1 Mart 2025 Cumartesi günü inşallah Ramazan orucunun birinci günü Ramazan ayının rahmet deryasına dalacağız.
Halkımızın yüzde doksan sekizi Müslüman olduğuna göre mazereti olanlar dışında hemen hemen hepsi oruç tutmaya başlayacaklar.
Geçen seneden mazereti olmadığı halde tutmayan akraba, komşu, arkadaş, tanıdığınız herkesi sevdiğinizi gösterme ayıdır bu ay.
Mazeretsiz tutmayan kim olursa olsun, mutlaka onun da tutması için bugün, yarın, öbür gün yani üç günlük bir zamanımız var.
Deniz kenarında bütün arkadaşlarla beraber dalarsanız tadı bir başka olur ya, işte rahmet deryasına dalmak da öyle bir şey.
Arkadaşları denizde yüzerken kumsalda tek başına zıbarıp kalanın durumunu düşünün…
Mecliste çoğunluğun oruç tuttuğu halde yapayalnız kalan milletvekilinin durumunu düşünün…
Seçmeninden de gizlemeye çalışacak, çevresinden de gizlemeye çalışacak.
Bu çabaları gösterirken kendinden kaybettiği özellikleri hesap edecek bir makine henüz icat edilmedi.
Onları o durumdan kurtarınız.
Dairede, karakolda, kışlada, fabrikada, toplu halde bulunulan yerlerde o yalnız kalanlara yardım ediniz ve bugünden itibaren onları Cumartesi orucuna hazırlayınız.
Sizin partiden, dernekten, vakıftan, fraksiyondan, ilden, renkten, ırktan olmasa da Müslüman olan herkes bizim kardeşimizdir.
Ana-baba bir kardeşinizin sizin kardeşiniz olduğunun belgesi kimlik kartlarımızdır ve kaydı da nüfus dairesindeki defterlerdedir ama ırkı, rengi, mezhebi, bölgesi, makamı, görüşü bizden ayrı olduğu halde İslam’a inanan, söz ve davranışlarında inkârı açıkça ifade edecek bir şeyi olmayanların iman kardeşi olduklarını Rabbimiz Kur’an-i Kerim’in Hucurat süresinin 49/10’uncu ayetinde söylüyor.
Hangisi daha kuvvetli belgeye sahip?
Babanızı, annenizi, ablanızı, ağabeyinizi veya en sevdiğinizi, birileri tutup cezalandırmak üzere götürürken görseniz ne yaparsınız?
Asıl olan, suç işlememeyi sağlamaktır.
Bir ülkede, hastalanmayı önleyecek tedbirler alan kurumlar ve görevlilerinin sayısı, hastane ve görevlilerinin sayısından fazla olursa o ülkede sağlık sorunu yok demektir.
İslam hukukunda, cezası belli suçların sayısı bir elin parmakları kadar yoktur.
Ama suça götüren yolların kapatılmasıyla ilgili ayet ve hadislerin sayısı binlercedir.
“Ben Müslümanım” diyen farklı insanlarımızın kültür kabının yüzde sekseni birbirine yakındır.
Yüzde yirmilik slogan veya kendini ifade ederken kullandığı kelime farkı vardır.
Onun için, her insanın içinin size dönük tarafı daha fazladır.
“Bize”, “size” kelimelerini de hoşuma gitmediği halde kullanıyorum.
“Yok aslında birbirimizden farkımız”
Bunun en görünen yeri Büyük Millet Meclisi’dir.
Meclis’te milletvekili olan ve son otuz yılda hemen hepsinde milletvekilliği yapan insanlarımızdır.
Dört veya beş partide milletvekilliği yapanı ayıplarken onu kabul edeni de düşünürseniz diliniz kısılabilir.
Bu aylarda ve günlerde Müslümanlar, kâfirler de dâhil, sekiz milyar insanı filana veya filanların kriterlerine kul yapmaya değil, Yaradan’a kul olmaya davet ederler.
Birliğe, beraberliğe davet ederler.
1 Mart Cumartesi günü akşam namazına doğru bu dediklerimi bir düşünün ve etrafa bakınız.
Seksen beş milyon, gayrimüslimlerimiz de dâhil bu heyecana katılıyorlar.
Yollarda arabalar, iftarlık dağıtan belediyeler, dernekler, vakıflar…
İftar sofralarında seksen beş milyon, oruç tutmayanlar da dâhil ellerinde en sevdiği yiyecek ve içecek ama ağzına götüremiyor.
Neyi bekliyor, radyo, televizyon ve evin penceresinden görünen minareden gelecek “Allahü ekber/En büyük Allah’tır” nidasıyla yemeye ve içmeye başlıyorlar.
İşte birlik, işte beraberlik…