Mahmut TOPTAŞ
En değerli imanımızı kasalarda değil, hiçbir zaman hırsızların ulaşamayacağı gönlümüzde koruyoruz.
İnsansız dünyanın tamamını, altınını, gümüşünü, pırlantasını, petrolünü, ormanlarını, harmanlarını, bağlarını, dağlarını, derelerini, saraylarını, top yekun dünyayı haksız yere akıtılan bir damla kana değişmediğimiz gibi bir tek Kur’an ayetinin bütün dünya karşılığında satmayız.
Satanlar olur mu, olur.
Zamanla olduğu gibi bu gün ve gelecekte de olacaktır.
Bunlara ucuz veya küçük tüccar derler.
Günümüzde dünyanın en zenginleri arasında adı geçenlerin, 200 ülkeden mal alıp-satan insanlar olduğunu görüyoruz.
Avrupa, Amerika, Çin gibi ülkelerden çok satan malların alım-satım yetisini alan ve satanlar, anlaşma yaptığı şirketin büyüklüğüne ve satış oranına göre değer kazanırlar.
Müslümanlar, bu tür işleri yaparlarken asıl alış-veriş yaptıkları Allah celle celalühün önüne kimseyi, hiçbir devlet veya kuruluşu geçirmemeye dikkat ederler.
Rabbimiz,
إِنَّ اللَّهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنْفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ بِأَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ
“Allah, cennet karşılığında mü'minlerden canlarını ve mallarını satın almıştır….” (Tevbe süresi ayet 9/111)
Bu alış-verişin de bir usulü vardır.
Helalından alıp helal yollarla satacaksın.
Sözüne, çekine senedine namus gibi sarılacaksın.
İşçilerine yediğinden yedirecek, giydiğinden ücret vereceksin.
Her sene zekatını verecek, yeni sene daha fazla vereceğim diye çalışacaksın.
Kazanırsan sevinmeyecek, veren Allah’a şükredeceksin.
Kaybedersen üzülmeyecek sabrederek çalışmaya devam edeceksin.
Rabbimiz buyurur:
لِكَيْلَا تَأْسَوْا عَلَى مَا فَاتَكُمْ وَلَا تَفْرَحُوا بِمَا آَتَاكُمْ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ
“(Her şeyi yazdı) Ki, kaybettiğinize yerinmeyesiniz, size verdiklerine de sevinmeyesiniz, Allah kendini beğenen, çok öğünen kimseleri sevmez.” (Hadid süresi ayet 57/23)
Kendini beğenmişlerden olmadan, öğünenlerden uzak durarak, kimseyi aşağılamadan bir yarışın içindeyiz.
Yarışı başlatan Rabbimiz:
فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِ
“Hayırlarda yarış yapın” (Bakara süresi ayet 27148, Maide süresi ayet 5/48)
وَسَارِعُوا إِلَى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَوَاتُ وَالْأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ (133)
“Rabbinizin mağfiretine ve sakınanlar için hazırlanan, genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun.” (Al-i Imran süresi ayet 3/133)
سَابِقُوا إِلَى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا كَعَرْضِ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ أُعِدَّتْ لِلَّذِينَ آَمَنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ ذَلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
“Rabbinizden bir mağfirete ve genişliği gök ile yer genişliği gibi olan, Allah'a ve peygamberlerine iman edenlere hazırlanan, Cennete doğru yarış yapınız. Bu, Allah'ın dilediğine verdiği bir lütufdur. Allah büyük lütuf sahibidir.” (Hadid süresi ayet 57/21)
Bu olayı sevgili peygamberimiz, bir temsille anlatır:
عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ : أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَتَاهُ فِيمَا يَرَى النَّائِمُ مَلَكَانِ ، فَقَعَدَ أَحَدُهُمَا عِنْدَ رِجْلَيْهِ ، وَالآخَرُ عِنْدَ رَأْسِهِ ، فَقَالَ الَّذِي عِنْدَ رِجْلَيْهِ لِلَّذِي عِنْدَ رَأْسِهِ : اضْرِبْ مَثَلَ هَذَا ، وَمَثَلَ أُمَّتِهِ ، فَقَالَ : إِنَّ مَثَلَهُ وَمَثَلَ أُمَّتِهِ كَمَثَلِ قَوْمٍ سَفْرٍ ، انْتَهَوْا إِلَى رَأْسِ مَفَازَةٍ ، فَلَمْ يَكُنْ مَعَهُمْ مِنَ الزَّادِ مَا يَقْطَعُونَ بِهِ الْمَفَازَةَ ، وَلا مَا يَرْجِعُونَ بِهِ ، فَبَيْنَمَا هُمْ كَذَلِكَ ، إِذْ أَتَاهُمْ رَجُلٌ فِي حُلَّةٍ حِبَرَةٍ ، فَقَالَ : أَرَأَيْتُمْ إِنْ وَرَدْتُ بِكُمْ رِيَاضًا مُعْشِبَةً ، وَحِيَاضًا رُوَاءً ، أَتَتَّبِعُونِي ؟ فَقَالُوا : نَعَمْ ، قَالَ : فَانْطَلَقَ بِهِمْ ، فَأَوْرَدَهُمْ رِيَاضًا مُعْشِبَةً ، وَحِيَاضًا رُوَاءً ، فَأَكَلُوا وَشَرِبُوا وَسَمِنُوا ، فَقَالَ لَهُمْ : أَلَمْ أَلْقَكُمْ عَلَى تِلْكَ الْحَالِ ، فَجَعَلْتُمْ لِي إِنْ وَرَدْتُ بِكُمْ رِيَاضًا مُعْشِبَةً ، وَحِيَاضًا رُوَاءً ، أَنْ تَتَّبِعُونِي ؟ فَقَالُوا : بَلَى ، قَالَ : فَإِنَّ بَيْنَ أَيْدِيكُمْ رِيَاضًا أَعْشَبَ مِنْ هَذِهِ ، وَحِيَاضًا هِيَ أَرْوَى مِنْ هَذِهِ ، فَاتَّبِعُونِي ، قَالَ : فَقَالَتْ طَائِفَةٌ : صَدَقَ وَاللَّهِ لَنَتَّبِعَنَّهُ ، وَقَالَتْ طَائِفَةٌ : قَدْ رَضِينَا بِهَذَا نُقِيمُ عَلَيْهِ
İki melek geliyorlar ve sevgili peygamberimize ümmetinin durumunu bir örnekle anlatıyorlar:
“Ümmetin hali, çölün ortasında susuz ve yiyeceksiz kalmış, ne öne gidebilen, ne de geri dönebilen yolcuların durumuna benzer.
Yanlarına güzel ve temiz elbiseli, bir adam geliyor ve “Sizi yemyeşil çayırların olduğu, sizleri suya kandıracak havuzların bulunduğu bir yere götürsem benimle gelir misiniz” diyor.
Çölde kaybolanlar “Evet geliriz” diyorlar.
Birlikte yürüyorlar ve oraya varıp sularından içiyorlar, yiyorlar, besleniyorlar.
O adam “İleride buradan daha yeşillikli ve sulak yer (cennet) var, benimle gelir misiniz” diyor.
Bir kısmı “Evet geliriz” diyorlar, bir kısmı ise “Biz buradan memnunuz ve burada kalacağız” diyorlar.”
Ahmet, Müsned, İbni Abbas rivayeti Hadis No: 2402, Hakim, Müstedrek, Semura bin Cündüb rivayetiyle, K. Tabiri rüya, Hadis No 8200, Taberani, Mucemi Kebir, Yusuf bin Mihran hadisi no 12766)
Dünyanın süsüne aldanıp kalanlardan değil, iki dünyasının da güzel olması için çalışanlardan olalım.