1920’li, otuzlu, kırklı yıllarda kendi evinde, dağda mağarada, şehirde, tren vagonlarında, Çankaya’da askerlik yaparken köşkün gölgesinde, İzmir’de Halk Partisinin en gözde zenginlerinden birinin köşkünün alt katında, Kur’an okumasını gizlice öğretenlerimiz,
İmani hakikatleri, batı pisliğiyle kirletilmiş beyinlere yine batının mantığı içinde sunmaya çalışan ve bu uğurda hapishaneleri bile dershaneye çeviren insanlarımız,
Bir çok yöneticinin koro halinde “Fiiilan, fiiilan” diye bir faniyi yüceltirken “Sen günde yüz kere Allah diyeceksin, sen üç yüz kere, sen bin kere zikredeceksin diyerek, Müslüman halkın durumlarına göre direnişi sürdüren dervişlerimiz,
1950 yılıyla beraber, Kur’an Kursları, İmam-Hatip okulları açan, kurtuluşun eğitimden geçtiğini söyleyen insanlarımız,
1968-78 komünist neslin zirveye çıktığı dönemlerde “silahsız olmaz” diyerek kendine göre İslami Eğitim metodu geliştirmeye çalışan insanlarımız,
1970 li yıllarda “Siyasetsiz olmaz” diyerek bu kutlu yola düşen ve yolun önündeki engelleri kaldıramaya çalışan ve de ufukta zaferin aydınlığını hem gören ve hem gösteren insanlarımız,
Bütün bunlar, sevgili peygamberimizin Kur’an’a göre şekillenen örnek hayatının parça parça yaşanmış halidir.
Hani parçalara bölünmüş resmin parçaları, yerlerine yerleştirilince istenen resim ortaya çıkar ya işte bizim şu anda yaşadığımız ve “En iyisi benimki” dediğimiz hayat o 23 yıllık örnek hayatın parçalanmış halidir.
Kimse diğerini dışlamasın.
Dışlanan tek parça olmazsa örnek hayat tam olmaz.
Kendisi 15 ton olan, kırk tonluk yükü taşıyan tırın balans ayarı, beş gramlık kurşun parçasının gerektiği yere tamirci tarafından yerleştirilmesiyle olur.
Beş gramlık kurşun, yerine yerleştirilmezse, yalpalama olur ve kazalara yol açar.
Yol kazalarını engellemenin en kestirme yolu, sevgili peygamberimizin hayatının bir bölümünü örnek alanların hiç birinin diğerini hafife almadan, dışlamadan, kendi yaptığı hizmete devam ederken başka kardeşinin yaptığını da gözeterek tavır almaya ve gereken yerde gerekli yardımı almaya ve vermeye hazır olmalıdır.
Benim bu temennim aslında farkında olarak veya olmayarak yerine getirilmektedir.
Şu anda dünya genelinde “Yükselen değer İslam’dır” sözü bize ait değildir.
Ömrünü değil devletinin ömrünü İslam düşmanlığıyla tüketen devletlerin yetkililerinin ağzından taşan zehirli sözler, Müslümanların ne kadar başarılı işler yaptığının işaretidir.
Zehir kusan sözlerini dinlerken yüzlerine dikkat ediniz.
Trump’un Kudüs kararını imzalarken kalemi tutuşundan, imzalarken kalemle kağıdı kazıyışından, yüz hatlarındaki akrep turşusu satışına kadar bütün tavırları, içteki korkunun dışa vurumudur.
Rabbimiz onların içini dış yapıvermiş ve bize şöyle sunuvermiştir:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِنْ دُونِكُمْ لَا يَأْلُونَكُمْ خَبَالًا وَدُّوا مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْآَيَاتِ إِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ
“Ey iman edenler, kendinizden aşağı olanı (kâfirleri) sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük yapmada kusur etmezler. Sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların (size olan) kinleri ağızlarından taşmaktadır. Göğüslerinin gizlediği ise daha büyüktür. Size ayetleri açıkladık eğer akıl ederseniz.” (Al-i Imran süresi ayet 3/118)
Aklımızı başımıza alalım.
Türkiye’nin ve dünyanın neresinde olursa olsun, kim olursa olsun, nasıl olursa olsun, hiçbir Müslümanın aleyhinde tek kelime etmeden,
Gördüğün yanlışın, doğrusunu yaparaktan,
İki kirli elin temizlenmek için sabunla birbirine yaptığı yardım gibi yardımlaşalım.
“Birleşelim” sözü bedenimiz gibi aynı canı ve dini taşıyan trilyonlarca hücremizin, ayaktan başa kadar her organımızın aynı hizmette görev aldığı gibi olsun.
Yoksa trafik kazasında torbaya doldurulan cesedin torbada birleştiği gibi olmasın.
Resimde her parçanın yerini alması gibi olsun, kutuda birleşen parçalar gibi olmasın.
Herkes kendi beğendiği görevi yaparken Ayet ve Hadislere uygun olmasına dikkat etsin yeter.