Mahmut TOPTAŞ
Yolumuz, Allah’ın Kur’an-i Keriminde belirlediği yoldur.
O yoldan giden peygamberler, Sıddıklar, Salihler ve şehidler, hedeflerine varmışlar ki, Rabbimiz, onların gittiği bu yolu bize gösteriyor.
وَأَنَّ هَذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيمًا فَاتَّبِعُوهُ وَلَا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَبِيلِهِ ذَلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
“Muhakkak bu benim dosdoğru yolumdur, ona uyunuz. Başka yollara uymayın; sizi Allah'ın yolundan ayırır. Sakınasınız diye Allah bunları size tavsiye etti.” (En’am süresi ayet 6/153)
Bu yoldan gidenleri övdüğü için biz, her gün namazımızda “İhdina’s-sıt’al-müstekıym/Bize doğru yolu göster” diye dua ediyoruz.
Fatiha süresinden sonra Mushafın ikinci sayfasında Rabbimiz “Zalik’el-kitab/İşte kitab” diyor. Yani bu dünyada doğru yolu ararken, seni yaratan, yaşatan ve yöneten, tenini, canını, kanını, kalbini kalıbını sıhhatli bir şekilde devam ettirenin yolu mu, yoksa ölümlü, hastalıklı, sapkın, çapkın, seni ve dinini yok etmek için kapının önüne kadar gelen düşman, her nefeste Allah’a muhtaç, yarının ne getireceğini bilmeyen Avrupa, Amerika, Rusya, Çin …kriterleri mi?
Rabbin yolundan gidenlerin sonunu söylüyor Rabbimiz:
وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَالرَّسُولَ فَأُولَئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاءِ وَالصَّالِحِينَ وَحَسُنَ أُولَئِكَ رَفِيقًا
“Kim Allah'a ve Rasülüne itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği nebiler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraberdirler. Onlar ne güzel arkadaştırlar.” (Nisa süresi ayet 4/69)
Birileri “Onlar İslam’dan önceydi” diyebilirler.
İslam geldikten sonrasını söyleyeyim:
Bu yola giren sevgili peygamberimiz, 23 yıllık peygamberlik hayatında iki milyon beş yüz kilometre karelik toprak fethederken üzerinde yaşayanların gönlünü İslam’a kazanmış.
İslam bayrağını eline alan dört halife döneminde Bağdat, Tahran, Mısır, Buhara, Semerkand fethedilmiş.
Ecdadımız mehterinde bile:
“Allah yolunda cenk edelim, şan alalım şan
Kur'an'da zafer vâdediyor Hazret-i Yezdân” diyerek yürümüş zalimlerin, uluslararası sömürgecilerin, Afrika’yı köle deposu olarak görenlerin…üzerine ve Yemen’den Viyana’ya kadar olan topraklar üzerinde adaleti hava gibi her eve ve herkese yaymış.
Ne zamanki sarışın mavi gözlülerin cazibesine kapıldık, haksız kazançlarının süsüne aldandık, saraylarında kan damlaları sızarken yaptıkları eğlenceler bayıldık ve onların kriterlerini alıp Rabbimin kitabını arkaya atıverdik, işte o günden beri belimizi doğrultamadık.
Bu da bize ibret oldu.
Temel, asılırken, son sözünün ne olduğunu sorduklarında “Bu da bana ibret olsun” demiş ya bizim ibretimiz öyle değil.
1950 den beri ibretimizin ibresini izliyoruz.
Hedefimize buldozer hızıyla gidiyoruz ama şikayetçi de değiliz.
Yolları yapan buldozerlerdir, yarış arabaları değil.