ARIYORUZ
Mahmut TOPTAŞ
Bir kısmımız Mevla’mızı arıyoruz, bir kısmımız belamızı arıyoruz.
“Arayan Mevla’sını da bulur, belasını da bulur” demiş atalarımız.
Bela yolunda ilerlerken Mevla’ya giden yolu bulanlar da olmuştur.
Mevla’nın yolunda yürürken belaya uğrayanlar da olmuştur.
Hepimiz bu dünya sahnesinde aynı zamanda artistlik de yapıyoruz.
Kimimiz Nuh, İbrahim, Musa, İsa, Muhammed aleyhisselamları örnek alıyor ve rolümüzü onlara bakarak yerine getiriyoruz, geçici dünyamızı peygamberi bir hayat yaşayarak ahiretimizi cennete dönüştürmeye çalışıyoruz.
Kimimiz, Firavun’u, Nemrut’u, Karun’u, Haman’ı örnek alıp her türlü saltanatı yaşadığını zannedip öldükten sonraki sonsuz hayatında ateşte yanmayı seçiyor.
Hepimiz arıyoruz.
Bir kısmımız serveti, şehvete, şöhrete ve saltanata tercih ederek arıyoruz.
Bir kısmımız, şehvet yolunda servetini, şöhretini, saltanatını feda ediyor.
Kimimiz, saltanat için servetini, şehvetini, dostunu, şöhretini ayaklar altına alabiliyor.
Bazılarımız da şöhret için sahip olduğu her şeyi basamak yapabiliyor.
Bütün sorun, çocukluğumuzda bizim gözümüzde büyüyen insanların örnekliğidir.
Babamız, annemiz, öğretmenimiz, mahallenin saygın veya tanınan insanı, ilimde siyasette öne çıkanlar, sanatta öne geçenler, ticarette motor olanlar…bütün bunların her adımı, her kelimesi, her tavrı bizim neyi, nerede, nasıl arayacağımızı bize dikte ediyor ama biz farkında olmuyoruz.
Buyurun, Rabbimizin, İbrahim aleyhisselamı imtihan ettikten sonra:
وَإِذِ ابْتَلَى إِبْرَاهِيمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَأَتَمَّهُنَّ قَالَ إِنِّي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ إِمَامًا قَالَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِي قَالَ لَا يَنَالُ عَهْدِي الظَّالِمِينَ
“Hani İbrahim'i, Rabbi birtakım kelimelerle imtihan etmişti de, O da bun¬ları tam olarak ye¬rine geti¬rince Allah da: "Ben Seni bütün insanlara imam/lider) yapacağım" demişti. İb¬rahim de: (Yarab) nes¬lim¬den de (imamlar önderler çıkar) de¬yince (Al¬lah): "zalimler ah¬dime (o imamlığa) erişemezler" buyurdu.” (Bakara süresi ayet 2/124) haber vererek Onu İmam/lider yaptığını haber verir.
Yani, önderliği, liderliği insanlık düşmanlarına, eğitim yoluyla kendi çocuğunu bile cehenneme hazırlayanlara teslim etmemeye dikkatimizi çeker ve İbrahim aleyhisselamın bir duasını haber verirken bizim de dikkatli olmamızı ve peygamberleri örnek almamızı ister:
رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِين
“Rabbim, bana hüküm (yönetme, ilim ve hikmet) ver ve beni salihler arasına kat.
وَاجْعَلْ لِي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآَخِرِينَ
Sonra gelenler arasında bana doğruluk dili kıl. (Geride kalanlara hoş bir sada bırakayım.)
وَاجْعَلْنِي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ
Beni, naim cennetinin varislerinden kıl.” (Şuara süresi ayet 26/83-85)
Biz, o istediğimiz Mevla veya belayı kendi özgür irademizle işlediğimizi zan ederiz.
Onun için bu dünya sahnesinde bizim kusursuz örneklerimiz Kur’an-i Kerimde bildirilen bütün peygamberlerle beraber en son gönderilen Sevgili peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellemdir.
Bu çağda ise onları örnek alırken İslam’ı yaşamaya çalışan salih insanlarla beraber olmaya dikkat edeceğiz.
Meşru servetin, şehvetin, şöhretin ve saltanatın/yönetimini idaresini Mevla’nın yolunda olmayanlara bırakmamaya dikkat edeceğiz.
Eğer dikkat etmezsek, şu anda önce insanlarını gavurluk virüsüyle zehirleyenler, Allah celle celalühün dini olan İslam’ı bile tahrif etmeye yöneldiler.
Zehirlenen bu insanlarla dünyanın denizlerini, havasını, ekonomik ve sosyal dengesini bozdular.
Yalnız insanları bozmakla kalmadılar, denizlerdeki hayvanları, havadaki kuşları bile tüketmeye yöneldiler de neslini tükettikleri hayvanları korumaya aldılar.
Korunmasız olanlar, yalnız Müslümanlar olduğunu zannediyorlar.
Yahudilerin hazreti İsa’ya iman edenleri ateş çukurlarında yaktıklarını haber verir Rabbimiz, Büruc süresinde.
En acımasız bir örnektir bu.
“Çağımızda buna benzerleri yapılmıyor” demeyin.
Beş yüz bin Japon, İslami medeniyetten nasibi olmayan Amerikalı, Üniversite mezunu siyasiler, askerler ve ilim adamları tarafından Atom bombasıyla yakıldılar.
Beş milyon Yahudi, kendi icat ettiği yakma işlemiyle fırınlarda yakıldı, Hıristiyan Alman siyasileri, subayları, doktorları ve papaz fetvalarıyla.
İspanyada Hıristiyanlar tarafından yok edilmeye çalışılan Yahudilere yine ocağını ve kucağını açan Osmanlı Müslümanları olduğu gibi, Almanlar, Yahudileri yakarken kurtulabilenlere kucak ve ocak açan yine Türkiye Müslümanları olmuştur.
Geçmişe de gitmeyin, bu ay şu Eylül ayında dünyanın her tarafında mazlum, mağdur, fakir, ezilmiş, aşağılanmış, açlığa mahkum edilmiş insanlara yardımı kim yaptı diye Birleşmiş Milletlerde bir araştırma yaptırsınlar.
Araştırma ekibine en insafsız, en gaddar insanları seçsinler, yine de Müslümanlar kazanır.
Rabbin rahmet ayetlerini, sevgili peygamberimizi örnek alarak, bütün dünya insanının gönüllerine şeker pınarının suyundan daha tatlı ve yumuşak şekilde, görünmez şebekelerle İslam’ı ulaştıracak, midelerine helal yollardan kazanılmış yiyecekleri, beyinlerine Allah’ın indirdiği Kur’an ayetlerini, sevgili peygamberimizin anladığı ve uyguladığı şekilde ulaştırmaya, Allah’ın yarattığı tabiat ayetlerini anlamaya ve hayata uygulamaya çalışan insanlarımız dolaşıyorlar dünyanın dört bir yanında.
Bunlar da arıyorlar ama bunlar, Allah’ın rızasını arıyorlar.
Herhangi bir insanın ağzına konacak bir damla su ile bir lokma ile gönlünü süsleyecek bir kelimeyi, “Kelime-i Tevhidi” yerleştirmede arıyor, Allah’ın rızasını.