DELALİ
Mahmut TOPTAŞ
“Tanıdığım Ünsüzler” den biri de halkın dilinde “Delali” diye bilinen bir akıllı arkadaştır.
Bu isim aslında “Deli Ali” nin kısaltılmış halidir.
Vaiz olduğum şehrin evlerini boyar, işini iyi yapar, iş bitinceye kadar av sahibi onun deli olduğunu anlayamaz, ev sahibi kendi kendine “Adama neden deli derler ki, bizden akıllı” der.
İşini bitirdikten sonra ücretini alırsa deliliği ortaya çıkmaz.
Ama ev sahibi maraza çıkarırsa, deliyi kandırırım ayaklarına giderse Ali’nin başına Deli gelir ve işte o zaman Delali olur.
Beş vakit namazını camide kılar, kimsenin hakkını yemediği gibi yedirmez de.
Yalnız kendisinin hakkını yedirmediği gibi gözünün önünde başkasına haksızlık yapan olursa, haksız adamın makamı, serveti, gücü ne olursa olsun onun için hiç fark etmez, hemen işin içine girer ve haklının hakkını elde edinceye kadar çalışır.
Cumartesi akşamı yaptığımız sohbetlere de katılır. Arkadaşları ona “Tek kol” derler.
Bir gün neden “Tek kol” dediklerini sorduğumda Ali’nin anlattığı bir hikayeden sonra “Tekkol” dediklerini anladım.
Hikayeye göre tren yolculuğu esnasında Zaloğlu Rustem gibi fil yapılı bir adam, treninin Pullman kısmında yolculuk yapanlara pazularını gösterdikten sonra “Benimle bilek güreşi yapacak var mı?” demiş. Kimse karşısına çıkmamış. Öbür Pullmanda bulurum diye oradan ayrılmış. Fil adam gittikten sonra zayıf, çelimsiz biri “Ben bunu dövecem” demiş.
Fil adam geri gelirken bu çelimsiz adam trenin imdat frenini asılır gibi yapar zor olduğunu anlatan sesler çıkarırmış.
Fil adam, onu görünce “Ne yapıyorsun?” demiş.
Çelimsiz, “Hava gelsin diye pencereyi açmak için çalışıyorum ama gücüm yetmedi” diye cevap vermiş.
Fil adam, “Ben onu tek kolla açarım der ve imdat frenini çeker. Tren durur, görevliler koşarak gelirler, durumu sorarlar. Kötü durum olmadığını öğrenirler.
Kimin çektiği sorduklarında fil adam, “Ben çektim, hem de tek kolla, sıcaklar basarsa yeniden çekerim.” Der.
Fil adamı iyice bir döverler.
Görevliler gidince, çelimsiz adam, “Bakın nasıl dövdüm gördünüz” der.
İşte o günden sonra dostları arasında adı “Tekkol” şehir halkı arasında “Delali” olarak kalır.
Bizim “Tekkol” emekli olmuş. Dağın tepesinden bir evlik yer satın almış. Hanımı ve yirmi kadar koyunuyla yaz kış 1600 metre yükseklikte yaşamaya devam ediyorlar.
Bir yaz günü evinde ziyaretimde “Kışın buralarda kimse kalmaz. Hanım, koyunlar ve koyun kokusu alan kurt sürüleri, kar taneleri kadar zikirler ve salavatlardan başka bir şey kalmaz” diyor.
“Hocam, “Delali” liğim devlet tarafından da tescillendi” dedi.
Nasıl oldu? Dedim
- Evi yaparken ormandan da farkında olmadan yedi metre katmışım. Orman beni mahkemeye verdi. Üç ay hapis cezası, yedi bin beş yüz lira para cezası temyizden de onaylandı. Üç ay yatarım ama parayı ödeyemem deyince avukat “Ali seni savcı bey bilirkişiye havale etsin. Deliliğini onaylarlarsa cezadan kurtulursun” dedi. Müraceat yapılmış, o gün İstanbul’da olacak şekilde yola koyulduk, muayene odasının önünde bulunduk. Sıram gelince beni aldılar, bir kaç tane makineden geçirdiler ve sonunda “Deli” raporunu verdiler ve kurtulduk” dedi.
Yazın lokantaların açıldığı, üç yüz kadar yazlıkçının yaşadığı bu yaylakta, ona “Delali” diyen akıllılar kendi aralarında kavga ederlerse yine hakemliği gerçek “Delali” yapar.
Yazlıkçıların meyve ağaçlarını kuşlar yiyorlar veya yaralıyorlar, bizim “Tekkol” un kirazının bir tanesine bile zarar veremiyorlar. Sebebini sorduğumda “Ben en yüksek dala plastik yılan dolayıverdim, yılanın kafasını da dalın ucuna sardım. Kuşlar, yukardan yılanın kafasını görünce başka bahçelere giderler” dedi.