Anne, baba, eş, çocuk, kardeş, akraba, arkadaş, çiçek, böcek, deniz, yıldız, taş, kuş, makam, rütbe, servet, şöhret, her neyi daha çok seviyorsanız, bütün sevdiklerinizi, âşık olduklarınızı, hatta sevginizi yaratan, Allah celle celalühtür.
Öyle ise ilk seveceğimiz, bize sevgiyi ve sevdiklerimizi yaratan Allah celle celalühtür.
Bir insan için lazım olan şey özgürlüktür.
Kur’an-i Kerim’e göre tüm insanlık yaratılmadan önce ruhlar âleminde Rabbimizin, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” dediğinde bütün ruhlar, “Bela/evet, sensin bizim Rabbimiz” dediklerini haber verir. (Bak, A’raf süresi ayet 7/172)
İlk seçim, işte budur.
Bize ilk tattırılan şey, Rabbimizin kelamıdır.
Ardından özgürlüğümüzü bize uygulamalı olarak sunan Rabbimizdir.
Yeryüzünün ilk yerleşim yeri olan Mekke’deki Ka’be için “Güvenli yer” derken güvenin de en önemli nimetlerden olduğunu haber verir. (Bakara süresi ayet 2/125)
Güvenin olması için adalet olması gerekir.
Adaletin de semirgen ve sömürgen insanların beyin salgısının oylanması ve bir parmak fazlasıyla geçerli olmasıyla sağlanamadığı ortaya çıktı.
20 Ocak 2025’te ABD başkanlık koltuğuna oturacak olan Donald Trump, geçen hafta yargılandığı 34 suçtan suçlu bulunmuş, başkan olması nedeniyle berat ettirildi.
Rabbimiz adaletin terazisini kendisinin indirdiğini:
“Gökyüzünü kaldırdı ve ölçü koydu ki,
Artık tartıda taşkınlık etmeyin.
Ölçmeyi adaletle yapın ve tartıyı eksik yapmayın.” Haber veriyor. (Rahman süresi ayet 55/7-9)
Şahitlik yaparken, anne-babanın gönlünü alırken, insanlarla konuşurken kelimenin doğru, güzel, anlaşılır ve dengeli olmasını isteyen Rabbimiz:
“… konuştuğunuz vakit adil olun” buyurur. (En’am süresi ayet 6/152)
O zaman Allah da sizi sever:
“… Eğer hüküm verirsen aralarında adaletle hüküm ver. Şüphesiz Allah, adaletle hükmedenleri sever.” (Maide süresi ayet 5/42)
Adalet terazinizin İslami olmasını isterken terazinin de, adalet dağıtıcısı hâkimin de ehil olmasını ister Rabbimiz:
“Muhakkak Allah, size emanetleri ehline vermenizi, hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah bununla size ne güzel öğüt veriyor. Muhakkak Allah, işitici ve görücüdür.” (Nisa 4/58)
Eğri adalet terazisinin başında, doğru adam olsa ne yapsın?
Doğru terazinin başında, eğri adam olsa terazi ne yapsın?
Hem adalet terazisi doğru olacak hem de adalet dağıtıcısı doğru olacak.
Doğru terazi de Allah’ın gösterdiğidir:
“Allah'ın gösterdiği doğrultuda, insanlar arasında hükmedesin diye Sana kitabı hak ile indirdik. Sakın hainler tarafında olma.
“Kendilerine hainlik yapanları savunma. Muhakkak Allah, hainlik yapanı, günah işleyeni sevmez.
Gece vaktinde Allah'ın beğenmediği sözü konuşurlarken Allah onlarla beraberdir. İnsanlardan gizlerler, Allah’tan gizleyemezler. Allah, onların yaptıklarını kuşatıcıdır.” (Nisa süresi ayet 4/105-108)
İbni Hacer-il Askalani “el-İsabe fi temyiz is-Sahabe” isimli eserinde sahabeler arasında zikrettiği fakat Müslümanlığı konusunda söz edildiğini söylediği Tu’me bin Ubeyrik çaldığı bir zırhı Yahudi’nin evine emaneten bırakır.
Çalıntı mal Yahudi’nin evinde bulununca Yahudi, “Malın Tu’meye ait olduğunu emaneten bıraktığını” söyler.
Ancak Tu’me bunu inkâr eder. Tu’me’nin yandaşları da Tu’me’yi tasdik ederler ve Yahudi’yi hırsız durumuna düşürürler.
Peygamber Efendimiz hükmünü vermede acele etmez. Derken bu ayetler nazil olur ve Yahudi’nin suçsuzluğu Tu’me münafığının iftiracı ve hırsız olduğu ortaya çıkar.
Allah’ın adaletine bakınız.
Müslüman kıyafetindeki hırsızı teşhir ediyor, haklı olan Yahudi’yi temize çıkarıyor.
Peygamber Efendimiz’e de “Allah’a istiğfar et” diyor. Yani senin gönlünden Yahudi bunu yapar diye geçen düşüncene de istiğfar et diyor.
Kadı Şureyh’in huzurunda Hz. Ali ile bir Yahudi’nin davası görülür. Tarafların sözlerine göre Yahudi haklı çıkar.
Kadı Şureyh, Hz. Ali’nin aleyhine hükmünü verince, Yahudi hayretler içinde kalır ve Kadı Şureyh’e, “Hâkim bey, ben yalan söyledim. Gerçek, Ali’nin dediği gibidir. Sen Ali’nin hakimisin. Nasıl olsa Ali’yi haklı çıkarırsın diye düşündüm ama yanılmışım. Böyle bir adalete iman edilir” der ve Müslüman olur.
Atalarımız “Yiğidi öldür ama hakkını yeme” derler. Yahudi’den Kudüs’ü al ama Yahudi’ye borcun varsa öde.
Medine’deki Yahudilerden Beni Kaynuka kabilesi, imzaladıkları sözleşmeyi bozmaları, Müslüman bir kadına sataşmaları neticesinde kavga çıkmış ve kan akmış. Bunun üzerine sürgün edilmeleri kararı alınmış ama onlar gitmeden Yahudilere borcu olanların borçlarını ödemeleri istenmiş.
Ayetleri ezberleyiverin.
(Devamı Yarın)