“Su yaşamın vazgeçilmezidir!
Su temel bir insan hakkıdır!
Suyu korumak herkesin
sorumluluğudur; su güvencesini sağlamak ise devletlerin görevidir. Doğru su
politikaları ile insanların adil biçimde güvenli suya ulaşması Sağlanmalıdır!
Temiz içme suyuna ve sağlıklı
yaşama erişim, tüm insanlar için temel bir insan hakkı olarak tanınmaktadır.
Su sadece temel bir
gereksinim değil, aynı zamanda, hava ve toprak gibi canlı yaşamının en temel
ögelerinden biridir. Güvenli su, gıda güvenliğinin ve gıda güvencesinin olmazsa
olmaz koşullarının en önemlisidir. Yeterli ve güvenli suyun olmadığı koşullarda
tarımsal üretimin yeterliliğinden, gıda güvencesinden ve gıda güvenliğinden söz
edilemez.
Birleşmiş Milletler
tarafından kabul edilen 22 Mart Dünya Su Günü’nün bu yılki teması “Suyun
Değeri” olarak belirlenmiştir. Bugün dolayısıyla, su ile ilgili yapılması
gerekenler ve çözüm bekleyen sorunlar masaya yatırılarak, gelecek nesillere
temiz bir miras olarak bırakmamız gereken su kaynaklarımızı; konu hakkında
karar alıcıların gündemine getirip, temiz ve yaşanabilir bir dünya için adım
atılmasına katkı sağlamak amaçlanmaktadır.
Önemli bir kaynak olan su
zaman içerisinde bir yandan artan dünya nüfusu, artan sanayileşme, çevre
kirliliği ve devamında gelişen iklim değişikliğinden; diğer yandan ise suyu
ticarete konu bir meta olarak gören politikalardan etkilenerek önemli bir sorun
alanı haline gelmiştir. Dünyada coğrafi özellikler nedeniyle suya adil biçimde
ulaşılması her zaman zor olmuşken; günümüzde neoliberal politikalarla su iyice
ulaşılamaz hale gelmiştir. Artık coğrafi yapı bir yana, köyünden dereler akan
köylü, derelerin üzerine kurulan Hidroelektrik Santralleri (HES) nedeniyle suya
ulaşamaz olmuştur. HES’ler ile akarsuların öz niteliği değiştirilmekte, doğal
yapısı bozulmakta, orada yaşayan diğer canlılar da bundan olumsuz etkilenmekte
ve tabii yaşam alanlarını kaybetmektedir.
Su konusunda tehlike çanları
çalmaktadır. Artık gelinen nokta bir an önce kamu eliyle alınacak önlemlerin
hayata geçirilmesini, daha fazla zaman yitirilmemesini gerektirmektedir.
Kuraklık ve yeraltı sularında
yaşanan kirlenme tüm dünyanın çözüm bekleyen büyük sorunudur.
Tarım ve gıda sektörü
susuzluğun, su kirliliğinin mağduru ve aynı zamanda bir yönüyle de
sorumlusudur. Tarımda kontrolsüz pestisit kullanımı, doğal olsun kimyasal olsun
yanlış gübre kullanımı, bilinçsiz endüstriyel tarım, çevre koruma
gerekliliklerine uymayan işletmeler su kaynaklarını olumsuz yönde
etkilemektedir.
Su, toprak ve gıda güvenliği
ile su ve gıda güvencesi büyük bir bütünün ayrılmaz parçalarını
oluşturmaktadırlar. Tek tek her birinde atılacak olumlu adımlar diğerlerini de
olumlu etkileyecektir. Mevcut durumdaki gibi uygulanan yanlış politikalar veya
denetim yetersizliği güvenli su ve gıdaya erişimi olumsuz yönde etkilemektedir.
Dünyada su tüketiminin %70’i
sulama amaçlı olarak tarımda gerçekleşmektedir. Yine yeraltı sularının
kirlenmesinde kuralına uygun olarak uzaklaştırılmayan hayvansal atıkların,
organik maddelerin, pestisitlerin, nitrat ve fosfatlı gübrelerin önemli payı
vardır.
Tarımda pestisit kullanımı ve
sulama teknikleri mutlaka izlenmeli, yönlendirilmeli ve gereği gibi
denetlenmelidir.
Atıkların doğaya salınmaması
veya sularda kirliliği önleme konusunda yapılan yasal düzenlemeler tek başına
yeterli olmamaktadır. Tarım ve gıda sektörüne kamucu bakışla yaklaşmak; atık ve
gübreleri değerlendirerek su kaynaklarını koruyacak yatırımları kamu eliyle ve
bir an evvel yapmak önemli ve vazgeçilmez bir adımdır.
Halkımızın içme kullanma
suyunu sağlayan şebeke suyu, ülkemizde her zaman ücretli olmuştur ve toplum
buna öylesine alıştırılmıştır ki aksi düşünülmemiştir. Oysa su haktır. Suyu
ticari bir meta haline getirip para ile alınır satılır yapmak insanlık
değerlerine aykırıdır. Kamu yöneticileri halkın güvenli suya yeterli miktarda
ve ücretsiz olarak ulaşmasını sağlamakla yükümlüdür.
Çevre, iklim, tarım, gıda,
toprak su politikalarında bir an evvel katılımcı bir yaklaşım benimsenmeli ve
başta kamu kurumu niteliğinde meslek odaları olmak üzere bilim insanları ve
ilgili kesimler sürece dahil edilmelidir. Su yönetimi multidisipliner bir
konudur. Gerekli bilgi paylaşımını sağlayacak yaklaşım geliştirilmelidir.
Kısa, orta ve uzun vadeli
iklim değişikliği, kuraklık senaryoları yapılarak gereken adımlar şimdiden
atılmalıdır.
Yarın çok geç olabilir. Su,
yaşamın kaynağıdır. Suları korumak ve temiz tutarak gelecek nesillere yaşanır
bir dünya bırakmak hepimizin ortak sorumluluğudur.”
HABER: Aygül KÜÇÜKCİCİBIYIK