Mahmut TOPTAŞ
Hapishaneden kaçan bir adam, dışarıda, gezerken tanımadığı bir kadını öldürüyor, yakalanıyor ve tekrar hapishaneye dönüyor.
Dosyasına bakıyorlar, bu iğrenç işi devamlı yapıyor.
Basında, tepki yürüyüşlerinde, politikacıların dilinde cezaların ağırlaştırılması gündeme geliyor.
Hapis cezasının senesini artırıyorlar, yatıp çıkınca yine aynı suçu işliyor.
Yeniden ceza artırımına gidiliyor, yine işleniyor.
Bir kere şu çok iyi bilinmeli, suçu işlemeyi engellemenin birinci derecedeki yolu cezalandırma değildir.
Mekke’de her türlü suçun işlendiği bir anda gönderilen Sevgili Peygamberimiz, on üç yıllık Mekke hayatında suçlar ve cezaları ile ilgilenmemiş, bütün vakitlerini Kur’an ile insanları eğitmeye yönelmiş.
Allah ve Rasülü ne derse tutacak duruma gelince, emirler ve yasaklar gelmeye başlamış ve kıyamete kadar örnek olacak bir nesil meydana gelmiş.
“Eğitim” deyince İslam eğitimi akla gelmeli
“İslam eğitimi” deyince de beş vakit namazını kılan, her sene umreye giden hacı akla gelememeli.
Hacılarımız da hocalarımız da, Kur’an okumayı yasaklayan, camileri yıkan veya ambar yapan zihniyetin eğitiminden hâlâ geçmeye devam etmektedir.
Bu eğitimi bize dayatanların ülkesi suç işlemede de hiçbir ülkenin kendisinin önüne geçmesine izin vermiyor.
İmam Ebu Hanife “el-Alim ve-l-müteallim/Alim ve öğrenci” isimli eserinde, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Mecusiler, hepsinin Allah’a iman ettiğini, ancak Allah’ı tanımlarken sapıttıklarını anlatır ve bir örnek verir:
Adamın elindeki siyah üzüm tanesine “İnci” dediğini,
Elinde ayva olan birisinin “İşte inci bu” dediğini,
Elinde yuvarlak bir çamur olan birinin de “İşte hakiki inci budur” dediğini naklettikten sonra, işte bu üçü inciyi tanımamakta birleşiyorlar.
Yahudiler “Uzeyir Allah’ın oğlu” demekle,
Hıristiyanlar “İsa Allah’ın oğludur” demekle,
Mecusiler Allah’a ateşi ortak koşmakla, Allah’ı tanımamada birleşiyorlar” diyor.
Öğrencisi soruyor, “Peki “Allah” kelimesini nereden biliyorlar?”
Öğretmen, “Doğuştan kör bir insan, anasından duyarak gece, gündüz, sarı, siyah kelimelerini bilir ama gerçeğini bilemez.
Şimdi inci hangisi? Bunu tespit için ne yapmalı?
Dünyamızda demokrasi olduğuna göre oylayalım.
“Siyah üzüm tanesine inci diyenler, oylamada siyah kâğıdı atsınlar,
Ayva tanesine inci diyen sarı kâğıdı atsınlar,
Çamur yuvarlağına inci diyenler gri kâğıdı sandığa atsınlar” denir.
Oylanır, böylece hangisi çok oy alırsa onun dediği inci olur ve ülkede bir sorundan kurtulur mu? Kurtulmaz.
Birileri de diyor ki: “İnci olmayan şeylerin oylamaya sokulması yanlış. Bu, evrensel değerlere aykırı. Oylamaya katılanların hepsi yüzde yüzü çamura inci dese bu geçersizdir” diyor.
“Vay gerici, yobaz, çağdışı adam, sen nerelerden çıktın” diyerek üzerine yürüyorlar.
Peki ama “evrensel değerleri” kim belirleyecek?
İçtiğimiz suyun, soluduğumuz havanın, kokladığımız çiçeğin, yediğimiz buğdayın kanununu kim koyduysa, özetle evreni kim yarattıysa evrensel değerleri de o belirler.
Yaratmayan, kendisi yaratılan biri, kendisi gibi yaratılan hakkında değer biçerse bu hakiki değer olmaz, izafi değer olur.
Allah (c.c.) evrensel değerleri belirlemek, iyi ile kötüyü, hak ile batılı ayırt etmek için bir ismi de “Furkan” olan Kur’an’ı indirir. Allah’ın Rasülü de o “Furkan” hak ile batılı ayırt eden kitapla evrendekileri uyarır. (Bak Furkan Sûresi, ayet 1)
Değerleri sıralarken birinci sıraya Allah’a iman oturur.
Yahudiler, Hıristiyanlar ve diğer batıl dinler uyarılır.
Göklerin ve yerin mülkiyeti ve otoritesi Allah’a aittir. Onun çocuğu da yoktur, ortağı da yoktur.
Eğitim ve öğretimimizde Fizik, Kimya, Biyoloji, Matematik ilimlerinden önce, fizik kanunlarını, kimyanın kanunlarını koyan Allah tanıtılmazsa, resmi gösterip de ressamı halktan gizleyenlerin durumuna düşeriz.
Allah’ı tanıtmadan kimya ilmini öğrettiğimiz çocuklar o ilim sayesinde el bombaları, tahrip kalıpları, füzeler yapıp insanları yakıyor, yıkıyor, tahrip ediyorlar.
Kendini medeni kabul eden ama sağlam bir dine sahip olamayan Amerika ne yapacağını bilememekte.
Amerika’yı haritada bulamayan insanların üzerine gelip binlerce ton bomba atarak, öldürdüğü adam sayısınca medeniyetinin gücünü göstermekte.
Ve Rabbimiz buyurur:
“Kim İslâm’dan başka din ararsa, ondan o (bulduğu din) kabul olunmayacaktır ve o ahirette zarara uğrayanlardandır.” (Al-i İmran Sûresi, ayet 3/85)