BİZE LAZIM OLAN “GÜZEL BİR ÜLKE, AFVEDEN BİR RAB”
Mahmut TOPTAŞ
Başlık, Sebe suresinin 15 inci ayetinin son cümlesidir.
Süleyman Aleyhisselam’a iman eden Saba melikesinin ülkesi.
Kraliçe, ordusu ve halkıyla toplu halde iman etmişler.
Yemen’den Şam diyarına kadar şehirlerin birbirini görecek kadar yakın olduğu, yol kenarlarının, evlerin çevresinin bağlık bahçelik olduğu, günlerce yolculuk yapanların gece ve gündüz güven içinde gezdiği, düzenli seyahatlerin olduğu haber verilir Sebe suresinin 18 inci ayetinde ve tefsirinde.
Güzel bir ülkede ilk önce övülen özellik, “Güvenlik” tir.
O güvenlik sağlanınca seyahat/turizm, ticaret hareketlenir.
Ticaret ve turizm hareketlenince bölgesellikten kurtulurlar; küreselleşirler ama güvenliği, seyahati ve küreselleşmeyi sağlayacak olan hukuk lazımdır.
O’ da Süleyman Aleyhisselam’a Rabbin öğrettiği hukuktur.
Yoksa Kudüs’ün kralı ile Saba kraliçesinin kurallarından hangisinin üstün olduğunu belirleyecek tek kural kılıçtır.
Onun içindir ki Süleyman Aleyhisselam kraliçeye yazdığı mektubun başına “Bismillahirrahmanirrahim” i yazarak başlamış ve Sebe halkını Allah’a teslim olmaya çağırmıştır.
Onlar da topluca Müslüman olmuşlar. Ancak burada dikkat edilmesi gereken, Süleyman aleyhisselam, onları yüce Allah’a itaate davet ederken teknolojisinin de üstünlüğünü sergilemiş. (Bak Neml 44, Sebe 12,13)
Günümüzde “Yeni dünya düzeni” adı altında sömürgeyi bir düzene koymaya çalışanlar, teknolojinin dışında vahşet, terör, sömürüden başka hiçbir insani değer üretememektedirler.
Kureyş suresinde de ifade edildiği gibi insanların mi’delerinin doymasına, yüreklerinin güven içinde bulunmasına ve gönüller arasında ülfetin/sarmaş-dolaşın gerçekleşmesine çalışmalıyız.
O da Ka’benin Rabbinin koyduğu kurallara uymaktan geçer.
Kimin kanununun adalet dağıttığını kim belirleyecek? Sorusuna ya parmak sayısı veya yumruk gücü cevap verirse nüfusu çok olan ülkeler ve silahı çok olanlar lehine adalet terazisi eğilme gösterir.
Onun için bütün insanların Rabbine itaat edildiğinde, Fırat nehri üzerindeki köprüden geçen koyunun ayağı kırılsa sahibi kim olursa olsun, hangi dinden olursa olsun tazminatı ödenmiştir.
Günümüzde Fırat nehri civarında binlerce insanımız ölmüş, köyler yakılmış, sürüler kurşunlanmıştır. Çağdaş dünyada katillere destek vermiştir.
İslam’dan yüz çevirmeleri nedeniyle Sebe halkının bu dünyada iken cezalandırıldığını, yeşil vadilerin çöle dönüştüğünü, meyve bahçelerinin kurak yerde biten ılgın ağaçlarıyla yer değiştirdiğini haber verir Rabbimiz. (Sebe 16-17)
Sebe halkını haber verirken bizi anlatıverir.
Ülkemizi karıştıranlar, teröre destek verdiği söylenenler, dünyadaki bütün teröristlere silah satanlar, ticaret ve sanayimize ambargo uyguladığını söylediğimiz insanlar diye sızlanırken “Medeniyet” kelimesini duyduğumuzda hemen aklımıza o katiller, sömürgenler ordusu geliveriyor.
“Bizi de alın aranıza” diye kapılarının önünde yetmiş yıldır bekliyoruz.
Bize lazım olan,
“Güzel bir ülke ve afv eden bir Rab”
Bunun için İslam’ın bize emrettiği ve yasakladığı her şeyi, sevgili peygamberimizi örnek alarak yaptıktan sonra bu günlerde Rabbimizin bize öğrettiği şu duayı okuyalım:
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَذَا الْبَلَدَ آَمِنًا وَاجْنُبْنِي وَبَنِيَّ أَنْ نَعْبُدَ الْأَصْنَامَ
“Hani İbrahim şöyle demişti: "Rabbim, şu bel¬deyi gü¬venli kıl. Beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzak tut." (İbrahim süresi ayet 14/35) ve Süleyman aleyhisselama Rabbimizin lütfettiği mucizeleri örnek alarak, rüzgarı, güneş enerjisini, taşı, toprağı, ve insan için yaratılan varlıkların tabii hallerini bozmadan insanlığın yararına kullanacak ve insanlarımızın Allaha kulluk özgürlüğünü sağlayacak işler yapalım.