Sevgili
Peygamberimiz, evden çıkarken, “Bismillah, amentü billâh, tevekkeltü alellah,
la havle vela kuvvete illa billâh/Allah’ın adıyla işime başlıyorum, Allah’a
iman ettim, Allah’a tevekkül, ettim O’na dayandım, O’na güvendim, O’ndan başka
güç ve kuvvet yoktur” der öyle çıkarmış.
Siz de her
gün helalinden yapacağınız iş için gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra
harekete geçerken bu yazdıklarımı söyleyiniz.
Hem Allah’ı
zikretmiş olursunuz, hem kendinizi motive edip teşvik etmiş olursunuz.
Yeryüzü ve
gökyüzü, Rabbimizin kanunlarına göre hareket eder.
Dünya
devletleri, askerleri, paraları ve teknolojileri bir araya gelseler, güneşin
bir saniye önce doğma veya batmasını sağlayamazlar.
Rabbimizin,
iki kanunu vardır:
Tabiat
kanunları
Şeriat
kanunları
Biz, ten ve
canımızla bu iki kanuna uyum sağlarsak dünyamız ve ahiretimiz güzel olur.
Sağlığımız
için salatalığa, domatese, bala, yağa tevekkül etmeyiz, bütün yiyecek ve
içecekleri yaratana tevekkül ederken onları meydana getirmek için bağımızda
bahçemizde çalışırız ama sonucu Rabbimize havale ederiz.
“Ben
ziraatın bütün kurallarını yerine getirdikten sonra toprak vermesin de göreyim”
diyecek bir tek kâfir ziraatçı bile yoktur.
Çünkü onlar,
tecrübe ile bilirler ki kuraklık, sel, yel, don gibi afetlere ne kadar önlem
alsalar da çaresiz kaldıklarını bilirler.
15 Eylül
2016 tarihli yazımda, “12 Eylül 1980 darbesinde çok değerli hizmetleri olan
İmam-Hatip okulu müdürü açığa alınır.
Hiçbir
kurumda maaşlı olarak çalışmayan, dikili bir ağacı olmayan, teyemmüm yapacak
bir toprağı bulunmayan ağabey, kardeşini ziyarete gider.
Ağabeyinin
ifadesiyle, “Müdür kardeşimin ağzını bıçak açmıyordu.”
“Gardaşım ne
oldu?” dedim.
Ağabey, beni
açığa aldılar.
Ağabeyi, “O
ne demek?
Maaşın
dörtte birini vermiyorlar”
“Ulan gardaşım, ben, altmış yıldır açıktayım.
Senin şu bir haftada taşıdığın üzüntüyü ben altmış yılda yaşamadım. Kalk, eline
bir kalem ve defter al ve benim iman tarifimi yaz:
“Yer demir
olsa (yani yerden sebze, meyve ve su çıkmasa),
Gök bakır
olsa (yani gökten bir damla su inmese),
Ev, tamtakır
olsa (yani damla su ve ekmek kırıntısı bulunmasa),
Şehrin bütün
çocukları senin olsa, bu çocuklara öğle yemeğinde ne yedireceğim diye üzülürsen
imanına zarar gelir. Onları yaratan rızk garantisini de veriyor Kur’an-ı
Kerim’inde.
Sen
çalışmakla memursun, üzülmekle değil” der ve hemen bir çuval unla bir çuval
şeker alır ve müdür kardeşinin evine bırakır.
Müdürün
yüzünün güldüğünü görünce, kardeşine, “Una olan güvenin, Allah’a olan
güveninden fazla senin” der ve çıkar evden.
Sevgili
Peygamberimiz, milattan önce Mısır’da saraydan bir kadının iftirası sonunda
hapse atılan Yusuf aleyhisselam, kralın şarapçısı hapishaneden çıkıp saraya
giderken kendisini krala hatırlatmasının doğru olmadığını ifade etmek için:
“Allah,
Yusuf’a rahmet etsin, ‘Beni rabbinin/efendinin yanında (suçsuzluğumu) ona
hatırlat’ demeseydi hapishanede o kadar kalmazdı” buyurmuş. (Taberani, Mu’cemi
Kebir, Ikrime hadisi, hadis no 11475, İbni Hıbban, Sahih, K. Tarih, Bab
zikrussebebi li eclihi)
İbni Hıbban
Hadis-i şerifini, İbni Abbs’tan Ikrime rivayet ederken,
Taberani
Hadisini Ebu Hüreyre’den, Ebu Seleme rivayet etmiştir. Hadis için, Elbani,
“Hasen” demiştir.
Aaaah
teslimiyet…