Fransa’nın Lyon kentinde şehrin meydanında Türk işçilerine göre At Meydanı’ndayız.
Yılbaşına birkaç gün kala Fransızlar, evlerinden eski eşyalarını getirip meydana atarlar, eşyalar dağ gibi yığılır.
Onları kilise toplayıp başka ülkelerdeki fakirlere dağıtacakmış.
Meydanın etrafında kahvehaneler var.
Bizim arkadaşlarla buluşma yerimiz o kahvehaneler.
Bir gün meydana bakarken, bir köpeğin gelip o eşyalardan birini alıp gittiğini gördüm.
Biraz sonra aynı köpek yeniden geldi ve bir eşya daha aldı ve sürüyerek götürdü.
Üçüncüsünde ben köpeği takip ettim, ileride bir Fransız’ın yanına koyup köpek geri geliyor.
Yani, adam, köpeğe hırsızlık öğretmiş, onunla çalma işine devam ediyor.
Bunu neden hatırladım?
Dijital teknoloji, bilenin bilmeyenin dikkatini çekiyor bugünlerde.
“Hocam, senin suretine/kılığına girecek bir robot, aynen senin sesini de taklit ederek konferans verecek vaaz edecek.
Fabrikaya pamuğu koyarsan, istediğin incelik, renk ve deseni ipliğinden giyilecek hale getirip gidecekleri adreslere bile postalayacaklar.
Savaşı, sınır bekçiliğini robotlar yapacak.
Dostla düşmanı kan gurubundan, çıkardığı ısıdan, kokusundan fark edecek.
Bu cansız varlıkların işlediği suçların cezasını bunlara nasıl çektireceğiz?
Fıkıh kitaplarımızda bunun karşılığı var mı?”
“Var” dedim.
Fıkıh kitaplarımızda, kişinin sahip olduğu hayvanların eğitilmiş olması veya olmaması önemli değil, bir başkasına verdiği zararı sahibinin ödeyeceğini, hayvan bir başkasını öldürdüğü takdirde tazminatını malın sahibinin vereceğini yazar.
Robotları üreten firmada, robotların kayıtları mutlaka olacaktır.
Bu satışların takibi sıkı yapılacaktır.
Dijital zekâlı robot, suç işlediğinde, sahibi kim ise cezasını o çekecektir.
Robota karşı verilen zararlar da, kişinin ekinine, ağacına, atına, eşeğine verilen zarar gibi, robotun sahibine ödenecektir.
28 Şubat döneminde, haftada bir akşam, Prof. Doç. ve doktorlara sohbetler yaparken, bir akşam Prof.’lardan biri yanında getirdiği Prof.’u tanıttı ve “Boğaziçi Üniversitesi’nde Öğretim Üyesi” dedi.
O zat, o günlerde çok hararetli olan, “Başörtüsü üzerinde fazla durulmaması gerektiğini, röntgen cihazının ciğerlerimizin filmini çektiği gibi, yakın zamanda üretilecek gözlükler, insanın elbisesini paltosunu yok sayacak ve bütün avret mahallerimizi gösterecek.
Seri üretime geçildiğinde Sirkeci’de işportacının üzerinde ucuz fiyata satılınca herkes herkesin avret mahallini de görecek.
Teknolojinin karşısında hiçbir şey dayanamaz hoca” dedi.
Ben de ona, “İnternette dolaşırken bazı programları açmak istediğimde paralı olduğundan açamıyorum.
İşadamı bir program hazırlamış onu kilitlemiş ve parayı veren açabiliyor.
Ama hackerin biri de o kilidi kırmış yayınlamış ve altına free/indirmek serbest demiş.
Senin bahsettiğin gözlükler deneme safhasında iken, sanayi casusları hemen harekete geçip bir başka devlete haber verecekler ve o devlet de o gözlüğün delip geçemeyeceği bir kumaş üretecek ve biz, ilmihal kitaplarında “setru avret” bölümünde bu kumaşları giyerek namaz kılacaksınız ve dışarı çıkarken de bu kumaşlardan yapılmış elbise giyeceksiniz.
Haramlar kısmına da, “Elbisenin altındaki teni gösteren gözlükleri yapmak, almak, satmak, taşımak, alım-satımına aracı olmak, sözleşmesini yazmak haramdır” diyeceğiz” dediğimde adam, “Tebrik ederim. Bu güne kadar nerde bunu anlattımsa herkes başını eğerek doğru düşündüğümü onaylamışlardı. Çok doğru söylüyorsun” demişti.
Dinimizin ana kaynağı Kur’n-ı Kerim, kıyamete kadar gelecek insanları yaratan, yaşatan ve yönetenin kitabı olması nedeniyle Allah’ın yarattığı suyun kanununun, kıyamete kadar devam edip, ciğer taşıyan herkese kıyamete kadar hayat vermeye devam ettiği gibi, Kur’an’a sarılanlar da, o Kur’an’ın nasıl anlaşılıp nasıl uygulanacağının örneği seçilen Sevgili Peygamberimizin sünneti de, kıyamete kadar hayata yön vermeye devam edecektir.