DEDE-TORUN İLİŞKİLERİ
Mahmut TOPTAŞ
Yanağı kırmızı, tatlı, sulu, hoş kokulu ve gevrek Amasya Misket elmasının birini dede, öbürünü torun almış yiyorlar.
Dede bir ısırır ve bin aaaah eder.
Torun, ısırdığı elmanın tadının ağzına yaydığı lezzetle kendinden geçerken “Ne oldu dede? Diye sorar.
Dede, “Aaah, nerde o eski elmalar, bunların tadı kaçmış. Bizim zamanımızda bal gibi tatlı, mis gibi kokuluydu” der.
Aynı ağaçtan alınmış iki elmadan biri dedenin ağzında yavan iken, torunun ağzında bulunmaz ballı bir nimet.
Kolumuzun kaldırma gücünün azaldığı gibi, gözümüzün görme gücünün eksildiği gibi, ağzımızın tat alma hassası ile burnumuzun koku alma hissi de azalmıştır.
Size güzel gelmeyen şey, torununuza güzel gelirse, size tatlı olmayan şey torununuza tatlı ise kabahat kokladığınızda ve tattığınızda değildir.
Alın bu ölçüyü ilim adamlarımıza uygulayın, şairlerimize kıyaslasın, siyasilerimizi değerlendirin.
Sizin gözünüzde güzel olmayanı torununuza bir sorun bakalım.
Sizce değeri olmayan şairin şiirini bir de ona değer veren torununuza sorun.
Torun, çayını balkonda içip, esen poyraz rüzgarının serinliğini iliklerinde tatmak isterken dede, “Balkona çıkma üşürsün” diyor.
Dede “Nerde o Dede efendinin besteleriii” derken, torunun tercihi ayrı telden çalıyor.
Bütün bunları, dede-torun arasındaki ayrılık, çatışmaya, tartışma zıt düşme olarak almamalı.
Hayatın tabii seyri bu.
Torun, elmayı ısırarak yemekten zevk alsın, dede de rendeleyerek yesin.
Dede kendi sevdiği şairi okusun, torun da kendi sevdiğini dinlesin.
Dede, trafikte en sol şeritte istediği hızda gitsin, torun, en sağda, ortada ve solda gitsin, geçişlerde keklik gibi kaysın, bu kayışlarda kimseye firene bastırmasın ama dede de, torunda tarfiğin kurallarına uysun.
Biz, anneye, babaya, filan devlete uymak zorunda değiliz.
İnsanlığın ülfetini, saadetini, huzurunu, mutluluğunu, hayatı kolaylaştıracak, bütün bu değerleri bütün insanlara yayacak kurallara uyarız.
Böyle güzel, faydalı, yaygın ve uygulaması kolay kuralı ancak, güzel güneşi, herkese hayat veren havayı, damarlarımıza canlılık veren suyu yaratan Allah koyar.
Dedenizin, babanızın, ninenizin, annenizin, kabilenizin, aşiretinizin, bağlı olduğunuz kurum ve kuruluşun kuralı, örfü, adeti, geleneği, Rabbimizin Kur’an-i Kerimine, Rasülünün Sünneti seniyyesine, toplumun genel çıkarlarına aykırı değilse uyulabilir.
Bizi bağlayan kural, bize her saniye ve salisede can ve kan sunan, bizi ayakta tutan Rabbimizin ve Rasülünün kurallarıdır.