HER ŞEY RABBİMİZİN RAHMETİ İÇİNDEDİR
Mahmut TOPTAŞ
Bulunduğunuz köy, belde veya şehirde bu gün, güneş saat kaçta doğdu?
Kaç kişi güneşin saat kaçta doğduğuna bakmıştır?
Evine Ezan sesi gelmeyen, çalar saati olmayanlardan sabah namazını kılanlar, arada bir güneşin doğuş saatine bakarlar ve alelacele namazlarını kılarlar.
Ezanla, çalar saatle, namaza kalkanlar da güneşin kaçta doğduğuna bakmazlar.
Güneş 365 gün doğar ve bir çok insanımız, başını kaldırıp güneşin yüzüne bile bakmaz.
Bakmaması da suç veya kusur değildir.
365 gün bakmayız ama senede bir defa yarım saatliğine güneş tutulsa takvimler, gazeteler, radyolar, televizyonlar önceden haber verir ve o saatte milyarlarca insan başını kaldırıp özel gözlüklerle, röntgen filmleriyle, islendirilmiş cam parçalarıyla veya çıplak gözle, tutulan güneşi seyrederler.
Devamlı doğan, ısı ve ışık yanında binlerce faydası olan güneşe bakmayız ama yarım saatlik kararmasına bakar ve üzerine de konuşuruz.
Her insanın binlerce iyiliğine değil bir tek yanlışına baktığımız gibi.
Diş ağrısıyla sızlanan, acının dayanılmaz olduğunu gören adam, doktorun tedavisi sürdüğü süre içinde sızıların gelip gitmesi anında bazıları acıya da acıyı yaratana da kafa tutma tarafına gidebiliyor.
Halbuki o adam o dişlerle yirmi yıldır, elli yıldır, yetmiş yıldır nice yiyecekler dişlemiş ve bin bir çeşit nimetin tadına varmıştı.
Elli yıl sızlamayan diş, bir günün bir saatinde dayanılmaz şekilde-ki bu sızıya da sevgili peygamberimizin diş bakımı konusunda söylediklerine dikkat etmemekten biz sebep oluyoruz- ağrıdığında elli yıllık dişi ve diş tadını vereni hatırdan çıkarıp sızlanmaya başlıyoruz.
İyilikler, çok olduğu için görülmezler.
Sağlık asıldır, hastalık arızidir. O da bizim kusurlarımızdan kaynaklanır.
Rabbimiz, İbrahim aleyhisselamın bir duasını bize haber verirken, İbrahim aleyhisselamın hastalanmayı kendisine, şifayı Rabbine izafe ettiğini görüyoruz:
الَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِ
“Beni yaratan ve yol gösteren O’dur.
وَالَّذِي هُوَ يُطْعِمُنِي وَيَسْقِينِ
Beni yediren ve içiren O’dur.
وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ
Hastalandığım zaman şifa veren O’dur.” (Şuara süresi ayet 26/78-80)
Sun’i teneffüsle hava verilenler, nefes darlığı çekenler, makinaya bağlı olarak nefes alabilenler ve bu konuyla ilgilenenler, nefesin ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlarlar.
Nefesi tüp içinde parayla lamadığımızdan, Rabbimiz kimsenin tekeline vermediğinden nefesin değerini boğulurken, nefes dalığı çekerken anlıyoruz.
Bir ömür boyu aldığımız nefesin bile farkında olmadan yaşıyoruz ve bir gün nefesi almada zorlanma başladığında mırıldanma, sızlanma, şikayetlenmeler başlıyor.
Yıllarca dayanan bu insanın ten ve canına yüklediğimiz zararlı yükler nedeniyle sistemi biz bozuyoruz ve sonra yaratıcıya sitem ediyoruz.
Peki elli yıl veya yetmiş yıl farkında olmadan alıp verdiğin bu nefes için hiç yaratanına teşekkür etmek için emrine ve yasaklarına uydun mu?
Hayvanlarımızın tabiattan yediği otlar bize göre sayısızdır.
Onların içinden birkaç tanesi de hayvanlar için zehirlidir ama Rabbimiz, hayvanlara onu yememe melekesini de vermiştir.
Bir sürü içinden bir tanesi bazen yanlışlıkla o otu yer ve rahatsızlanır.
Çobanın müdahalesiyle iyileşir veya ölür.
Ama tabiatta faydalı olanlar daha fazladır.
Rabbimizin rahmetinin yalnız bizi değil yarattığı her şeyi kuşattığını haber verir:
وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ
“Rahmetim her şeyi kuşatmıştır” (A’raf süresi ayet 7/156)
Rabbimizin yarattığı dünyada, Rabbimizin verdiği göz, kulak, el, ayak, dil ve gönülle Rabbin huzurunda hata etmemeye dikkat edelim.