Dünyada yaşayan sekiz milyar insanın iki milyarı “Allah üçtür” deseler, geri kalanları da “Allah hiçtir” yani yoktur deseler, sen de tek başına olsan bile çoğunluğun sayı üstünlüğünden korkup çoğunluğun seline kapılma ve başta Ebu Cehil olmak üzere Mekke’de insanların çoğunluğunun deist olduğunu, buna rağmen Sevgili Peygamberimiz tek başına olmasına rağmen kendisinin bir tek Allah Celle Celalühün elçisinin olduğunu tebliğe başladığını hatırla ve “Allah, birdir” demeye devam et.
Azlıktan korkma.
Bir kaşık yoğurt, bin kaşıklık sütü bir gecede kendine benzetir.
Bir kibrit, bir odanın karanlığını giderir.
Bir tane çekirdekten kocaman bir ağaç olur ve onun çekirdeklerinden bir orman oluşur.
Onun için azlık, hiçbir Müslümanın mazereti olmamalıdır.
İnsan azlığı, servet azlığı, silah azlığı… gibi mazeretlerle kulluk görevi terk edilemez.
Her gün yatsı namazımızın ardından okuduğumuz Bakara Süresi’nin son iki ayetinde gücümüzün üstünde bizden kulluk istenmediği bildirilir.
Herkes gücü ne ise o gücü sonuna kadar Allah için kullanmalıdır.
Bizim gücümüz olarak kabul ettiğimizin hiç biri bize ait değildir.
Bileğimizi ve gücünü yaratan Allah,
Cesaret kaynağı olan yüreği yaratan Allah,
Sahip olduğumuz her türlü serveti yaratan Allah,
Karun gibi “Ben kazandım” diyen dili de yaratan Allah.
Onun için Rabbimiz, kendi verdiği sermayeyi kendi belirlediği yolda kullanmamızı, insanın kendisi gibi yaratılan birinin fikir yolunda giderek Allah’ın verdiği sermayeyi, Allah’a başkaldıranların yolunda harcamamak gerekir.
Çoğunluk iman etmez (Bakara Süresi, Ayet 2/100, Çok azınız Allah’a uyardı, geri kalanlar şeytana uyardı anlamında (Nisa 4/83), “Kullarımdan şükredenler çok azdır” (Sebe’ Süresi, Ayet 34/13) gibi aynı anlamı tekrarlayan birçok ayet vardır.
Değerli olan her şey çok azdır.
Bir tek inci, milyonlarca boncuktan daha değerli olur.
Bir yetim, kıyamete kadar gelecek bütün yetimlerin kefili olur.
Azlıktan, yalnızlıktan, kimsesizlikten şikayet yerine önderimiz olan peygamberlerin bir kaçı hariç hepsi bir tek kişi olarak gönderildiler.
Ekonomik yönden zayıflığına bakma. Önderimiz olan Sevgili Peygamberimiz hem yetim, hem fakirdi.
Gecenin koyu karanlığını giderip kuşluk vaktinin aydınlığını getiren Allah (C.C.) bir gün küfrün karanlığını götürür ve yerine İslam’ın aydınlığını getirir.
Ancak, tarih boyunca Allah bunu insan eliyle yapmıştır. Peygamber ve onların varisleri vasıtasıyla yapmıştır.
Hepimiz Kur’an’dan ve sahih sünnetten bildiğimiz kadarıyla peygamber varisiyiz. O mirastan payımızı artırmak için Kur’an okumaya, ezberlemeye, anlamaya ve yaşamaya çalışalım.
“Önce köşeyi dönelim, sonra İslam’a hizmet için Kur’an’a yönelelim” diyenlerden geriye gelen hiçbir insan görmedim.
“Duha” Suresi’ni okurken yeniden düşünelim. Rabbimiz önce Efendimizin babasını sonra annesini almış. İnsanın fıtratında anne-babaya güvenme ve dayanma hissi vardır. Babasının veya annesinin kucağındaki çocuk, kendini dünyanın en güvenli yerinde hisseder. Sonra akrabalarına güvenir.
Parası olan insanın yürüyüşü bile değişik olur. Biz anne-babamıza, akrabalarımıza, paramıza, makamımıza güvenerek yola çıkmayacağız.
Çocuk annesine teslim olduğunda; Allah, ananın göğsünden şelale gibi süt akıtıyor. Çocuk kendine güvenmeye başlayınca süt kesiliyor.
Yalnız Allah’a güvenerek çık yola. Rabbinin nimeti olan Kur’an’ı insanlara anlat. Çöldeki bir tek ağaç gibi kalsan, kumların çokluğundan korkma. Meyve vermeye devam et. Çekirdekler çiçeğe dönüşür. Çöller ormana dönüşür.
Dünya gölge gibidir. Sırtını güneşe döner, gölgenin sonuna varmak için yıllarca yürürsen yetişemezsin.
Karunlar yetişemeden “Ben doydum” demeden öldüler. Yönünü güneşe - İslam’a çevirerek yürürsen gölgen arkandan seni takip eder.
Hz. Haticeler, Hz. Ebu Bekirler önce sana gönüllerini verirler sonra mallarını verirler.
Bir kuşluk vaktinde Firavun’un ilim adamları, Hz. Musa ile yarışı kaybettiklerinde topluca Müslüman olmuşlardı (Taha 59).
Yazın eski dostlarımla görüştüğümde “ne var ne yok” dedim. Dostlarım “Şehrin eski komünistleri camiye bizden önce geliyorlar birinci safı kapıyorlar” diyerek sevinçlerini dile getiriyorlar.
Siz bozulmayın. Düzeltmek için yola çıkanlar bozulursa toplumu daha çok bozarlar. Yüz kiloluk süte çalınan yoğurt bozuk olursa sütü de bozar.
Yoğurt sütün çokluğundan korkmaz. Lök gibi kazanın dibine oturur, kendine değeni kendine benzetirse üç tane bir rakamı ayrı ayrı durursa üç tane bir olur.
İki tane bir rakamı yan yana gelirlerse on bir olur.
Üç tane bir rakamı, kol kola girerlerse 111 (yüz on bir olur).
Arkadaş çoğaltmaya çalışacağız. Bütün insanlar Hz. Adem’in çocuğu olmaları nedeniyle peygamber torunu olarak göreceğiz ve onlarla arkadaş olacağız.
İnsanların eline değil, yüzüne ve gönlüne bakacağız.
Gönül zenginliği isteyeceğiz.
Bu kurallara riayet edersek, yürüyüşümüzü bir ilahi sisteme oturtursak, sonumuz önümüzden daha hayırlı olur.
Yetimlerle arkadaş olur, onların haklarının savunucusu olursak, Allah bize gücenmez ve cennette Peygamberimize komşu eyler.