Güney Afrika devleti, İsrail’in Gazze’de soykırım yaptığını, asıl görevi Birleşmiş Milletlere bağlı olarak devletlerarası uyuşmazlıkları çözmek olan Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) şikâyet etmiş.
Bu mahkemenin karar alma yetkisi varmış ama yaptırım gücü yokmuş.
Mahkemenin kararına diğer devletler uymak zorunda değilmiş.
Eğer Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne de dava açılırsa oradaki hâkimlerin karar vermede ellerini güçlendirirmiş.
Güney Afrika, iki dava dilekçesi vermiş.
Birincisinde, hemen soykırımın önlenmesi için İsrail’in silah bırakması kararının verilmesi,
İkincisi, soykırım nedeniyle Netanyahu ve İsrail devletinin cezalandırılması imiş.
Yıllardır Güney Afrika’yı sömüren ve halen altın ve elmasını sömürmeye devam eden, elmas madenlerini elmasın sahipleri olan zencilere karın tokluğuna çalıştıran ve nüfusun yüzde sıfır nokta bir bile olamayan bu Siyonistlerden en çok çeken devlet olarak onları şikâyet ettiği için tebrik ederim.
Uluslararası Adalet Divanı, soykırım davalarını on yıldan önce çözemezmiş.
İsrail’in temsilcisi, “Biz Gazze’de halkı değil HAMAS’ı cezalandırıyoruz” demiş.
Öldürdükleri on bin çocuk, nasıl HAMAS fedaisi olmuş?
Sekiz bin kadın nasıl olmuş da halk olmaktan çıkmış.
Öldürdükleri 25 bin insan, iki yüzün üzerinde gazeteci, iki yüzün üzerinde Birleşmiş Milletler görevlileri de mi HAMAS’lı imiş?
Bugüne kadar 25 bin insanı öldürdü, bir tane Kassam Tugayı üyesini öldürdüğünü gösteremedi.
Her iki mahkemeden de İsrail aleyhine kararın çıkması zor.
Amerika, o hâkimlerin ve savcıların mal varlıklarına el koyma kararı korkusuyla, Amerika’da okuyan çocukları korkusuyla davayı son sınırına kadar uzatmayı tercih edeceklerdir.
Ve “Ba’de harabi’l-Basra”… İş işten geçtikten sonra, Gazze harap olduktan sonra karar vermenin ne faydası var.
Onun için İslam ümmeti ve insanlığını yitirmemiş insanlar İsrail’in anlayacağı dilden hareket yapmalıdır.
Amerikan adaletini daha önce yazmıştım:
Amerikalı fuhuş milyarderi Jeffrey Epstein, 1919 yılında on beş yaşın altında sattığı kızları, kimlere pazarladığını açıkladığı anda kendini hapishanede buldu ve hemen hücresinde ölü bulundu ve intihar raporuyla defnedildi.
Listede yine Bill Clinton var. İngiltere kraliyet prenslerinden York Dükü Prens Andrew, İngiltere’nin milyarderlerinden ve Kraliyet Şövalyesi unvanı alan Richard Branson ve Bill Gates var, iddiaların arasında.
Amerikalı pezevenk sayesinde Amerikan adaletsizliğini, savcılarını, hâkimlerini, hapishanelerinin işleyişini de görüverdik bu arada.
Yazarını bilmediğim şiirin son mısrası:
“Yaramı sarmaya yar kendi gelsin” diyor.
Bize yar olanlar yardım edebilirler.
Yar edinmek, kâr edinmektir.
Atalarımız:
“Yari neyleyim ba’de harabi’l-basra” demiş
Yari ağyar/düşman ile görmek kahreder bizi.