Milletvekili maaşlarının fazla olduğunu hiçbir zaman söylemedim ve karşı çıkmadım. Ama milletvekili ile memurun midesinin aynı olduğunu, ikisinin de üç buçuk metrelik kumaştan elbise diktirebileceğini, üç aşağı beş yukarı ihtiyaçlarının aynı olduğunu, onun için memur maaşları ile Milletvekili maaşlarını Türkiye şartlarında insanca yaşayabilecek şekilde ayarlanmasını istedim.
Çünkü sevgili peygamberimiz, “Kimin elinin altında bir kardeşi ona hizmet ediyorsa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin, yapamayacağı işi ona yüklemesin, eğer yüklerse ona yardım etsin” buyurmuş. (Buhari, İman, bab 20, Hadis 30)
Bu hadisi şerifi, sayın Başbakanımız da bilir, birinci partinin başkanı da bilir.
Muhalefette iken çok söylediler bu hadisi şerifti. Ama şimdi söylerler ve de uygulamaya geçerlerse bu hadisi şerif, dünya siyaset ve ekonomi uzmanlarının borsasına girer ve dünya çapında ilgililerinin dikkatlerini hadisi şerif üzerine çekerler.
Dolayısı ile İslâm üzerine dikkatler çekilir.
Hazreti Ömer, devlet başkanı olduktan sonra maaşları da bir düzene koymuş. İnsanların hizmetlerini, başarılarını esas alarak ücretleri belirlemiş ve sahabeden bir çoğu devlet başkanından fazla maaş almış. En az alanınki ise geçimini temin edecek kadar imiş. (Bak, tarihi Yakubi, 2/154)
Hz. Ömer en az maaş olarak kendisininkini tespit ettirmiş. Ve kendi maaşını da asgari sınır olarak kabul etmiş.
Devlet başkanının midesi ile herhangi bir insanın midesi arasında çeyrek ekmeklik fark olabilir.
Şişmanla zayıfın elbisesi arasında yarım metre kumaş farkı olur.
Onun içindir ki, en az ücret insanca yaşayabilecek kadar olmasına dikkat edildikten sonra hizmetleri ve başarıları ödüllendirmek için üst sınır yüksek tutulmuştur.
Benim bildiğim kadarıyla kırk yıldır yürüyen ücretliler istediklerine kavuşamadıkları için bu sene de yürüdüler. Böyle giderse yeni senede ömrü olanlar yürüyecekler.
“Allah'a ve Rasülü'ne iman ediniz, sizi halef (öncekilerin bıraktığı mala yönetici) kıldığı şeylerden infak edin. Sizden iman edip, infak edenler için büyük ecir vardır.” (Hadid süresi ayet 7)
Hizmetinde bulunan insana kendi yediğinden yediren, kendi giydiğinden giydiren yani verdiği parayı verirken karşısındaki çalışanını kendisi gibi görmeyi isteyen insanın yaptığı bu ücret politikası infak etmiş sevabını da kazandıracaktır.
Emekli komiser olan bir dostuma oğlunun ne yaptığını sorduğumda bir iş yerinde çalıştığını,
İş yeri sahibinin dinine çok bağlı bir Müslüman olduğunu,
Maaş politikasında sendikanın hayal edemeyeceği zamlar yaptığını,
Çalışanlarına kendi çocukları gibi baktığını anlatınca Allah’ıma şükrettim.
Parayı put yapmayan insanların varlığını duymak bile bize çağdaş örnek vermek için yetiyor.
Nizam-ül Mülk, “Siyasetname” sinin yedinci bölümünde adaleti ile dillere destan Gazneli Mahmut’un çekik yüzlü, uzun boylu, kuru ciltli, kalkık burunlu, köse biri olduğunu,
Aynanın karşısına geçip yüzünün güzel olmamasından şikayet ettiğini,
Durumu veziri Ahmet b. Hasan’a bildirdiğinde, “Efendimiz, halkın sizi sevmesi için siz altını sevmeyin yeter” dediğini anlatır ve o günden sonra hazinenin altınlarını halka dağıtarak halkı zengin ederek devleti güçlendirdiğini,
Adaleti ülkenin her tarafına yaydığını, ve “Sultan” lakabını ilk olarak hakkıyla onun kullandığını,
Sultanın yüzünü görmeyenlerin, sultanın adaletini gördüğünü anlatır.
Günümüz dünyasında Amerika mantığıyla eğitilen siyasal, sosyal ve ekonomi biliminde uzman bir çok insanın danışmanlık yaptığı siyasilere “Efendimiz, paraya siz hakim olunuz. Sizi destekleyenlere dağıtınız. İş bilen, köşe dönenlerle oturup kalkınız” deyiveriyorlar.
Onun için de milleti zayıflatarak kendilerinin güçleneceğini zannederken kendileri de parçalanma durumuna düşüveriyorlar.
Bu tür danışmanlara da dikkat ediniz.
Bu tür danışmanların en haininden en iyi niyetlisine kadar, hepsinin elindeki kriterler batı çıkarlarını koruyacak şekilde verildiği için zararlarında zerre kadar fark bulunmaz.