BİLGİ CİMRİLİĞİ
Mahmut TOPTAŞ
08/10/2009/tarihinde “TÜSİAD VEYA MÜSİAD ÜYELERİNE TEKLİFİM” başlıklı bir makalem yayınlanmıştı.
O makalemde bir cilt, beş cilt, otuz cilt olan kitaplardan on binin üzerinde Arapça yazılmış, Arap dili, Akaid, Tefsir, hadis, Fıkıh, Siyer, İslam tarihi, Edebiyat…dallarında kitapları dijital ortama yüklemişler “Mektebetü Şamile” adını vermişler ve herkesin girmesine kopyalamasına, kitabın tamamını indirmesine izin vermişler.
Keşke TÜSİAD ile MÜSİAD bir araya gelseler, bu güne kadar Osmanlıca ve Türkçe yayınlanmış bütün eserlerin telif haklarını ödeyerek bilgisayar ortamına taşıyıp, parasız olarak herkesin indirebileceği hale getirmelerini teklif ediyorum.” demiştim ama galiba bu değerli insanlarımızın daha önemli işleri olduğundan Türkiye’de bu işe girişecek bir kurum çıkmadı.
Lazım olan bir kitabı arama motoruna yazıyorum, Filan üniversitenin kütüphanesinde olduğunu öğreniyorum. O üniversiteye kadar gideceksin, kütüphanenin açık zamanını bulacaksın, görevlinin nazını çekeceksin…..
Aynı kitap dijital hale getirilmiş ama üniversite, ulaşımı engelliyor.
Yazma Osmanlıca kitaplar üzerine çalışmaları olan, ve birkaç tane eseri devlet tarafından yayınlanan bir öğretim üyesi dostum, Kanada’dan bir üniversitenin internet adresini verdi ve Arapça, Osmanlıca, Türkçe, istediğin kitabı bulabilir, bir tıkla indirebilirsin” dedi.
Peki de bizim üniversiteler neden yapmaz bunu?
“Paramız yok” demesinler.
Dijital olanları bile okumaya ve indirmeye izin vermeyenlerin böyle bir mazeret ileri sürmesi doğru değildir.
YÖK başkanı bir yazı ile bütün kitapların dijital ortama kaydedilmesini herkese açık olmasını sağlasa ve yapıldığını da takip etse.
Yıllardır tanıdığım biri var. Türkiye’de Arapça yazma eserlerin nerde olduğunu en iyi bilenlerden biri.
Çok önemli bir ilim adamımızın 1200 (bin yüz yıl) önce yazdığı çok önemli bir eseri İslam dünyasındaki bütün ilim adamları kitabın yazıldığını biliyorlar ama bu çağda yarısı bulundu diğer yarısını İslam alemindeki ilim adamları arıyorlar.
Benim tanıdığım bu zat, Türkiye’de bu kitabın bulunduğu kütüphaneyi ve numarasını biliyor. Çok fazla para istiyor ve numarayı kimseye söylemiyor.
İşte bu da ilim cimriliğidir.
Peki de Kültür Bakanlığına bağlı bu eserlerin hangi kütüphanede ve kaçıncı numarada olduğunu neden bilmez?
İşte bu da harabedeki kulübede hazinenin üzerinde açlıktan can çekişen adamın haline benzer.
Kırkın üzerinde eserimin hepsinin ilk sayfasında “Hiç bir hakkı mahfuz değildir” yazılı.
Bir çok yayınevi de bazılarını bana haber vererek, bazıları da haber vermeden bastılar ama bazıları kendi bastıklarına “Her hakkı mahfuzdur” yazısını yazmışlar.
Ben hiçbir ücret almadığım halde kitaba sahip olduğunu zannediyor.
İkinci baskınız da o “Her hakkı mahfuzdur” ibaresini kaldırın ve “Hiçbir hakkı mahfuz değildir” diye yazın” diyorum.
Bir Profesörümüzün faydalı bir eseri 45 yıl önce basılmış.
Yeniden basılmasını söylediğimde “”Yayınevleri fazla ücret ödemiyorlar” diye cevap verdi.
Peki, izin vermediğinizde para geliyor mu?
“Ne verirse versin ve yayınlasın” dediğimde aklına yattı.
Adam doktorasını internete vermiş ama ulaşımı engellemiş.
Garibe ekmeği göstermiş ama vermemiş gibi.
Şişenin içindeki peyniri dışından yalatmak gibi.