Hani,
şişmanlamaktan korkanların çokça söyledikleri, “Üç beyaz: un, şeker, tuzdan
sakının” derler ya.
Sahabe
eğitiminden geçen Hasan-i Basri (Rh.):
“Allah,
İslam dinini, iki ‘La’ arasında kılmıştır” (Zemahşeri, Tefsir, Hud Süresi, Ayet
11/112)
Birinci
‘La’:
“Sen
ve seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emr olunduğun gibi doğru ol ve
aşırı gitmeyin. Çünkü O, yaptıklarınızı görmektedir.” (Hud Süresi, Ayet 11/112)
Ayetindeki,
“La Tedğav/aşırı gitmeyin, haddi aşmayın, taşkınlık yapmayın…” anlamlarına
gelen ‘La’dır.
İkinci
‘La’:
Zalimlere
meyletmeyin, sonra size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur.
Sonra yardım olunmazsınız.” (Hud Süresi, Ayet 11/113)
Ayetindeki,
“La Terkenü/meyletmeyin, boyun eğmeyin...” anlamlarına gelen ‘La’dır.
Kur’an
nazil olduğunda Yahudi ve Hıristiyanlar, kendileri gibi kral ve papazların
dediğine göre hareket edip kula kulluğu yüceltiyorlardı.
Rabbimiz
bu konuyu şöyle haber veriyor:
“Kitaptan
biraz pay verilenleri görmedin mi? Puta ve Allah'a baş kaldıran put adamlara
iman ediyorlar ve kâfirler için: "Bunlar iman edenlerden daha doğru
yolda" diyorlar.” (Nisa Süresi, Ayet 4/51)
Buyurun,
ayeti yeniden okuyun ve bugün bunlar, hâlâ dünyanın her yerinde en acımasız
kafirleri bile Müslümanlara tercih ediyorlar.
Çünkü
kafirlikte birleşiyorlar.
Müslümanlar,
iki yüz yıldır İslam’dan uzaklaştırma faaliyetlerine rağmen hâlâ dünyanın en
temiz kalabilen insanlarından oldukları için hasetlerinden bunu yapıyorlar.
Afrika’da
ve Asya’daki otellerde kalan Müslümanlar, o ülkenin fakirlerine yardım getiren
insanlar oldukları halde Batı’dan, Amerika ve Avrupa’dan gelen ve aynı otelde
kalan sarışın mavi gözlüler de o ülkelerin yeraltı ve yerüstü servetlerini
çalmak için orada olduklarını biliyorlar ve içlerinden hasetle dişlerini
gıcırdatıyorlar.
Hasetlerini
Rabbimiz şöyle açığa çıkarıyor:
“Ehl-i
Kitap’tan çoğu, gerçek kendilerine açıklandıktan sonra nefislerindeki haset
nedeniyle sizi imandan sonra küfre çevirmek isterler. Fakat size Allah'ın emri
gelinceye kadar onları bırakın ve afvedin. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.”
(Bakara Süresi, Ayet 2/109)
Oğlunun
i. olmasını, kızının lezbiyen olmasını engelleyemeyenler, kendini ve ailesinin,
hatta senatodakilerin, parlamentodakilerini bile uyuşturucu müptelası olmaktan
kurtaramayanlar, temiz kalanlara haset ederken, onları da bu pisliklere
bulaştırarak kendilerini utançtan kurtaracaklarına inandıklarından bize de bazı
kanunları baskıyla kabul ettiriyorlar.
Böyle
zalimliğe boyun eğmeyen Lut Aleyhisselam, şehrinden hicret ederek kurtulmuş.
O
Sodom ve Gomora halkı bu çağda yeniden hortlamışlar ve bu çağda yaşadıklarından
kendilerine de çağdaş deyivermişler ama politikacıları da, okumuş insanları da
buna içlerinden inanmazlar.
O
zalimlere boyun eğmediğimiz gibi, gönülden de meyil dahi yapmayacağız.
Onlara
acıyacağız ve çocuklarıyla beraber çağdaşlık terniyle cehenneme giden yollarına
dikilip onların da yolunu cennete çevirmek için elimizden geleni yapacağız.
Ve
bunda başarılı olabilmek için irademizi yaratanımızın iradesine ram edeceğiz ve
elimizden geleni yaptıktan sonra Rabbimizden yardım isteyeceğiz.
Rabbimiz,
Sevgili Rasülümüz Muhammed Aleyhisselam’a bile:
“Eğer
biz seni sabit kılmasaydık, onlara biraz meyledecektin” diyor. (İsra Süresi,
Ayet 17/74)
Biz
de, Rabbimizin bize öğrettiği duaya devam edelim:
“
…Rabbimiz, üzerimize sabır boşalt. Ayaklarımızı sabit kıl. (kaymasın,
kaçmasın.) Kâfir topluluğuna karşı bize yardım et" (Bakara Süresi, Ayet
2/250)