Bu gün Zeytin ağacı fotoğrafı çekeyim diye Edremit ve Havran’ın düzlüklerinde fotoğraflarımı çektikten sonra Havran’dan Kazdağı’nın Hanlar bölgesine doğru arabamla dağa tırmandım.
Saç, baş, diş, tırnak, karın ağrısı, bel ağrısı, mide bulantısı, safra diş sızısı, romatizma….gibi hastalıklara iyi geldiğine inanılan zeytin ağacı, Karaman’a bağlı bizim Göcer köyünde olmadığından, 12 yaşıma kadar zeytin ağacını ve fotoğrafını görmemiştim.
Ama anamın sütünde zeytin yağı vardı.
Babam, sade yağ alamadığından hep zeytin yağı almıştır ve benim sütümde de aşımda da hep zeytin yağı olmuştur.
Soframızın değişmez gıdası zeytin yağı, binlerce yıl, evlerin ışığı olmuştur
Şekeri, tansiyonu, kalbi, kolesterolü tanımadan bu yaşa gelmeme sebep belki Allah’ın yarattığı ve her derde deva olarak bilinen zeytin yağıyla çekirdekli siyah üzüm ve pekmez olmuş olabilir.
Üzümle pekmezi çok yememiz yine fakirliktendir.
Üzümle pekmezi kendimiz üretirdik.
Şimdilerde üretenlerden alıyorum.
Yaz mevsiminde sabahleyin aç karnına orta boy bir salkım yaş üzüm ve bir bardak su, kışın yine aç karnına tek elimle aldığım bir avuç kuru üzüm ve bir bardak su, kahvaltıdan önce yemeye devam.
Fotoğraf çekmek için sabah erkenden kalktım, bir salkım üzüm bir bardak sudan yarım saat sonra kahvaltıyı da yaptık ve hanımla beraber fotoğraf çekmeye başladık.
En yaşlısı Manisa’nın Kırkağaç ilçesinde olan ve 16052 yaşında olduğu kesin olup 20016 olması muhtemel olan bu zeytin ağaçlarının hiç birinin gövdesi de dalları da birbirine benzemez. İnsanlar gibi.
Ziraat mühendisinin direktifleriyle hareket etmiş, budamasından, sulamasından, ilaçlamasına kadar her türlü teknik yardımı yapılmış, fotoğrafa çok güzel hazırlanmış bir ağacın fotoğrafını çekerken gördüm ki ağaçta bir tane zeytin yok.
Halbuki yol boyu hanımla beraber Kehf süresindeki bir ayete uyarak dallardaki yapraktan fazla zeytinleri görünce, meyve yüklü dalların tevazudan boyun eğdiklerini gördükçe “Mâşâallah Lâ Kuvvete illâ billâh” diyerek yol aldık.
Kehf süresindeki ayet şöyle:
وَلَوْلَا إِذْ دَخَلْتَ جَنَّتَكَ قُلْتَ مَا شَاءَ اللَّهُ لَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللَّهِ
"Bahçene girdiğinde -Mâşâallah Lâ Kuvvete illâ billâh/Allah'ın dilediği olur. Allah'tan başka hiçbir kuvvet yoktur." demen gerekmez miydi..” (Kehf süresi ayet 18/39)
Bölgede hava aynı, su aynı, güneş aynı ama ağaçların mahsulü ayrı.
Bu Türkiye’de böyle olduğu gibi dünyada da böyle imiş.
Bir sene bizde mahsul iyi olduğunda İspanya’da mahsul az olurmuş
Böylece dünyayı yaratıp yöneten Allah celle celalüh, bizim birbirimizle her türlü alış-verişlerimizle tanışmamızı kaynaşmamızı sağlamaktadır.
Sevgili peygamberimize: “Fiyatlar arttı, fiyat belirleseniz” denildiğinde:
إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْمُسَعِّرُ
“Piyasayı belirleyen Allah’tır” buyurmuş. (Tirmizi, büyu, bab 73, hadis 1314, Ebudavud, büyu, hadis 3451, İbn-i Mace, ticaret, hadis 2200)
Bu Hadisi şerif, Endülüs yoluyla İspanyaya, oradan bütün Avrupa’ya geçmiş ve bir İngiliz ekonomist, bir kelime değişimiyle “Piyasayı belirleyen görünmez el” şeklinde piyasaya sunmuş.
“Kafir” kelimesi “Allah’ı inkar eden” anlamında değildir.
Ebu Cehil kafiri, “Allah’ın varlığını kabul ediyordu ve onun hakimiyyetini gizlemek, kapatmak görünmez ve hatırlanmaz hale getirmek istiyordu.
Ama, her ağaç, inkarcı sahibine bile mesajını vermeye devam ediyor: “Bana baktığın için teşekkür ederim ama, mahsul konusunda beni de, seni de yaratan, yaşatan ve yönetenin emrine uyarım, sen de uy”