DERSİN MEKAN VE ZAMANI YOKTUR
Mahmut TOPTAŞ
Kusursuz örnek ve önderlerimiz, Rabbimizin Kur’an-i Keriminde isimlerini bildirdiği ve bize örnek olacak yönlerini haber verdiği peygamberlerdir.
Bütün peygamberler, kendilerine gelen Allah kelamını, tek harf ilave etmeden ve tek harf eksiltmeden ümmetine tebliğ ediyordu.
Biz, bu günün olaylarına çözüm ararken kendi görüşümüzü değil, bu konuda Rabbimizin ne buyurduğunu, ve onun elçisi Hazreti Muhammedin neler söylediğini ve yaptığını insanlığa duyurmaktır.
Şahsi görüşlerimiz, yedi milyarın içinde, ses tellerimiz, parmak çizgilerimiz gibi ayrı olabilir.
Bunların hiç birinin diğerine üstünlüğü de yoktur.
Senin doğru dediğin sana göre doğrudur, benim doğru dediğim bana göre doğrudur.
Ama bizi yaratan, kendi vücudumuzun içini biz bilmediğimiz halde bizim bütün hücrelerimize kadar yönetip gıdasını verenin Kur’an’da söyledikleri yedi milyar insanın görüşünün üstündedir, çünkü onların aklını, fikrini yaratan da o Allah celle celalühtür.
O kusursuz örnek ve önderlerimiz olan peygamberler, kendi yanına gelenlere tebliğ ederdi, evleri eğitim yerleri olarak kullanırlardı. Dağ başlarında, ağaç altlarında, deniz kenarlarında, bu günkü ifadeyle parklarda, özetle yeryüzünün her santimetre karesinin yaratıcısının kelamını her yerde tebliğe devam ederlerdi.
Sevgili peygamberimiz yeryüzünün mescid kılındığını haber verir:
وَجُعِلَتْ لِي الْأَرْضُ مَسْجِدًا وَطَهُورًا
“Yeryüzü temiz ve temizleyici olarak bana mescid kılındı” buyurmuş.” (Buhari, Sahih, K. Teyemmüm, bab 1)
Burada dikkat edilecek husus, kimseyi rahatsız etmeden, bıktırmadan, Müslümanca yaşamanın en güzel tebliğ olduğunu aklımızdan çıkarmayalım.
Dünyanın en başarısız davetçileri Yahova şahitleri gibi çalışan Hıristiyan misyonerleridir.
O usül, Hazreti İsa’nın da diğer peygamberlerin de metodu değildir.
Rabbimiz bütün peygamberlerin özelliklerinden birini de şöyle haber verir:
وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا إِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِي الْأَسْوَاقِ وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍ فِتْنَةً أَتَصْبِرُونَ وَكَانَ رَبُّكَ بَصِيرًا
“Senden önce gönderdiğimiz Rasüller de yemek yer, çarşılarda yürürdü. Bazınızı bazınıza imtihan kıldık. Sabreder misiniz? Rabbin çok iyi görendir.” (Furkan süresi ayet 25/20)
“Onlar çarşıda yürürlerdi”
Evet bütün peygamberler, çarşılarda, pazarlarda, fuarlarda gezerlerdi.
Hazreti Musa aleyhisselamın Tur dağında kırk gün, sevgili peygamberimizin Ramazan ayının yirminci gününden Bayramın birinci günün sabah namazına kadar İtikafa çekildiği on gün, Hazreti Yunus aleyhisselamın, Rabbinden izinsiz şehri terk etmesinin dışında hiçbir peygamber halktan kopuk yaşamamıştır.
Sevgili peygamberimizin siretini/hayatını okurken Ukaz panayırına katılanlara tebliğde bulunduğunu anlatırlar siret yazarları.
Türkçeye terceme edildği günlerde “Panayır” kelimesi meşhurdu.
Bu günlerde geçici olarak kurulan alış-veriş mekanlarına “Fuar” deniliyor.
Ukaz Fuarına Şam’dan Yemene kadar bir çok ülkeden pazarlamacılar gelirdi.
Ve sevgili peygamberimiz Fuara katılanlara birebir görüşür ve tebliğini yapardı.
Bire bir, küçük topluluklar, cami cemaati, konfarans salonları gibi yüz yüze eğitimden sakın vazgeçmeyelim.
Sarhoş bile meyhanede canlı müzik istiyor.
Aynı sanatçının, stüdyoda çekilmiş pürüzsüz şarkısını dinlemek istemiyor.
Dostlukları devam ettirmede en kestirme yol yüz yüze görüşmektir.
Telefon da yalnız sesin olması, mektuptan iyidir.
Görüntülü konuşmak da sesliden iyidir.
Yüz yüze konuşmak ise tarifi imkansız alış-verişler sağlar iki kişi veya daha fazla kişiler arasında.
Kur’an, Sünnet ve Fıkıh eğitimine sözlü ve tatbikatlı eğitime her yerde, dükkan komşularımızla, daire veya fabrikada arkadaşlarımızla, tarlada komşumuzla bildiklerimizi paylaşarak derslere başlayıverelim. Rabbimiz yardımcımız olsun.