Can ve tenden meydana geliyoruz.
Tenimizin, topraktan meydana geldiğini haber verir Rabbimiz:
“(Babasız olarak Hazreti İsa'nın Meryem’den doğması) Allah katındaki durumu, Adem'in durumu gibidir. Allah onu (Adem’i) topraktan yarattı sonra "ol" dedi o da oluverdi.” (Al-i İmran süresi ayet 3/59)
İki bin yıllık tarihi eserler, değerini günümüzde yapımcısından alır.
Onun mermer veya demirden olması fazla etkili olmaz.
Altının kendi değeri vardır ama sanat eserlerinin değeri yapımcısıyla değer kazanır.
İnsan, ilk insandan son insana kadar bütün insanları yaratanın eseridir.
Ayrıca toprak da Rabbimizin eseridir ve biz hiçbir değer vermesek de, ayaklarımızın altında çiğnesek de o en değerli varlığımızdır.
Bütün yediklerimiz, içtiklerimiz, giydiklerimiz, sevdiklerimiz, topraktan yaratılmıştır.
3-5 kilo olarak doğan çocuklarımız, topraktan aldığımız gıdaların ottan, etten süzülerek insana geçmesiyle kilo almaktayız.
Bazen tenimizde meydana gelen bir hastalığın tedavisi için en değerli altınımızı onun tedavisi için harcarız.
Ve doktorumuz ilaçlarla beraber, “Topraktan gelen şu şu yiyeceklere devam ediniz” der.
Rabbimiz, teni topraktan yarattığından, gıdasının hepsi topraktan gelmekte.
Rabbimiz, canı, kendisi verdiğinden, gıdası da Cebrail aleyhisselam ve peygamberler aracılığıyla yine kendi kelamıyla vermektedir:
“Ramazan ayı öyle bir aydır ki, o ayda; insanlara yol gösteren, doğruyu ve hak ile batılı ayırt eden belgeler olarak Kur'ân indirildi…” (Bakara süresi ayet 2/185)
Kur’an-ı Kerim’in Ramazan ayında indiğini haber veren Rabbim,
Kadir Gecesi indirildiğini haber verdiği Kadr süresinden anladığımız kadarıyla bu günler, İlahi Kelam’ın inmeye başladığı Kadir Gecesi’nin arandığı gecelerdir.
Ve Sevgili Peygamberimiz’in hadislerinde Ramazan’ın son on gününde ve 21, 23, 25, 27, 29 gibi tek rakamlı günlerin gecesine de işaret ettiğinden değerli İslam âlimlerimiz, 27 gecesinde karar kılmışlar.
Yarın salıyı çarşambaya bağlayan gece Kadir Gecesi’dir.
“Neden Kadir Gecesi gizlendi?” sorusu aklımıza gelir.
Altının, elmasın, yakutun, hakiki incinin, mercanın… değerli ve pahalı olması, az ve zor elde edilmesindendir.
Madende çalışanlarla fabrikada çalışanlar bir değildir.
Rabbimiz sekiz milyar insanın nerede, nasıl ve ne zaman öleceğini gizlemiş ki; her an Allah’a ibadette kusur etmesin ve geciktirmesin.
Beş vakit namazımızın en değerli vakti, ilk vaktin girişinde kılmaktır.
Öğleyi ikindiye kadar geciktirenlerden namaz kılamadan ölenler var.
Hac farz olduğu halde elli yaşını bekleyenlerden çok fazla ölen insan var.
Herkesin öleceği zaman, mekân, saat ve saniyesi belli olsaydı, ölüm saatine kadar ibadetlerden uzak yaşar ve son günlerinde ibadete ağırlık verip kazanacağına inanarak kendini kandırırdı.
Borcunu ödeme zamanı yaklaşan adam için günler ve saatler çok süratle geçtiği gibi, ecelinin geleceği gün belli olsaydı her saniye ona işkence gibi gelirdi.
Allah celle celalüh, velilerini gizlemiş ki her Müslüman’ı veli/evliya bilerek birbirimize değer verelim.
Cuma günü kabul saatini gizlemiş ki her an duada olmaya çalışalım.
Kur’an’da geçen Salat-i Vüsta dediği namazı beş vaktin içinde gizlemiş ki; tesadüf edelim diye beş vakit kılmaya da özen gösterelim.
İsm-i A’zam’ı Esmaü’l-Hüsna’sında gizlemiş ki; bütün esmasıyla Allah’ı zikredelim.
Rızasını yani Rabbimizin bizim durumumuzdan hoşnut olmayacağı ibadeti bütün emir ve yasaklarına uymanın içinde gizlemiş ki; biz, bütün emir ve yasaklarını isteyerek, gönülden inanarak yerine getirelim.
Yani bizim hep arayış içinde olmamızı ister.
Salıyı çarşambaya bağlayan gece iftar saatinde annenizin, babanızın, kardeşlerinizi, dayılarınızın, halalarınızın, amcalarınızın, teyzelerinizin gönlünü almak için bir araya gelmenin yollarını bugünden ayarlayın.
“Durumunuz iyi ise bunları evinize çağırınız” diyemem.
Bu İstanbul şehrinde bu akrabalarınızdan fakir olanların size gelmesi için ödeyeceği ulaşım ücreti onun bir aylık geçimini sıkıntıya sokar.
Ya onları, kendi arabanızla alınız veya onlara “Biz geliyoruz, yemek hazırlamayınız, biz getiriyoruz” deyiniz.
Bulunduğunuz şehirde yaşamayan bu akrabalarınızı görüntülü olarak telefonla arayınız ve bu aramanızı her Cuma tekrarlayınız.
Durumlarına göre, zekât, fitre, sadaka ve fidyelerinizi en yakın akrabalarınızdan başlayarak vermeye çalışınız.
Teninizi helal ve temiz gıdalarla israf etmeden koyunuz.
Canınızı, Rabbimizin razı olduğu İslam dinine göre besleyiniz.
Emanete hıyanetten kaçınınız.
