Bakmayın
büyüklerin öyle kelli felli göründüklerine; ağız dolusu laf ettiklerine; bir
sürü çoluk çocuk, torun tombalak sahibi olduklarına; her biri kocaman birer
çocuktur.
Çocukken
büyüklerime karşı hayranlık duyar, onlar gibi olmanın “adam olmak!” anlamına
geldiğini sanırdım.
Bir
an önce büyümek, yetişkin olmak hayalimdi.
Büyüyecek
kocaman adam olacak, her şeyin üstesinden gelecektim.
Dünya
benim etrafımda dönecekti.
Herkes
bana saygı duyacaktı.
Kocaman
adamlar…
Şapkaları,
ceketleri; sakalları, boyları, postları…
Bilgileri,
görgüleri; işleri, güçleri…
Koruyup,
kollayan; her sözleri doğru olan…
Büyüdük
zaman içinde.
Kocaman
adam olduk.
Bir
tuhaflık vardı.
Kocaman
adam olmuştum ama öyle çocukluğumdaki kocaman adamlar gibi değildim.
Öyle
kelli, felli; güçlü, kudretli biri hiç değildim.
Ruhum
hala çocuktu…
Bir
ben miydim?
Yaşıtlarım,
büyüklerim de benim gibiydi.
Büyüklerin;
küçük meseleleri büyüttüklerini, her şeyden alındıklarını; çözüm odaklı değil
sorun odaklı olduklarını; hoşgörüden, sabırdan çok uzak olduklarını bilfiil
görmüş, yaşamıştım.
Hayal
kırıklığıydı.
Büyüyünce
koca adam olunmuyormuş.
Büyüdükçe
insan çocuklaşıyormuş.
Gençler
ve çocuklar!
Büyüklerinize
karşı hoşgörülü olun, anlayış gösterin; sabredin, yol gösterin, yardım edin.
Bilin ki; karşınızdaki kocaman bir adam değil büyümüş bir çocuk...