Mahmut TOPTAŞ
Ülke insanını her şeyden haberdar etmek isteyen seçkin gazetecilerimiz, şahısların, ailelerinin onuruyla oynuyorlar.
Dava açmaya gücü olmayanların, hesap sormaya eli ermeyenlerin üzerinde o iftiralar sakız gibi yapışıp kalıyor.
Seçkin gazetecilerimiz en azından üniversite mezunu. Kendisini saygın gazete patronu sayanların eli ayağı. Yani patronunu temsil ediyor.
Dünkü gazetelere göre iftiraya uğrayanlardan gücü yeten de yerde kavga edecek yer bulamamış havada uçakta giderken gazeteciye küfrediyor.
Bu olay olmadı ise gazetelerin yeni bir yanlışı demektir.
Oldu ise uçakta kavga çıkaran oyuncu yanlış yapıyor.
Gazeteci iftira etmişse hem gazeteciye hem patronuna ve onu haber yapan yetkilisine ayıp.
Bütün bu olayların geçtiği kişiler bu ülkenin saygın okullarında eğitim almışlar ve kendilerince iyi yerlere gelmişler.
Dünün haberlerine göre, araştırılarak göreve alınan polis, yabancı sevgilisiyle Rus ruleti filmleri seyrediyor ve “Öyle oynanmaz, böyle oynanır diyerek başına sıkıyor ve bu dünyadan ayrıldığı haberi gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanıyor.
Ergenekon davası sürerken dünya hapishaneleri içinde en kültürlü tutuklusu bulunan hapishane, Silivri hapishanesidir diye yazmıştım.
Şu anda da tutuklu ve kaçak sayısı esas alınırsa tahmin ediyorum yine birinciliği alabiliriz.
General, profesör, milletvekili suç işledi diye tutuklanıyor.
Suç işledilerse onlara ayıp, onları okutanlara ayıp.
İşlemden atıldılarsa onları içeri atanlara ve onları eğitenlere ayıp.
Bunlar ülkenin en seçkin insanları. Suç işledi diye içeri atılıyorlar.
“Mahkemeden berat ederse çıkar” denildi.
Suç işlememiş olanlar berat edildi.
O zaman içeri atanlarda sorun var demektir.
Sorun ne ondadır ne bunda. Sorun, yalnız ülkemizin sorunu değil dünyamızın sorunudur.
Sayın Bülent Ecevit, 1974 yılında Başbakan olara Konya’ya gelmişti.
Biz de Yüksek İslam Enstitüsünde okuyorduk.
Konya’da iki tane yüksek okul vardı. İkincisi hemen bizim yanı başımızda olan aramız bir metrelik yükseklikteki duvarla ayrılan Eğitim Enstitüsü idi.
Başbakan Eğitim Enstitüsünü ziyaret etti ve bir kısım öğrencilerin bir yıldı okula alınmadıklarını birkaç olayın olduğunu öğrendi.
Brifingi veren kişi “Bitişiğimizdeki İslam Enstitüsünde hiçbir olay olmuyor” efendim diyerek bitirir konuşmasını.
Başbakan: “Öyle ise orada bir sorun var demektir” diyerek cevapladığı o günün Konya gazetelerinde yayınlanır.
Benim ilk okulu bitirmemiş bir asker arkadaşım vardı.
Hakkari’ye haftada bir gelen “Bu Gün” gazetesini Müftülük makamından alır okurdum.
Asker arkadaşıma da dinletirdim.
Bir gün bana “Bu gazeteyi bırak. Gazete dediğin birinci sayfada oğlunu kesen babadan, hanımını boğan kocadan, kocasını zehirleyen hanımdan, kaynanasını doğrayan damattan haber vermeli” demişti.
Mantık aynı.
Kan görülmeyen, hortum takılmayan, iftira çamurları yağmayan…. toplumlar, neredeyse sorunlu toplumlar haline geldiler.
Dikkat ediniz, Ramazan orucu İslami eğitimin bir maddesidir.
Topyekun bir milleti kapsayan bir eğitimdir.
Bir tek oruç emrinin milletçe yerine getirilmesi ülke genelinde suçları en aza indiriyor.
Hafta içinde en az suç Cuma günü işlenirmiş.
On iki ay içinde en az suç Ramazan ayında gerçekleşirmiş.
Dünyamızda bin türlü terslik var ama en başında eğitim geliyor.
Geliniz, ülkeyi hapishane yapmak yerine herkesi öğrenci, ülkeyi okul, her evi okulun bir şubesi haline getirelim ve bizi, yeryüzünü, gökyüzünü, çiçekleri, böcekleri, taşları, kuşları, denizleri, yıldızları…. yaratan, yaşatan ve yönetenin eğitimine baş koyalım da canımız, aklımız, dinimiz, malımız, evladımız güvende olsun.