Kedinin
gözünde bülbül, bir çiğnemlik ettir.
Öküzün
gözünde menekşe, bir yudumluk ottur.
Kâfirin
gözünde bir varil petrol, binlerce insanın kanından daha değerlidir.
Müslüman
insana ise bu dünya, altınıyla, petrolüyle, denizleriyle, yıldızlarıyla
ahiretin tarlasıdır.
Ne
ekerse onu biçeceğini bildiğinden iyi ve güzel şeyler ekip, iyi ve güzel şeyler
dermek ister.
Altını,
gümüşü, petrolü, suyu ve yaratılan her şeyi, Allah’ın yarattığını bildiğinden,
insanı da Allah yarattığından, Allah’ın yarattığı dünyayı Allah’ın koyduğu
kurallara uygun olarak insanlığın yararı için insanların önüne halı gibi
sererse cenneti kazanacağına inanır.
Rabbimiz,
cennete doğru yarış ederek koşunuz diyor:
“Rabbinizden
bir mağfirete ve genişliği gök ile yer genişliği gibi olan, Allah’a ve
peygam¬berlerine iman edenlere hazırlanan, cennete doğru yarış yapınız. Bu,
Allah’ın dilediğine verdiği bir lütufdur. Allah büyük lütuf sahibidir” (Hadid
süresi ayet 21).
Güzel
insanlarla güzel diyara giderken, güzel davranmak gerekir ki oraya bizi layık
bulsunlar.
Bu
dünya yolculuğunda sarayda olsanız da, zindanda olsanız da yalnız
değilsiniz.
“Göklerde
ve yerde her ne varsa Allah’ı tespih etmektedir. O, Aziz’dir, Hâkim’dir” (Hadid
süresi ayet 1).
Himalaya’nın
tepesinden, Lut Gölü’ne kadar her yerde, zerreden kürreye kadar her şey O’nu
zikrettiğine göre hiçbir yerde yalnız değiliz.
Davut
aleyhisselam, Allah’ı zikrederken dağların ve kuşların da ona katıldığını haber
verirken duymasak bile bizim zikrimize de katıldıkları inancındayız.
“Dağlar
ile taşlar ile
Çağırayım
Mevla’m seni” diyen Yunus, aynı inancı dillendirir.
“And
olsun, biz Davut’a tarafımızdan bir üstünlük verdik, ‘Ey dağlar, O’nunla
(Davut’la) beraber tespih edin (dedik) ve kuşlara da (tespih etmelerini
söyledik).’ O’na demiri yumuşattık” (Sebe süresi 10).
Tabiatta
her şeyin Allah’ı zikrettiğine iman etmek tabiata saygılı davranmayı da
gerektirir.
Medine’de
Müslümanların Uhut harbini kaybetmelerinin ardından Hadid süresi nazil olur ve
her şeyin evveli, sonu, içi ve dışı olan Allah’ın bizimle beraber olduğunu
haber verir. Yere inen, yerden çıkan her şeyi bildiğini haber verir (Hadid
1-6).
Bir
ülkenin en tepesindeki yetkili size kırmızı kartını ve kırmızı telefonunun
numarasını verse ve “Arkandayım, istediğin zaman arayabilirsin, yanındayım”
dese bize bir kuvvet gelir ve yaptığımız işe biraz daha azimle hız veririz.
Babasının
omuzlarında giden çocuğun yerde yürüyen yaşıtlarına hava atması gibi bir şey
bu.
Ama
babamızı, anamızı, en üst yetkilimizi yaratan Rabbimiz, “Her nerede olursanız
olun, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınız görür” (Hadid süresi ayet 4)
buyurur.
Her
an kalbimizi çalıştıran, kanımızı damarlarımızda dolaştıran, her nefeste bize
taze hayat sunan Allah’ımız, bu dünya yolculuğumuzda, çalışmamızı ve çalışma
neticesinde Rabbimizin verdiği rızıktan ihtiyaç sahiplerine de infak etmemizi
emreder.
Yolda
yoldaş gerektiği gibi sofrada da arkadaş gerekir.
Cennete
doğru giden yolu kesmek, insanları cehennem çöplüğüne atarak israf etmek için
özel gayret gösterecek insanlara karşı,
Kur’an’ın
adalet terazisi olduğunu bildiren Rabbimiz, demiri de indirdiğini haber
verir.
Güzel
duygu ve inançla cennete doğru giderken bastığımız, baktığımız, tuttuğumuz her
şeyi Allah’ı zikreder olarak görürken, insanlara, tabiata hoyratça basan ve
bakan, milyarlık savaş uçaklarıyla gökyüzünden zehirli gazlar, yeşil ve canlı
bırakmayan bombalar gönderenlere, maddeyi insandan değerli görenlere
karşı da İlahi adalet terazisinin dilini bozmadan, güç kullanarak zararlarını
önlemekle de görevli olduğumuzu bildirir bize Hadid süresi.
İsterseniz,
Hadid süresinin tefsirini bu hafta Şifa Tefsiri’nden bir okuyuverin.
İsteme
telefonu: 0530 258 60 58 (Cantaş Yayınevi)