“Görev istenmez, verilir” mantığıyla
yetiştiler. Gece demediler, gündüz demediler. Çalıştılar, çabaladılar
içlerinden birini Reis yaptılar. Dinlenmek için evlerine çekildiler.
Görev
verilirse koşa koşa gelecekleri anı beklediler.
Reis’in
yüzünü ak etmek istiyorlardı.
Aradan
aylar geçti. Hiçbir haber yok. Göreve çağırılmıyorlardı. Halbuki kendilerini
belirli alanlarda hizmet vermek üzere hazırlamışlardı.
Bir
gün Reis'i görmek, hal hatır sormak için gitti. Kapıdakilerin kendi arkadaşları
olduğunu zannediyordu. Bir de ne görsün, kendini tanıyan bir tane adam yok.
Sekretere
Reis'le görüşmek istediğini bildirdi. “Randevun var mı?” diye soruldu. “Hayır”
deyince Reis'in meşgul olduğu ve randevusuz görüşmelerin mümkün olmadığı
söylendi.
Sekretere
kendi adını söyledi. Reis'e adımı söylerseniz kabul eder dedi. Sekreter kendi
adını yazdı. Başkanın odasına girdi, çıktı, “Beklemeniz gerekir” dedi.
Beklemeye başladı. Gelip gidenleri, sonradan geldiği halde hemen içeri
girenleri gördü. Saatlerce bekledikten sonra sekretere “Daha ne kadar
bekleyeceğim” dediğinde sekreter, “Beklemenize gerek yok. Reis öbür kapıdan
çıktı” dedi.
Camdan
dışarı baktığında hiç tanımadığı insanların arasında yürüyen Reis'i hiç
göremedi.
Otuz
sene önce İmam Gazali’nin “İhya-ü-ulûmiddin”inde Efendimiz'in:
“Âlimlerin
şerlileri, yöneticilerin yanına
gelenlerdir. Yöneticilerin hayırlıları da âlimlerin yanına gelenlerdir”
hadisini okuduğumdan beri otuz senelik zaman içinde kapı önünde beklediğim
olmadı. Beni bu zilletten koruyan Allah’a hamdolsun. Bu hadisi söyleyen
Rasülü'ne salâtü selâm olsun.
Hadisin
senedinde zayıflık vardır diyenlere buyurun:
Ümmetimden
insanlar, dini konularda fâkih olurlar, Kur’an okurlar ve şöyle derler: “Biz,
yöneticilerin yanına gideriz, dünyalık ediniriz ama dinimizden taviz vermeden
onların yanından ayrılırız” Peygamberimiz diyor ki, “O öyle olmaz. Diken
ağacından dikenden başka bir şey alınamadığından onlar ancak onlara yakınlıktan
günah kazanırlar” (İbni Mace, Sünen, K. Ebvabünne, bab 23)
Melik
şah, değerli ilim adamlarından Ali b. Hüseyin el-Hanefi’ye: “Benim yanıma niçin
gelmiyorsun?” diye sorduğunda: “Senin âlimleri ziyaret ederek iyi başkan olman
için, benim de seni ziyaret etmeyerek iyi âlim olmam için gelmedim” diye cevap
vermiş. (Keşf-ül-Hafa 2/321)
Bütün
bu anlattıklarımla “Yönetimden uzak durun” demiyorum.
Hz.
Ömer: “Bir hurma çekirdeği dahi olsa haksız yere gitmemeli ve hak sahibini
bulmalı. Biz Kudüs’e kadar bunun için geldik” demiş.
Cenab-ı
Hakk'ın belirlediği hakları hak sahiplerine verilmesi için Yusuf aleyhisselâmın
yaptığı gibi önce en iyi bilen, en güvenilen ve en iyi bir şekilde toplumu ve
haklarını koruyabilen insan durumuna geleceğiz. (Bak Yusuf 54-55)
Sonra
eve çekilip “Görev istenmez, verilir” mantığıyla hareket ederek haber
beklemeyeceğiz.
O
güzel sözün söylendiği zamanla bu zaman aynı değil. Bu zamanda Yusuf
aleyhisselâmın:
"(Yusuf)
dedi ki: "Beni ülkenin hazineleri üzerine (yönetici) kıl. Şüphesiz Ben çok
iyi korur ve (yönetmesini) bilirim." (Yusuf Sûresi ayet 12/55) dediği gibi
uzmanlık sahanızı, tecrübenizi ilgili makamlara bildiriniz.
Makamla
yükselenlerden olmayınız. Makamı yükseltenlerden olunuz.
Haydin,
bugün Yusuf Sûresi'ni Şifa Tefsiri'nden bir okuyuverin.
Cantaş
Yayınevi'nden isteyebilirsiniz.