Mahmut TOPTAŞ
İyimserliğimi kimse bozamaz benim. Gördüğüm, tuttuğum, tattığım, duyduğum, kokladığım her şey beni daha iyimser yapar.
Bazı yazar, çizer ve laf üreten tanıdıklarımın “İslam düşmanı” diye niteledikleri, ilan ettikleri kişilerden bazılarıyla baş başa kalmayı sağladığımda gördüm ki onlar bulundukları yer gereği içlerinde taşıdıkları imanlarını dışa vurmadıklarından böyle görünmüşler.
Mesela, ben size Hürriyet gazetesinin yazı işleri müdürlüğü, haber müdürlüğü gibi görevlerde bulunan, Ankara siyasalı bitiren bir insanımızın camide müezzinlik yapabileceğini söylesem inanır mıydınız?
Boğaziçi’nde doktorasını yapan, Harvard Üniversitesi’nde Prof. Samuel Hunting’ın başkanlığındaki Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü’nde doktora sonrası çalışmalara katılan birinin devletin en güzide evlatlarının iftar sofrasından sonra kıldıkları akşam namazında müezzinlik yapar” desem kabul eder miydiniz?
Bir zamanlar yayında olan Tercüman gazetesi genel yayın müdürlüğü, Güneş gazetesi Koordinatörlüğü yapan, 30 yıl Amerika’da yayın ve internet işlerimde çığır açan bir değerli insanımız aynı zamanda müezzinlik de yapabilir dersem siz inanınız.
Bu Raman ayında Huber köşkünde iftar yapan basın mensuplarıyla sanatçılar, akşam namazına geçtiklerinde Cumhurbaşkanı sözcüsü Sayın İbrahim Kalın imamlık yapmış, yukarda bazı görevlerini yazdığım Hakkı Öcal beyefendi müezzinlik yapmış.
Şu anda siyasetin tepesinde olanlar, askeriyenin kuvvet komutanları, basının en önemli köşelerinde oturanların hepsi fakir aile çocuklarıdır.
Onların hepsi yırtık pabuçlarıyla köy veya mahalle camilerini bahçesinde top oynayarak, ezan dinleyerek, yetiştiler.
Çekinerek girdikleri makamların kapısından bir ara inançlarının üstünü kapatarak girdiler ama çalışkanlıkları, kirlenmemiş vicdanları, pırıl pırıl akıllarıyla öne çıktılar.
Bu Ramazan boyu en etkili ve en dopra dini konuşmaları bir televizyon kanalında yapan zat, ünlü bir bayan sanatçıyla evlenen, bir türkücümüzdü.
Profesyonel futbolcularımızın çoğunluğu da aynen diğerleri gibi.
Hatta ateistlerimiz bile gavuru görünce İslam dinini savunmaya geçiyor.
“Ateistim” dediği halde domuz eti yemiyor.
1969 yılında Zap suyunun üzerine köprü yapmak için gelen 150 kadar komünist üniversite öğrencisi ile Hakkari Jandarma alayı futbol takımı dostluk maçı oynamışlardı.
Aynı şehrin çocuklarını karşı mahalle diye ikiye ayırmışlardı ama ikilik kalkıyor, şimdilerde sahada değil camide birlik sağlanıyor. Haydi hayırlısı.