müslümanların zayıf tarafları güçlendirilmeli, kafirlerin kapılıp gitmemesi için gönüllerinden yakalanmalı.
Meteoroloji istasyonlarından daha fazla dikkatle dünya üzerinde estirilen kapitalist rüzgarlarına ülkelerin insanlarının ellerindeki yarım ekmekleri kaptırılmamalı.
Batıdan veya doğudan inkarın pis kokular gelmeye başlamışsa, derhal halkımız bilgilendirilmeli ve korunma yolları gösterilmeli.
Batının ve doğunun öldürücü, yok edici rüzgarına kapılan kardeşlerimize el uzatılmalı, kurtarma ekipleri devamlı hazır bekletilmeli.
İslâmi hizmet veren kursları, bursları, yurtları, gençlik hareketlerini, onları yetiştiren ve destekleyenleri de araştırma merkezleri olarak görmeli.
Elbisesinin kirlenmesinden rahatsız olduğumuz yavrularımızın iç dünyasının da kirlenmemesi için tedbirler almalıyız.
Ali Kuşçu, Uluğbey, Takıyyüddin, Devlet Meteoroloji Müdürlüğü hassasiyeti içerisinde hava hareketlerini iyi takip edelim.
İnsanlığın havasına kan, radyasyon, kimyasal zehir, göz yaşı, barut kokusu katan, gencecik beyinleri imansızlık zehriyle uyuşturup cehenneme yollamaya çalışan kurum, kuruluş ve şahıslara karşı tedbirlerimizi alalım.
İslâm güneşinin her tarafı ısıttığı, ışıttığı günlere kavuşma dileğiyle.