Karıncayla filin canı arasında fark yok.
Balinayla hamsinin canı arasında da fark yok.
Yaralı aslanı gördüğümüzde, içimiz cız ediyorsa, aynı şekilde yaralı sincabı gördüğümüzde de cız etmeli.
Acı, canlının büyüklüğüyle, küçüklüğüyle büyüyüp küçülmez.
Çocuğun eline değen ateşle acı duyduğu gibi, annenin veya babanın eline değen ateşle de aynı acı duyulur.
Göçe zorlanan Afganlı, Suriyeli, Myanmarlı, Iraklı, Ukraynalı anne, baba, dede, nine, ve çocukların çektiği çile ve acılar arasında fark yoktur.
Küçük görülen devletlerle büyük zannedilen devletlerin insanları, hayvanları arasında da acıyı hissetme farkı yoktur.
Emperyalistlerin mantığını yönlendiren “Büyük balık, küçük balığı yutar” saçması, onlara saldırganlık hakkı tanıyor.
Ama haklılığın gücü, devamlı haksızlara galip gelmiştir.
Biz, hem haklı olmaya, hem güçlü olmaya dikkat edeceğiz.
Gücü tarif ederken görüntüye fazla kanmamalı.
Tırın ayarını yapan beş gramlık kurşunla yapılan balans ayarıdır.
Otuz tonluk tırın sarhoş gidişine ayar veren, beş gramlık kurşundur.
Gece, bir oda dolusu karanlığı kovan, yumruk kadarlık ışık kaynağıdır.
Bir günde tonlarca balık yiyerek geçinen balinanın, köpek balığının nesli tükeniyor da devletler bunların yaşaması için çalışmalar yapıyor ama Karadeniz, hamsilerle dopdolu.
Balık pazarına ucuzluk getiren, fiyat ayarı yapan hamsidir.
Balarısı yiyerek geçinen zambur nesli tükeniyor ama, bal arıları, insanların ağzını tatlandırmaya devam ediyor.
S.S.C.B (Sovyet Sosyalist Cymhuriyetler Birliği 1922-1991)
Yetmiş yılda yetmiş milyon insanı öldürmüş sürgün etmiş ama bir geldi, “Bir varmış bir yokmuş, develer tellal iken, pireler berber iken……” diye anılmaya başlandı gibi.
22 403000 Klm (yirmi iki milyon dört yüz üç bin kilometre kare) toprağa, 15 devlete, atom bombasına ve dünyada askeri güç olarak ilk üçün içine girdiği söylenen bu ülke, ekonomik yönde en zayıf, silahsız uçaksız, helikoptersiz, tanksız olarak S.S.C.B.’ne direnmiş, yıkılmasını sağlamış ve içinden on beş devlet çıkarıvermiş.
O mağlup olarak geri çekilince, kendisini dünyanın jandarması zanneden ABD işgal etti ama, o da arkasına bakamadan, eşyasını toplayamadan kaçmak zorunda kaldı.
Hani büyük balık küçük balığı yutardı!
Hiçbir insan balık değildir ve hiçbir insanı hafife almayalım.
Son yüz yıl içinde Alman Hitleri, generalleri, doktorları, mühendisler, papazları.. elbirliği ile beş milyonun üzerinde insan öldürdü.
Amerika, Vietnam’da yine beş milyonun üzerinde öldürdü.
Çin’in öldürdüğünün hesabı tutulamadı.
Fransızların Cezayir’de, İngilizlerin Hindistan’da öldürdüklerini yüz yılın gerisinde kaldı diyelim ama Fransa ile Belçika’nın Ruanda’da 1994 de Tutsi’lerle, Hutu’ları çarpıştırarak bir milyon insanın öldürülmesini sağladılar.
Rabbimiz kafirin dili ballı içi zehirli biri olduğunu haber verir ve yönetimin başına getirilememsi konusunda bizi uyarır:
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُعْجِبُكَ قَوْلُهُ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيُشْهِدُ اللَّهَ عَلَى مَا فِي قَلْبِهِ وَهُوَ أَلَدُّ الْخِصَامِ
“İnsanlardan öyleleri vardır ki, onun dünya hayatı hakkındaki sözü senin hoşuna gider ve kalbinde olana Allah'ı şahit tutar. Halbuki o düşmanların en azılısıdır.
وَإِذَا تَوَلَّى سَعَى فِي الْأَرْضِ لِيُفْسِدَ فِيهَا وَيُهْلِكَ الْحَرْثَ وَالنَّسْلَ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الْفَسَادَ
O (kafir) işbaşına geçtiği zaman, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekini ve nesli yok etmeye koşar. Allah bozgunculuk yapanı sevmez.” (Bakara süresi ayet 2/204-205)
Haydi diyelim ki, bunlar, Irak, Suriye, Afganistan’da Müslüman öldürdüler, ya Güney Amerika’da, Vietnam’da, Afrika’da, Ukrayna’da öldürdükleri kimler…?
Müslümanların 1400 yılda harp meydanında öldürdüğü insan sayısı, bunların beş yılda öldürdüğüne denk değildir.
Ayet-i Kerimenin haber verdiğine göre bu kafirlerin ülkelerin yönetimine değil, bir tek insanın bile, bir kafirin yönetimine teslim edilmesi, onun iki dünyasının da cehennem olmasına göz yummak anlamına gelir.
Balinayla hamsinin canı arasında da fark yok.
Yaralı aslanı gördüğümüzde, içimiz cız ediyorsa, aynı şekilde yaralı sincabı gördüğümüzde de cız etmeli.
Acı, canlının büyüklüğüyle, küçüklüğüyle büyüyüp küçülmez.
Çocuğun eline değen ateşle acı duyduğu gibi, annenin veya babanın eline değen ateşle de aynı acı duyulur.
Göçe zorlanan Afganlı, Suriyeli, Myanmarlı, Iraklı, Ukraynalı anne, baba, dede, nine, ve çocukların çektiği çile ve acılar arasında fark yoktur.
Küçük görülen devletlerle büyük zannedilen devletlerin insanları, hayvanları arasında da acıyı hissetme farkı yoktur.
Emperyalistlerin mantığını yönlendiren “Büyük balık, küçük balığı yutar” saçması, onlara saldırganlık hakkı tanıyor.
Ama haklılığın gücü, devamlı haksızlara galip gelmiştir.
Biz, hem haklı olmaya, hem güçlü olmaya dikkat edeceğiz.
Gücü tarif ederken görüntüye fazla kanmamalı.
Tırın ayarını yapan beş gramlık kurşunla yapılan balans ayarıdır.
Otuz tonluk tırın sarhoş gidişine ayar veren, beş gramlık kurşundur.
Gece, bir oda dolusu karanlığı kovan, yumruk kadarlık ışık kaynağıdır.
Bir günde tonlarca balık yiyerek geçinen balinanın, köpek balığının nesli tükeniyor da devletler bunların yaşaması için çalışmalar yapıyor ama Karadeniz, hamsilerle dopdolu.
Balık pazarına ucuzluk getiren, fiyat ayarı yapan hamsidir.
Balarısı yiyerek geçinen zambur nesli tükeniyor ama, bal arıları, insanların ağzını tatlandırmaya devam ediyor.
S.S.C.B (Sovyet Sosyalist Cymhuriyetler Birliği 1922-1991)
Yetmiş yılda yetmiş milyon insanı öldürmüş sürgün etmiş ama bir geldi, “Bir varmış bir yokmuş, develer tellal iken, pireler berber iken……” diye anılmaya başlandı gibi.
22 403000 Klm (yirmi iki milyon dört yüz üç bin kilometre kare) toprağa, 15 devlete, atom bombasına ve dünyada askeri güç olarak ilk üçün içine girdiği söylenen bu ülke, ekonomik yönde en zayıf, silahsız uçaksız, helikoptersiz, tanksız olarak S.S.C.B.’ne direnmiş, yıkılmasını sağlamış ve içinden on beş devlet çıkarıvermiş.
O mağlup olarak geri çekilince, kendisini dünyanın jandarması zanneden ABD işgal etti ama, o da arkasına bakamadan, eşyasını toplayamadan kaçmak zorunda kaldı.
Hani büyük balık küçük balığı yutardı!
Hiçbir insan balık değildir ve hiçbir insanı hafife almayalım.
Son yüz yıl içinde Alman Hitleri, generalleri, doktorları, mühendisler, papazları.. elbirliği ile beş milyonun üzerinde insan öldürdü.
Amerika, Vietnam’da yine beş milyonun üzerinde öldürdü.
Çin’in öldürdüğünün hesabı tutulamadı.
Fransızların Cezayir’de, İngilizlerin Hindistan’da öldürdüklerini yüz yılın gerisinde kaldı diyelim ama Fransa ile Belçika’nın Ruanda’da 1994 de Tutsi’lerle, Hutu’ları çarpıştırarak bir milyon insanın öldürülmesini sağladılar.
Rabbimiz kafirin dili ballı içi zehirli biri olduğunu haber verir ve yönetimin başına getirilememsi konusunda bizi uyarır:
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُعْجِبُكَ قَوْلُهُ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيُشْهِدُ اللَّهَ عَلَى مَا فِي قَلْبِهِ وَهُوَ أَلَدُّ الْخِصَامِ
“İnsanlardan öyleleri vardır ki, onun dünya hayatı hakkındaki sözü senin hoşuna gider ve kalbinde olana Allah'ı şahit tutar. Halbuki o düşmanların en azılısıdır.
وَإِذَا تَوَلَّى سَعَى فِي الْأَرْضِ لِيُفْسِدَ فِيهَا وَيُهْلِكَ الْحَرْثَ وَالنَّسْلَ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الْفَسَادَ
O (kafir) işbaşına geçtiği zaman, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekini ve nesli yok etmeye koşar. Allah bozgunculuk yapanı sevmez.” (Bakara süresi ayet 2/204-205)
Haydi diyelim ki, bunlar, Irak, Suriye, Afganistan’da Müslüman öldürdüler, ya Güney Amerika’da, Vietnam’da, Afrika’da, Ukrayna’da öldürdükleri kimler…?
Müslümanların 1400 yılda harp meydanında öldürdüğü insan sayısı, bunların beş yılda öldürdüğüne denk değildir.
Ayet-i Kerimenin haber verdiğine göre bu kafirlerin ülkelerin yönetimine değil, bir tek insanın bile, bir kafirin yönetimine teslim edilmesi, onun iki dünyasının da cehennem olmasına göz yummak anlamına gelir.