Yazmakla olmuyor.
12 Eylül 1980 darbesinde hapse tıkılan, daha sonra bazı güzel hizmetlerini duyduğum bir dostumla karşılaştık.
Bir kahvehanede oturup sohbet ettik.
Sigarasını yaktıktan sonra paketi masanın üzerine koyunca gördüm üzerindeki yazıyı.
“Sigara içmek öldürür, hemen bırakın.”
“Sigara gırtlak kanserine neden olur” yazıyordu. Ben de ilk defa gördüm ve fotoğrafını çektim.
Bu yazıyı gördüğün halde nasıl içiyorsun dediğimde, paketi eline alıp yazılanları iyice okuduktan sonra, “Sigara içerken paketine değil, içindekinin ciğerlere girmesini düşündüğümden farkında bile olmam. Bundan sonra her içişimde göreceğim galiba” dedi.
Yazılanı ezberlemek ve okumakla da olmuyor.
Kahramanlık, dervişlik, evliya filmlerinde başrol oynayanlar, senaryoyu ezberlediği halde film bittikten sonra o sözlere göre yaşamlarını devam ettirene rastlanmamıştır.
Hazreti Ömer’i, Hazreti Hamza’yı, (Allah onlardan razı olsun) Ömer Muhtar’ı (Allah rahmet eylesin) oynayan Batılı artistlerden hiçbirinin Müslüman olduğu duyulmamıştır.
“Biz, hem derviş rolünde oynarız, hem berduş rolünde oynarız, paramızı alır, yeni teklif bekleriz” mantığı hâkim.
Şu anda dünya genelinde İslami ilimlerde ileri seviyede olanların masası üzerinde “CONCORDANCE/el-MU‘CEMÜ’l-MÜFEHRES li-ELFÂZİ’l-HADÎSİ’n-NEBEVΔ kitabı bulunmaktadır.
1916 yılında Hollanda’nın Leiden şehrinde bizim 9 tane hadis kitabımızın alfabetik fihristi çalışmaları kırk yıldan fazla devam etmiş, ellinin üzerinde Batılı şarkiyatçılar çalışmış ama Müslüman olan duyulmamış.
Hıristiyanlık propagandası için broşür dağıtanların dağıttıklarını okuyarak Hıristiyan olan tek kişi olmamış ama Robert Kolej’de öğretmen-öğrenci ilişkisiyle ülkeye zararlı insan epeyce yetiştirmişler.
Aşk ve meşk olmadan olmaz.
Yani eski tabirimizle “meşk” olmadan olmaz.
Meşk için de aşk olmalı.
Rabbimizin Muhacir ve Ensar’ı överken:
“Muhacirlerden ve Ensar’dan önde gidenler ve iyilikle onlara uyanlar, Allah onlardan razı olmuştur. Onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. Onlar için, içinde ebediyen kalacakları ve altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük başarı budur” (Tevbe süresi ayet 9/100) buyurur.
Rabbimizin övdüğü bu değerli insanlar, Sevgili Peygamberimizin sohbetlerine katılan ve her zaman ve her yerde onun arka/daşı olan ilk Müslümanlara “ashap, sahabe” denmiş ve ilmin sohbetle, öğrenci-öğretici ilişkilerinin, arkadaşlık seviyesine çıkmasıyla göstermiş ve kendi eğitiminden geçen insanların çağını:
“Çağların en hayırlısı, benim çağımdır (sahabe çağı), sonra onu takip eden (tabiin çağı) ve sonra onu takip eden (tebeü’t-tabiin) çağdır” (Buhari, Sahih, K. FazilüAshabi’n-Nebi, bab 2, K. Şehadet, bab 8, Müslim, Sahih, K. Fezail’üs sahabe, bab 1)
İmam Ebu Hanife (Rahmetüllahi aleyh) döneminde yaşamış, müçtehit imamlardan Süfyan-i Sevri’nin (Rahmetüllahi aleyh) bir sözünü nakletmiş Abdürrahman İbni’l- Cevzi,
“Söz kabul edilmez, amele/eyleme dönüşmeden.
Amel/eylem kabul edilmez, ihlâs olmadan,
İhlâs kabul edilmez, İslam’a uygun olmadan” demiş. (Telbis’ü İblis, Abdürrahman ibn’ül-Cevzi).
Sözle kahramanlık kolay.
Sözle “takvayı” anlatan değerli kardeşlerimize hayran olmamak mümkin değil.
Onlardan birini sorduğumda, hikmetli sözlerine hayran olduğum biri, “Oku ama onu görme” demişti.
Dünyanın en güçlü kahramanlık destanı olan “Şehname” İranlı Firdevsi-i Tusi (940-1010) yazmış ama geceleri korkudan dışarı çıkamayacak kadar korkakmış ve korkudan ölmüş.
Cömertlik üzerine en güzel makaleyi cimrilik rekorunu kıran yazabilir ama eli cebine veya kasasına gitmezse önemi olmaz..
“Gözlerimi açarım, görevimi yaparım” mantığıyla hutbesini okuyan otuz yıllık bir imam, her Cuma günü hutbenin sonunda okuduğu:
“Şüphesiz Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya vermeyi emreder, fuhşiyatı, kötülüğü ve zorbalığı yasaklar. Öğüt alasınız diye size öğüt verir” (Nahl süresi ayet 16/90) ayetini 1560 defa okumasına rağmen bir kişiye ezberletememiştir.
Hâlbuki bu ayeti ezberletme konusunda gayreti olsa, ayeti okumadan önce, ses tonunu değiştirerek, “Dikkat, arka saflardakiler, sağdakiler, soldakiler Nahl süresinin 90’ıncı ayetini okuyorum, bir ay sonra hepinizi imtihan edeceğim” gibi yerine, bölgesine uygun sözlerle okusa, cemaat ezberler.
Öğretmenler, öğretim üyeleri, öğretme aşkıyla sınıfa girseler, not kalemiyle, el sopasıyla, azarlama kelimeleriyle korkutmasalar, seven bir dil, gülen bir yüz, bilginin dağıtılması için getirilen öğrencilerin camdan gönül kanallarını kırmadan, çatlatmadan öğretse, yani bilgiyi meşkle verse sonuç alınır.
Kur’an-ı Kerim ayetlerini hem okuyacağız, hem amele/eyleme dönüştüreceğiz.
İman kardeşliğini hatırlamadan, arkadaşlık samimiyeti olmadan okunanların da faydası olmaz.
Amele dönüştürürken bundan dünyevi çıkar hatırımıza bile gelemeyecek, yalnız Allah rızası için yapacağız.
Ve bu eylemlerimizin hiçbiri, Allah’ın kitabına, Resulünün sünnetine aykırı olmamasına dikkat edeceğiz.