İMAN EDENLERE MÜJDE
Mahmut TOPTAŞ
Tedavisinden doktorların aciz kaldığı umutsuz hastaların kulağı hep mucize ilaç müjdesindedir.
Müebbet hapis cezasına çarptırılanlar, genel afvın çıktığı yalanına bile inanırlar.
Müjde’den herkes mutlu olur. Yalanı bile mutlu ettiğine göre ya doğru ise..
Kavuşmanızdan umudu kestiğinizin “geliyor” müjdesi ulaştığında neler vermezsiniz?
Bu dünya hapishanesinde yaşayan dinli dinsiz herkes, ölümle buradan çıkıyor.
Allah’a ve ahirete inanmayanlar bile inkarcılıklarında şüphe içindeler. “Ya Müslümanların dediği doğru çıkarsa….” Tereddüdü akıllarından hiç çıkmaz.
Rabbimiz insanlığın yolunu aydınlatması için indirdiği Kur’anında yolun en doğrusunu, en devamlısını, en kıvamında olanını, en değerlisini gösterdiğini haber verdikten sonra mü’minlerin sonunun daha iyi olduğunu müjdeliyor:
إِنَّ هَذَا الْقُرْآَنَ يَهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا
“Şüphesiz bu Kur'an, en doğru yola iletir ve salih amel işleyen müminlere büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.” (İsra süresi ayet 17/9)
قُلْ نَزَّلَهُ رُوحُ الْقُدُسِ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ لِيُثَبِّتَ الَّذِينَ آَمَنُوا وَهُدًى وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ (102)
102- De ki: "İman edenleri sağlamlaştırmak, Müslümanlara hidâyet ve müjde olmak üzere onu (Kur'an'ı) hak ile Rabbinden Ruhul Kudüs (Cebrail) indirdi." (Nahl süresi ayet 16/102)
Ahirete iman etmeyenler ile iman ettikleri halde yanlış inanları da uyaran bir kitaptır bu Kur’an:
وَأَنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآَخِرَةِ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا
“Ahirete iman etmeyenlere de acıklı bir azab hazırladık. (Bunu da kâfirlere müjdele.) (İsra süresi ayet 17/10)
فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّرَ بِهِ الْمُتَّقِينَ وَتُنْذِرَ بِهِ قَوْمًا لُدًّا (97)
97- Onunla mûttakileri müjdeleyesin ve Onunla inat bir kavmi sakındırasın diye senin diline, Onu (Kur'anı) kolaylaştırdık.” (Meryem sürei ayet 19/97)
İnsanları Allah yolundan alıkoyanlar, onunla dalga geçenler, ömrünü verip boş sözlerle vakit öldürenler, Kur’an ayetleri okunduğunda kibirlenerek ondan yüz çevirenleri uyarmak için alçaltıcı azaba girecekleri anlatılr ki ibret alıp vazgeçsinler:
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَرِي لَهْوَ الْحَدِيثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًا أُولَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُهِينٌ (6)
6- İnsanlardan bir kısmı Allah'ın yolundan sapıt-mak için, bilgisizce eğlendirici sözler satın alır ve o (Allah'ın yoluyla) alay ederler. İşte onlar için alçaltıcı azap var¬dır.
وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِ آَيَاتُنَا وَلَّى مُسْتَكْبِرًا كَأَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا كَأَنَّ فِي أُذُنَيْهِ وَقْرًا فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ (7)
7- Ayetlerimiz ona okunduğunda, sanki hiç işitmemiş gibi, sanki kulaklarında ağırlık varmış gibi, kibirlenerek sırt çevirir. Ona acıklı azabı müjdele.” (Lokman süresi ayet 31/6-7)
Bu dünya hapishanesinde Allaha baş kaldırıp kendinin kuralalrına uyulmasını sağlayanlara baş kaldıran ve yalnız Allah’a kulluk yapanları müjdelerken tağutları da uyarıyor Rabbimiz:
وَالَّذِينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ أَنْ يَعْبُدُوهَا وَأَنَابُوا إِلَى اللَّهِ لَهُمُ الْبُشْرَى فَبَشِّرْ عِبَادِ
“Tağuta tapınmaktan sakınan ve Allah'a yönelenlere müjde vardır. Kullarımı müjdele.
الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُولَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُولَئِكَ هُمْ أُولُو الْأَلْبَابِ
(Benim kullarım) Her sözü duyarlar en güzeline uyarlar. İşte Allah'ın hidayete erdirdikleri onlardır. İşte onlar, akıl sahibi olanların ta kendisidirler.” (Zümer 39/17-18)
Günahın her çeşidini işleyen, yalan haberlerle şahıslara ve milletlere iftiralar yaparak karalayan ve dünyayı kapkara yapanlara da azabı müjdeler Rabbimiz:
وَيْلٌ لِكُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ
“Yazıklar olsun bütün iftiracı gü¬nahkârlara.
يَسْمَعُ آَيَاتِ اللَّهِ تُتْلَى عَلَيْهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسْتَكْبِرًا كَأَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
“Allah'ın âyetleri kendisine okunduğunda işitir, sonra hiç işitmemiş gibi büyüklük taslayarak (inkârında) ısrar eder. İşte onu acıklı bir azapla müj¬dele.
وَإِذَا عَلِمَ مِنْ آَيَاتِنَا شَيْئًا اتَّخَذَهَا هُزُوًا أُولَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُهِينٌ
“Ayetlerimizden bir şey öğrendiğinde onu alaya alır. İşte onlar için alçaltıcı azab vardır.” (Casiye süresi ayet 45/7-9)
وَبَشِّرِ الَّذِينَ آَمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هَذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ وَأُتُوا بِهِ مُتَشَابِهًا وَلَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ (25)
25- İman edip güzel amel¬lerde bulunanlara, altından ırmaklar akan cennetlerin olduğunu müjdele. Kendilerine rızk olarak o meyvelerden her yedirilişte: "Ha, bu, bizim daha önce de rızıklandığımız şeydir" diyecekler. Ve o rızk birbirinin benzeri olarak verilecek. Onlara (erkeklere ve kadınlara) cennette tertemiz eşler vardır. Ve onlar cennette ebedi kalıcıdırlar.” (Bakara 2/25)
وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتٌ بَلْ أَحْيَاءٌ وَلَكِنْ لَا تَشْعُرُونَ (154)
154- Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Bilakis onlar diridirler, fakat siz farkında değilsi¬niz.
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ (155)
155- Sizi elbette biraz korku, açlık ve biraz mallardan, canlarınızdan ve meyvelerden eksiltmekle imti-han edeceğiz. Sabredenlere müjdele.
الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُمْ مُصِيبَةٌ قَالُوا إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ (156)
156- Onlara bir musibet geldiğinde, "Biz Allah'a aidiz ve elbette Ona döneceğiz" derler.
أُولَئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُهْتَدُونَ (157)
157- Allah'ın mağfiret ve rahmeti onlaradır. Ve doğru yola erenler de onlardır.” (Bakara süresi ayet 2/156-157
وَقَدِّمُوا لِأَنْفُسِكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ مُلَاقُوهُ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ (223)
“….Ken¬diniz için önceden (iyi şeyler) gönderin. Allah'tan sakının ve bilin ki, mutlaka Ona kavuşa-caksınız. Bunu mü'minlere müjdele.” (Bakara süres ayet 2/223)
الَّذِينَ آَمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ أَعْظَمُ دَرَجَةً عِنْدَ اللَّهِ وَأُولَئِكَ هُمُ الْفَائِزُونَ (20)
20- İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda malları ve canlarıyla cihat edenler, Allah katında derecesi en büyük olanlardır. İşte onlardır kurtuluşa erenler.
يُبَشِّرُهُمْ رَبُّهُمْ بِرَحْمَةٍ مِنْهُ وَرِضْوَانٍ وَجَنَّاتٍ لَهُمْ فِيهَا نَعِيمٌ مُقِيمٌ (21)
21- Onlara Rableri, bir rahmet, hoşnutluk ve içlerinde bol ve ebedi nimetler olan cennetleri müjdeler.
خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا إِنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ (22)
22- Orada sonsuza değin kalıcıdırlar. Muhakkak büyük mükâfat Allah katındadır.” (Tevbe süresi ayet 9/20-22)
التَّائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدُونَ الْآَمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللَّهِ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ (112)
112- Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, seyahat edenler, (oruç tutanlar) rukü edenler, secde edenler, iyiliği emr edenler, kötülüğü engelleyenler, Allah'ın sınırlarını koruyanlar, (işte bu) mü'minleri müjdele.” (Tevbe süresi ayet 9/112)
وَبَشِّرِ الَّذِينَ آَمَنُوا أَنَّ لَهُمْ قَدَمَ صِدْقٍ عِنْدَ رَبِّهِمْ قَالَ الْكَافِرُونَ إِنَّ هَذَا لَسَاحِرٌ مُبِينٌ (2)
2- İnsanları uyar, iman edenleri Rableri katında yüksek mertebe ile müjdele diye onlardan bir adama vahy etmemiz insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu ki, kâfirler: "şüphesiz bu apaçık bir sihirbazdır" dediler.” (Yunus süresi ayet 10/2)
أَلَا إِنَّ أَوْلِيَاءَ اللَّهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ (62)
62- İyi bilin ki, Allah'ın velilerine korku yoktur. Onlar üzülmezler de.
الَّذِينَ آَمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ (63)
63- Onlar iman ettiler ve korundular.
لَهُمُ الْبُشْرَى فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآَخِرَةِ لَا تَبْدِيلَ لِكَلِمَاتِ اللَّهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ (64)
64- Dünya hayatında da, âhirette de onlara müjde vardır. Allah'ın kelimeleri değişmez. İşte büyük kurtuluş budur.
وَلَا يَحْزُنْكَ قَوْلُهُمْ إِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ (65)
65- Onların sözü seni üzmesin. İzzetin tamamı Allah'a aittir. O işitendir, bilendir.” (Yunus süresi ayet 10/62-65)
وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى وَأَخِيهِ أَنْ تَبَوَّآَ لِقَوْمِكُمَا بِمِصْرَ بُيُوتًا وَاجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ (87)
87- Musa'ya ve kardeşine: "Kavminiz için Mısır'da evler yapın. Evlerinizi kıble yapın. Namazı dosdoğru kılın ve mü'minleri müjdele" diye vahyettik.” ((Yunus süresi ayet 10/87)
الَّذِينَ آَمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللَّهِ أَلَا بِذِكْرِ اللَّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ (28)
28- Onlar ki, iman ederler ve kalpleri Allah'ın zikri ile tatmin olur. İyi bilinki kalpler, ancak Allah'ın zikriyle tatmin olur.
الَّذِينَ آَمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ طُوبَى لَهُمْ وَحُسْنُ مَآَبٍ (29)
29- İman edip, ameli salih işleyenlere müjdeler olsun. Görülecek yerin güzeli onlar içindir.” (Ra’d süresi ayet 13/28-29)
وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِمْ مِنْ أَنْفُسِهِمْ وَجِئْنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَى هَؤُلَاءِ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ (89)
89- Kıyamet günü her ümmet içinde onlara kendilerinden bir şahit gönderdiğimizde, seni de bunlar üzerine şahit getirdik. Sana bu kitabı, her şeyi açıklamak, yol göstermek, rahmet olmak ve Müslü-manları müjdelemek için indirdik.
إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْإِحْسَانِ وَإِيتَاءِ ذِي الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ (90)
90- Şüphesiz Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya ver-meyi emreder, fuhşiyatı, kötülüğü ve zorbalığı yasaklar. Öğüt alasınız diye size öğüt verir.” (Nahl süresi ayet 16/89-90)
فَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَلَهُ أَسْلِمُوا وَبَشِّرِ الْمُخْبِتِينَ (34)
34- Kendilerine rızk olarak verdiği hayvanlar üzerine Allah'ın adını anmaları için biz, her ümmete bir ibadet (kurban) yeri kıldık. Sizin ilahınız tek İlah¬tır. Ona teslim olun. Yumuşak kalplileri müj¬dele.
الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِرِينَ عَلَى مَا أَصَابَهُمْ وَالْمُقِيمِي الصَّلَاةِ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ (35)
35- O (yumuşak kalpli ola) nlar, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer. Başlarına gelene sabrederler, namazı kılarlar ve onlara verdiğimiz rızktan infak ederler.”
لَنْ يَنَالَ اللَّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَاؤُهَا وَلَكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوَى مِنْكُمْ كَذَلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَبَشِّرِ الْمُحْسِنِينَ (37)
37- Onların (kurbanlıkların) kanları ve etleri asla Allah'a ulaşmaz. Ancak sizin takvanız Ona ulaşır. İşte o hayvanları size musahhar kıldı ki size yol gösterdiği için Allah'ı büyükleyesiniz. Muhsinleri (Allah'ı görür gibi ibadet edenleri) müjdele.
إِنَّ اللَّهَ يُدَافِعُ عَنِ الَّذِينَ آَمَنُوا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ (38)
38- Şüphesiz Allah, iman edenleri savunur. Şüp-hesiz Allah bütün hainleri ve nankörleri sevmez.” (Hac süresi ayet 22/34-38)
وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ بِأَنَّ لَهُمْ مِنَ اللَّهِ فَضْلًا كَبِيرًا (47)
47- İman edenlere Allah'tan büyük bir lûtuf olduğunu müjdele.” (Ahzab süresi ayet 33/47)
إِنَّمَا تُنْذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمَنَ بِالْغَيْبِ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَأَجْرٍ كَرِيمٍ (11)
11- Ancak Kur'an'a uyan ve Rahmân olan Allah'ı görmeden korkan kimseyi uyarırsın. Sen, o (Kur'an'a uyan ve Allah'tan korkan) kimseyi mağfiret ve yüce bir mükâfatla müjdele.” (Ya-Sin süresi ayet 36/1)
يَوْمَ تَرَى الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ يَسْعَى نُورُهُمْ بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ بُشْرَاكُمُ الْيَوْمَ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ (12)
12- O gün, mü'min erkekle mü'mine kadınların nurlarını önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün. Bu gün sizin müjdeniz, altından ırmaklar akan Cennetlerde ebedi olarak kalmaktır. İşte büyük başarı budur.” (Hadid süresi ayet 57/12)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَى تِجَارَةٍ تُنْجِيكُمْ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ (10)
10- Ey iman edenler, Sizi acıklı azaptan kurtaracak bir ticareti size göstereyim mi?
تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ (11)
11- Allah'a ve Rasülü'ne iman edersiniz, Allah yolunda mallarınız ve canlarınızla cihat edersi¬niz. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ (12)
12- Sizin günahlarınızı afveder, sizi altından ır-maklar akan Cennetlere ve Adn Cennetlerinde güzel evlere koyar. İşte büyük kurtuluş budur.
وَأُخْرَى تُحِبُّونَهَا نَصْرٌ مِنَ اللَّهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ (13)
13- Seveceğiniz başka bir şey daha var: Allah'tan bir yardım ve yakın bir fetih. Mü'minleri müjdele.” (Saff süresi ayet 61/10-13)
KAFİRLERE MÜJDE
وَأَذَانٌ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ إِلَى النَّاسِ يَوْمَ الْحَجِّ الْأَكْبَرِ أَنَّ اللَّهَ بَرِيءٌ مِنَ الْمُشْرِكِينَ وَرَسُولُهُ فَإِنْ تُبْتُمْ فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ وَإِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللَّهِ وَبَشِّرِ الَّذِينَ كَفَرُوا بِعَذَابٍ أَلِيمٍ (3)
3- Allah ve Rasülü'nün, müşriklerden uzak olduğunun, haccı ekber günü insanlara bir duyurusudur. Eğer pişman olursanız, bu sizin için daha hayırlıdır. Eğer yüz çevirirseniz, iyi bilin ki siz Allah'ı aciz bırakamazsınız. Kâfirleri acıklı azapla müjdele.” (Tevbe süresi ayet 9/3)
إِنَّ الَّذِينَ آَمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ آَمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا لَمْ يَكُنِ اللَّهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ سَبِيلًا (137)
137- İman ettikten sonra kâfir olanları, sonra iman edip sonra kâfir olanları, sonra kâfirlikte ileri giden¬leri, Allah onları affetmez ve onları doğru yola çıkarmaz.
بَشِّرِ الْمُنَافِقِينَ بِأَنَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا (138)
138- Münafıklara müjdele ki, onlara muhakkak acıklı bir azap vardır.” (Nisa süresi ayet 4/137-138)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا إِنَّ كَثِيرًا مِنَ الْأَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَالَّذِينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلَا يُنْفِقُونَهَا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ (34)
34- Ey iman edenler, şüphesiz hahamlardan ve papazlardan bir çoğu batıl yollardan insanların mallarını yerler ve Allah yolundan alıkoyarlar. Altın ve gümüşü toplayıp da, Allah yolunda dağıtmayanlara acıklı azabı müjdele.
يَوْمَ يُحْمَى عَلَيْهَا فِي نَارِ جَهَنَّمَ فَتُكْوَى بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنُوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْ هَذَا مَا كَنَزْتُمْ لِأَنْفُسِكُمْ فَذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْنِزُونَ (35)
35- O gün, bunlar üzerinde cehennem ateşinde kızdırılır ve on¬larla(topladıkları haram servetle) yüzleri, yan tarafları ve sırtları dağlanır. "İşte kendiniz için topladıklarınız; topladığınızı tadınız" (denir)” (Tevbe süresi ayet 9/34-35)
يَوْمَ يَرَوْنَ الْمَلَائِكَةَ لَا بُشْرَى يَوْمَئِذٍ لِلْمُجْرِمِينَ وَيَقُولُونَ حِجْرًا مَحْجُورًا (22)
22- Melekleri gördükleri gün, o gün suçlulara müjde yoktur. (Melekler, kâfirlere): "(Cennet size) yasaklanmıştır" derler.
وَقَدِمْنَا إِلَى مَا عَمِلُوا مِنْ عَمَلٍ فَجَعَلْنَاهُ هَبَاءً مَنْثُورًا (23)
23- Yaptıkları herhangi bir (iyi) amelin önüne geçeriz ve saçılmış toz haline getiririz. (İman olmayınca yapılan iyilikler âhirette boşa gider.) (Furkan süresi ayet 25/22-23)
بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا يُكَذِّبُونَ (22)
22- Aksine o kâfirler yalanlıyorlar.
وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُوعُونَ (23)
23- Allah onların bi¬rikimlerini bilir.
فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ (24)
24- (Rasülüm!) Onları acıklı bir azapla müjdele
إِلَّا الَّذِينَ آَمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ (25)
25- Ancak iman edip ameli salih işleyenler müstesna. Onlar için kesintisiz bir mükâfat vardır.” (İnşikak süresi ayet 84/23-25)