Aslında her can taşıyan insanın kendisi bir yöneticidir.
Başta kendisini yönetmektedir ve en zoru da budur.
Nefsine ve nesline sahip çıkmak yöneticiliğin en zor tarafıdır.
Kendine sahip olamayanlar, acılarını çocuklarından çıkararak onların da hayatını mahvedebilirler.
Kendimizin yeme, içme, barınma, öğrenme, korunma gibi ihtiyaçlarımızı kazanmamız, kendimizi yönetmemiz demektir.
Bu ihtiyaçları kazanırken ikinci bir kişiye zarar vermeden, hak geçirmeden, alın terini istismar etmeden, kandırmadan, helal yollardan elde ettiğimiz gibi, ülkenin yöneticiliğine soyunanlar da yönetim alanını ülke kadar genişletenlerdirler.
Onlar da ülkede her insanın, hayvanın, otların ağaçların ihtiyacını karşılakmla görevlidirler.
Eski ifademizle “Veliyy’ül-emr/halkın işlerini üslenen” dirler.
Evini yönetememiş, dükkanını kapatmış, fabrikasını iflas ettirmiş, bürosnun kirasını verememiş, mafyadan köşeyi dönmüş, çalmış, çırpmış korunma ihtiyacı içine girmiş….adamların yapacağı iş değil orası.
Evin resisi, o evin velisidir.
Kendi sofrasında ne yiyorsa ailesi de onu yediği gibi, yöneticiler de kendi sofralarındakinden velayetini aldığı insanlara sağlamak durumundadırlar.
Sevgili peygamberimiz:
أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ يَقُولُ
سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ كُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ الْإِمَامُ رَاعٍ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ وَالرَّجُلُ رَاعٍ فِي أَهْلِهِ وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ وَالْمَرْأَةُ رَاعِيَةٌ فِي بَيْتِ زَوْجِهَا وَمَسْئُولَةٌ عَنْ رَعِيَّتِهَا وَالْخَادِمُ رَاعٍ فِي مَالِ سَيِّدِهِ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ قَالَ وَحَسِبْتُ أَنْ قَدْ قَالَ وَالرَّجُلُ رَاعٍ فِي مَالِ أَبِيهِ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ وَكُلُّكُمْ رَاعٍ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ
“Hepiniz yöneticisiniz ve yönettiğinizden sorumlusunuz……” dedikten sonra devlet başkanının, beyin, evin hanımının ve bir işte çalışanın da yönetici olduğunu, yaptığı işi usulüne uygun yapması gerektiğini açıklıyor. (Buhar, Sahih, K. Cuma, Müslim, Sahih, K. İmarat, Ebudavud, Sünen, K.Harac ve imarat, Tirmizi sünen, K. Cihat)
Okulda çocuğunun velisi olan kişi, o çocuğun, yeme, içme, barınma, sağlık, okula getirme-götürme…gibi işleri üzerine aldığının altını imzalar.
Vali kelimesi de şehirde yaşayanların velayetini üzerine alan kimse demektir.
Herkesin ve her şeyin yerli yerinde olmasını sağlamakla görevlidir.
Şehir halkı, onun ailesi ve çocukları gibidir.
Hepsinin yemesinden, içmesinden, barınmasından, sağlığından, eğitiminden, güvenliğinden….sorumludur.
Başkanlar, Milletvekilleri, güçleriyle orantılı olarak bütün bir milletin olmazsa olmaz havaici asliyyelerini karşılamakla görevlidirler.
Yemin keffareti ödeyecek kişiler için Rabbimiz:
فَكَفَّارَتُهُ إِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاكِينَ مِنْ أَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ أَهْلِيكُمْ أَوْ كِسْوَتُهُمْ
“……bozulan yeminin keffareti; ailenizi doyurduğunuz yemeğin orta hallisiyle on fakiri doyurmaktır. veya on fakiri giydirmek….” (Maide süresi ayet 5/89) derken herkes kendi gücü oranında yardım edeceğine ve kendi yiyecek, giyeceklerinin aynına dikkat çekiyor.
Örnek olarak da sevgili peygamberimize işaret ediyor.
Medine’de sevgili peygamberimizden daha zenginleri vardı ama sevgili peygamberimiz ve diğer peygamberlerin hepsi miras bırakmadan Rabbin huzuruna gitmişler.
Allah’ın salatı onların üzerine olsun, o yolda yürüyenlere de selam olsun.