Mahmut TOPTAŞ
Evinizde ve elinizde dünyaya gelen bir çocuk düşünün.
Sizin denetim ve gözetiminizde büyüyor.
Sizin eğitiminizden geçiyor.
Düşünmenize gerek yok; şu anda ya yetiştirensiniz, ya da yetişensiniz.
Besleyip büyüttüğünüz ve de eğittiğiniz bu çocuk, oğlunuz, kızınız veya yakınınız olabilir.
Bir gün gelip size iyilikler yapmaya, sizin zor günlerinizde yanınızda olmaya çalışıyorsa biliniz ki bu iyiliği siz kendinize yapmışsınız.
Eğer bu çocuk, size kötülük yapıyorsa yine bilin ki bu kötülüğü de yine siz kendinize yapıyorsunuz.
Çünkü bu çocuk sizi görerek, sizin yönlendirdiğiniz okullardan hayatı okuyarak büyüdü.
Okutmamışsanız yine siz kendinize kötülük yapmışsınız demektir.
Rabbimiz, İsraik oğullarının başına gelen iyilikler ve kötülükleri açıklarken bizi şöyle uyarır:
إِنْ أَحْسَنْتُمْ أَحْسَنْتُمْ لِأَنْفُسِكُمْ وَإِنْ أَسَأْتُمْ فَلَهَا
“Eğer iyilik yapar¬sanız, kendinize iyilik yapmış olursunuz. Eğer kötülük yapar¬sanız, kendinize (kö¬tülük yapmış olur¬sunuz” (İsra süresi ayet 17/7)
Bu ayetler şu anda yaşayan yedi milyarı uyardığı gibi, kıyamete kadar gelecek olan bireyleri ve devletleri de uyarmaktadır.
Yani iyilik eden kendine eder, kötülük yapan da kendine yapar.
ÇIBANBAŞI
16 Eylül – 15 Ekim 1988 Yıl 2, Sayı 17 Aylık Hukuk ve Aktüalite Dergisi TEKLİF’de yazdığım “ÇIBANBAŞI” başlıklı bir yazının, bu günlerde doğruluğu onaylandı.
O makalemde şöyle yazmıştım:
“Havada uçan bir yaprağın hareketinde güneşin, yağmurun, toprağın, bulutun, denizin, lodosun, poyrazın..etkisi vardır.
Beden ülkesinin Cudi dağı gibi olan tepesinde veya boynunda bir çıban çıktığında bundan tırnağın, saçın bütün tellerinin etkisi ve haberi vardır.
Beden ülkesi, el gibi iki taburunu gönderip onu kazımak, ezmek ister ama sıkınca acısını bütün vücudunda hissedince sıkmayı bırakır ve hemen doktora koşar.
Doktor, o çıbanı önce temizler, sonra üzerine şefkatli elleriyle bembeyaz, tertemiz ve yumuşak pamuk sarar ve içmesi için haplar verir.
Hasta, çıbanın küçük bir operasyonla alınmasını isteyince doktor “O zaman çıban bir başka yerinden çıkar. Senin ciğerin rahatsız, pislik üretiyor. Önce pislik üreten ciğerini tedavi etmemiz gerekir” diye cevap verir.
“Teklif” dergisinin teklifi: Hayri Kozakçıoğlu ( O günün OHAL/Olağan Üstü Hal Valisi idi) önce Ankara’ya gelsin. Cudi dağında veya komşu ülkede bu işleri yöneten çıbanbaşının Ankara’da okuduğu fakültedeki kitapları, temas kurduğu öğretim görevlileri ve politikaları bir gözden geçirsin. Önce onları yani ciğeri tedavi edebilirse, Kur’an’ı bir şifa hazinesi olarak Ankara’dakilere okutabilirse helikopterlerle dağlara Kur’an’dan ayetler atmaya gerek kalmayacaktır.” Demiştim. Bu gün yine tekrarlıyorum:
Amerika, Rusya, Çin, İngiltere, size sesleniyorum, sınırlarınızı koruyunuz. Hakkınızdır. Akdeniz’de, Hind okyanusunda, harp gemilerinizin ne işi var.
Ülkelerde dolaşan silahlı adamlarınızı kendi ülkenizin sınırlarında dolaştırın.
Bir çok ülkenin en gözde yerlerine zorla çöreklendirdiğiniz üslerinizi ülkenize çekin.
Eğitimden elde ettiğiniz para, silah ticaretinden elde ettiğinizin önüne geçsin.
Koruyucu ve önleyici sağlık hizmetlerine harcadığınız para, öldürücü, yaralayıcı, sakatlayıcı silahlara harcanandan daha fazla olsun.
“Filan ülkeyle üç yüz milyar dolarlık silah anlaşması yapıldı” haberleri yerine “dört yüz milyar dolarlık sağlık, eğitim, tanışma, kaynaşma.. anlaşması yapıldı” haberleri duymak torunlarınızın hayatını güvenlik altına almak demektir.
Savaş uçaklarınızın ve savaş gemilerinizin gölgesinde büyüyen babaların çocukları değil, torunları sizin ülkenizde doğup büyüseler yine size yar olmazlar.
Çünkü siz, hep kuşkuyla ona baktığınızdan o, dışlandığının farkına varacak ve sizin içinizdeki kötülüğü dışa vuracak işler yapacaktır.
Eden bulur.
İyilik edin iyilik bulun.