Eskiden
uzun seferlere çıkanlar, ele asa, başa sarık, ayağa çarık alıp yola
düşerlermiş.
Şimdi
ben ise cebimin birine para, öbürüne pasaport ve nüfus cüzdanı koydum, cep
telefonumdaki elektronik bileti alıp evden çıktım…
Evden
çıkmadan iki rekatlı sefer namazı kıldım.
Kafire
uymayayım, tevhitten ayrılmayayım diye birinci rekatta Kafirun süresini, ikinci
rekatta İhlas süresini okudum.
Namazın
ardından bir Ayet’el-kürsi bir Kureyş süresi okuyarak, evimi ve ailemi Allaha
emanet ederek, O’na güvenerek, yarattıklarının şerrinden O’na sığınarak yola
koyuldum.
Yurt
dışına bilet aldığınızda bileti satan kurum sizi uyarmamışsa biletin saatlerine
dikkat ediniz.
İngiliz
etkisi altında olan ülkelerdeki saatler bizim bildiğimiz türden değil.
Mesela,
bileti aldınız ve uçuş saatiniz 06, 35am yazıyor. Ne anlarsınız?
Sabahleyin
erkenden gideceğinizi anlarsınız.
Hava
alanına gider uçuş kartınızı almak için kuyruk bekler sonra da sizin uçağınızın
öğleden sonraki 06, 35 olduğunu yani 18, 35 olduğunu öğrenirsiniz.
Halbuki
biletinizde 06, 35 am yazılı ise sabahı gösterir, 06,35 pm yazılı ise öğleden
sonraki saati gösterir.
Akşam
namazını havaalanında kılıyorum.
14
bin kilometrelik yola koyuluyorum.
Uçağa
binerken Bismillah deyip bindim.
Yerime
oturunca
“…”Bunları
bizlerin emrine hizmetkâr kılan (Allah’ı) tesbih ederiz. Biz bunları emrimiz
altına almaya yanaştıramazdık. Biz elbette Rabbimize dönüyoruz.” (Zuhruf süresi
ayet 43/13-14)
Yatsı
namazını uçakta kılıyorum.
Katar
uçaklarında uçağın rotasını gösteren ekranda bir de Kabe’nin ne tarafta
olduğunu her an gösteren pusula vardır.
Türk
Hava Yolları’nda da en yakın zamanda olmasını isterim.
Gerçi
İstanbul’dan Qatar’a giderken kıbleyi aramaya gerek yok.
Koltuğunuzda
otururken biraz sağ tarafa dönerek namaz kılabilirsiniz.
Dünya
haritasının genel durumunu gözünüzün önüne getirebilir, bulunduğunuz yeri de
bilir, güneşin nerden doğup nereden battığını da bilirseniz kıbleyi
bulabilirsiniz.
Pusula
kıbleyi gösterse de namaz vakitlerini göstermediğinden uçakta vakit tayini
zorlaşıyor.
Bir
de doğuya veya batıya gittikçe saat değişiklikleri olduğundan vakitleri bilmek
iyice zorlaşıyor.
Mesela,
yatsı namazınızı Avustralya’da kıldınız ve uçağa bindiniz.
Uçağınız
geceyle beraber aynı yöne hareket ettiğinden sabah namazı çok geç giriyor ve
siz de bilemiyorsunuz.
Allah’tan
ki namaz vakitleri saatle belirtilmemiş, şafağın atması, güneşin doğması,
tepeye dikilmesi, batmasıyla ayarlanmış.
Ekranda
uçağımızın Karaçi’nin güneyinde yol aldığını gösterdiğinde ufukta da kırmızılık
görülünce sabah namazının girdiğini anlayıp namazı kılıyorum.
Maalesef
uçaklar, taharetsiz insanlar tarafından yapıldığından Müslümanın temizlenmesi,
abdest alması gayet zor.
Ama
çaresiz değil.
Uçağın
tuvaletinde abdest alabilirsiniz.
Ayağınızı
yıkamak için lavaboya kaldırmanız zor.
Onun
için su bardağınızı tuvalete götürüp ayağınızı klozette yıkayabilirsiniz.
Tuvaletten
çıkarken su serpintilerini temizleyin ve nasıl buldunuzsa öyle çıkın.
Uçağımız,
İstanbul, Ankara, Kırşehir, Bağdat üzerinden Qatar’ın başkenti Doha (Devha) ya
vardı.
Transit
salonundan Melbourn’a uçan Boeing 777-200LR JET’e geçtik.
İstanbul’dan
Doha’ya kadar olan yolculuğumuzda yolcuların çoğunluğu yabancı iken, Doha’dan
Melbourn’a kadar olan yolculukta ise Türkler çoğunlukta idi.
Uçağımız,
Karaçi, Bombay’ın güneyinden geçerek Cuva üzerinden Hindistan hava sahasına
girdi.
Bengalor,
Thanne, üzerinden Hindistan hava sahasını terk ediyor.
Kualalumpur,
Cakarta ve Java’nın batısından Exmus platosunun üstünden geçerek Port
Hedland’ın üstünde Avusturalya hava sahasına girdi uçağımız.
Yaklaşık
on sekiz saatlik yolculuğun sonuna varırken Avustralya hükümeti bütün yolcuları
haşerat öldürücü spreyle karşıladı.
Hostesler,
inişe yarım saat kala ellerinde spreylerle ön taraftan başlayarak havaya
haşerat öldürücü sprey sıktılar.
Sıkmadan
önce anonsla haşerat öldürücü sprey sıkılacağını duyurdular.
Daha
önceleri Türk yöneticileri taşıyan uçakta da aynısı yapıldığını okumuştum ama o
zaman basın, bu uygulamanın yalnız Bakanlara yapıldığını haber vermişlerdi.