Allah’ımıza hamd olsun.
İnsanlarımızın geçen seneye oranla bu sene daha fazla oruç tuttuğu görüntüsü var.
Havaların serin geçmesinin de etkisi var ama asıl etki her kesimden insanımızın İslam’a yapılan saldırılardan etkilenerek İslam’a sarılma gayreti daha etkili olmakta.
Demirci ham demire vura vura kılıç olurmuş.
Müslümanlarında ummadıkları yerden, medeni zannettikleri adamlardan veya devletlerden kendilerine gelen hakaret, tokat, darbe veya şamar, onların toparlanmasına, güçlenmesine her geçen gün biraz daha artmasına güçlenmesine sebep oluyor.
İstanbul sokaklarında geziyorsunuz, geçen seneye oranla bu sene oruç tutan daha fazla.
Bu Rabbimin lütfu keremi. Hiç kimse baskı yapmamasına rağmen hiç kimsenin oruç tutmayana ceza vermemesine rağmen top yekun insanımız, sırf Allah Celle Celalühe olan bağlılığı ve Rabbine olan sevgisi ve 1400 sene öncesinde gönderdiği Kitabının bir ayetine bağlı kalmak için oruç tutuyorlar.
Ve topluca İstanbul halkının şuanda ergenlik çağına gelmiş aklı başında, deli olmayan insanlarımızın %85’i orucunu tutmaktadır.
Geri kalanlarda çocuklarımız ve birde mazeretli olan insanlarımızdır.
Yoksa halkımız top yekun orucunu tutmaktadır. Çünkü bugüne kadar milli beraberliğimizi temin etsin diye ortaya konulan fikirlerin tamamı birlik meydana getirecekleri yerde ayrılık meydana getirdi.
TV ekranında 10 tane insanı topluyor bir programcımız birlik ve beraberlik üzerine konuşma yaptıracak; onu da diyor ki, “Birlik ve beraberlik lazım. Birlikten dirlik doğar” diyorlar.
Sonra konuşmaya başlıyorlar. Biri diyor ki birlik beraberliği benim adamımın fikirleri altında yapalım,
Öbürü de diyor ki, “Birlik ve beraberliği benim abimin fikirleri etrafında yapalım” diyor.
Öbürü de diyor ki, “Yoo filanizmin düşünceleri etrafında yapalım” Türkiye’de bugüne kadar sağ - sol kavgalarının temelinde yatan nedir? Senin adamının dediği olmalıdır. Yok benim adamımın dediği olmalıdır diyerek insanlar birbirlerine silah çekmişlerdir.
Ama biz diyoruz ki; ne senin adamın ne benim adamım hiç birinin değil, Adam, adam gölgesinde oturmaz.
Bütün insanlar sevgili peygamberimizin dili ile “ en-Nâsü sevasiyetün ke esnân’il müştı” “İnsanlar bir tarağın dişleri gibi eşittirler. Hiç birinin diğeri üzerinde üstünlüğü yoktur; ancak Allah dan sakınan hariç.” (Müsned-i Şihab 1/145, hadis 195,Ilel-ü İbni Ebi Hatem 2/111, hadis 1829) diye buyurmuştur.
Onun için bir insan diğer insanın peşinden gitmek zorunda değil.
Allah celle celalühü bu iki ayak ve iki kolun üzerine bir tane baş vermiştir.
Bu ayaklar bu başı taşır, bu başta bu gövdeyi yönetir.
O baş da, başı yaratana boyun eğer
Öyleyse kimsenin emir vermesine ve yasak koymasına ihtiyacı yok.
Ancak bu insan bu başı ve iki ayağı iki kolu ve kalbi yaratan ve kanını yaratan, kanını bütün damarlarında dolaştıran Allah Celle Celalühün emri etrafında birleşecek olursa birlik sağlanır.
Bu günü düşünün bugün 14/04/2022 günü saat 19:15 olduğunda bütün İstanbul halkı, masasında, elinde suyu veya kaşığı olduğu halde kulağı en yakın camiden gelecek “Allahü Ekber/En büyük Allah’tır” nidasına kulak kesilecek.
On beş milyon insanın aynı anda, aynı sese kulak kesilmesini sağlayan bu güne kadar hangi kişi veya kurum olmuştur?
200 devletin resmi gazetesinde her gün halkın ne yapacağını belirleyen kararlar yayınlanır ama kimin umurunda…
Ama Allah Celle Celalühün bir emri 1400 sene öncesinden
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
“Ey iman edenler, oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, (Allah'tan) sakınasınız diye size de farz kılındı.” (Bakara süresi ayet 2/183)
Gönülden gönüle yankılanarak değerli hafızlarımızın dillerinden yankılanarak bize gelmiş, bu yankı bize de değmiş biz de Rabbimizin emrine tutuluvermiş ve kapılı vermişiz.
Bu şeref bize yeter de artar bile.
يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ
“Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, gönüllerinizdekine bir şifa ve iman edenlere yol gösteren ve rahmet gelmiştir.
قُلْ بِفَضْلِ اللَّهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَبِذَلِكَ فَلْيَفْرَحُوا هُوَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ
De ki: "Allah'ın lütfu ve rahmetiyle, ancak bununla sevinsinler. Bu, onların topladıklarından daha hayırlıdır." (Yunus süresi ayet 10/57-58)
Rab olarak Allah’ı, Kitap olarak Kur’anı, Rasül olarak Muhammed aleyhisselamı, Kıble/Yön olarak Ka’beyi, Toplanma yeri olarak camileri seçen her ırk, renk ve bölgeden insan, bu dünyanın en şanslı, en kârlı, en mutlu, en izzetli, en değerli insanıdır vesselam.
İnsanlarımızın geçen seneye oranla bu sene daha fazla oruç tuttuğu görüntüsü var.
Havaların serin geçmesinin de etkisi var ama asıl etki her kesimden insanımızın İslam’a yapılan saldırılardan etkilenerek İslam’a sarılma gayreti daha etkili olmakta.
Demirci ham demire vura vura kılıç olurmuş.
Müslümanlarında ummadıkları yerden, medeni zannettikleri adamlardan veya devletlerden kendilerine gelen hakaret, tokat, darbe veya şamar, onların toparlanmasına, güçlenmesine her geçen gün biraz daha artmasına güçlenmesine sebep oluyor.
İstanbul sokaklarında geziyorsunuz, geçen seneye oranla bu sene oruç tutan daha fazla.
Bu Rabbimin lütfu keremi. Hiç kimse baskı yapmamasına rağmen hiç kimsenin oruç tutmayana ceza vermemesine rağmen top yekun insanımız, sırf Allah Celle Celalühe olan bağlılığı ve Rabbine olan sevgisi ve 1400 sene öncesinde gönderdiği Kitabının bir ayetine bağlı kalmak için oruç tutuyorlar.
Ve topluca İstanbul halkının şuanda ergenlik çağına gelmiş aklı başında, deli olmayan insanlarımızın %85’i orucunu tutmaktadır.
Geri kalanlarda çocuklarımız ve birde mazeretli olan insanlarımızdır.
Yoksa halkımız top yekun orucunu tutmaktadır. Çünkü bugüne kadar milli beraberliğimizi temin etsin diye ortaya konulan fikirlerin tamamı birlik meydana getirecekleri yerde ayrılık meydana getirdi.
TV ekranında 10 tane insanı topluyor bir programcımız birlik ve beraberlik üzerine konuşma yaptıracak; onu da diyor ki, “Birlik ve beraberlik lazım. Birlikten dirlik doğar” diyorlar.
Sonra konuşmaya başlıyorlar. Biri diyor ki birlik beraberliği benim adamımın fikirleri altında yapalım,
Öbürü de diyor ki, “Birlik ve beraberliği benim abimin fikirleri etrafında yapalım” diyor.
Öbürü de diyor ki, “Yoo filanizmin düşünceleri etrafında yapalım” Türkiye’de bugüne kadar sağ - sol kavgalarının temelinde yatan nedir? Senin adamının dediği olmalıdır. Yok benim adamımın dediği olmalıdır diyerek insanlar birbirlerine silah çekmişlerdir.
Ama biz diyoruz ki; ne senin adamın ne benim adamım hiç birinin değil, Adam, adam gölgesinde oturmaz.
Bütün insanlar sevgili peygamberimizin dili ile “ en-Nâsü sevasiyetün ke esnân’il müştı” “İnsanlar bir tarağın dişleri gibi eşittirler. Hiç birinin diğeri üzerinde üstünlüğü yoktur; ancak Allah dan sakınan hariç.” (Müsned-i Şihab 1/145, hadis 195,Ilel-ü İbni Ebi Hatem 2/111, hadis 1829) diye buyurmuştur.
Onun için bir insan diğer insanın peşinden gitmek zorunda değil.
Allah celle celalühü bu iki ayak ve iki kolun üzerine bir tane baş vermiştir.
Bu ayaklar bu başı taşır, bu başta bu gövdeyi yönetir.
O baş da, başı yaratana boyun eğer
Öyleyse kimsenin emir vermesine ve yasak koymasına ihtiyacı yok.
Ancak bu insan bu başı ve iki ayağı iki kolu ve kalbi yaratan ve kanını yaratan, kanını bütün damarlarında dolaştıran Allah Celle Celalühün emri etrafında birleşecek olursa birlik sağlanır.
Bu günü düşünün bugün 14/04/2022 günü saat 19:15 olduğunda bütün İstanbul halkı, masasında, elinde suyu veya kaşığı olduğu halde kulağı en yakın camiden gelecek “Allahü Ekber/En büyük Allah’tır” nidasına kulak kesilecek.
On beş milyon insanın aynı anda, aynı sese kulak kesilmesini sağlayan bu güne kadar hangi kişi veya kurum olmuştur?
200 devletin resmi gazetesinde her gün halkın ne yapacağını belirleyen kararlar yayınlanır ama kimin umurunda…
Ama Allah Celle Celalühün bir emri 1400 sene öncesinden
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
“Ey iman edenler, oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, (Allah'tan) sakınasınız diye size de farz kılındı.” (Bakara süresi ayet 2/183)
Gönülden gönüle yankılanarak değerli hafızlarımızın dillerinden yankılanarak bize gelmiş, bu yankı bize de değmiş biz de Rabbimizin emrine tutuluvermiş ve kapılı vermişiz.
Bu şeref bize yeter de artar bile.
يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ
“Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, gönüllerinizdekine bir şifa ve iman edenlere yol gösteren ve rahmet gelmiştir.
قُلْ بِفَضْلِ اللَّهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَبِذَلِكَ فَلْيَفْرَحُوا هُوَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ
De ki: "Allah'ın lütfu ve rahmetiyle, ancak bununla sevinsinler. Bu, onların topladıklarından daha hayırlıdır." (Yunus süresi ayet 10/57-58)
Rab olarak Allah’ı, Kitap olarak Kur’anı, Rasül olarak Muhammed aleyhisselamı, Kıble/Yön olarak Ka’beyi, Toplanma yeri olarak camileri seçen her ırk, renk ve bölgeden insan, bu dünyanın en şanslı, en kârlı, en mutlu, en izzetli, en değerli insanıdır vesselam.