Mahmut TOPTAŞ
“Veli” ile “Vali” kelimeleri aynı köktendirler.
Evin velisi, evin eğitim, sağlık, güvenlik, bakım, onarım… gibi işlerinden
sorumlu oldğu gibi, Vali de ilin bütün vatandaşlarının eğitim, sağlık,
güvenlik, bakım, onarım gibi bütün ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayan
görevlidir.
Bu görevlerini kanun, yönetmelik, tüzük, hükümet kararları doğrultusunda yapar.
Vali, kendi evindeki ailesinin yeme, içme, barınma, sağlık, eğitim, güvenlik
konularında ne kadar dikkatli olursa bütün halkı da kendi evi gibi
koruyacaktır.
Sevgili peygamberimiz:
السُّلْطَانَ وَلِيُّ مَنْ لاَ وَلِيَّ لَهُ.
“Yönetici, velisi olmayanın velisidir” buyurmuş. (Ebu davud, Sünen, K. Nikah,
babün fi’l-veliy, Tirmizi, Sünen, K. Nikah, bab 15 La nikaha illa bi veliyyin,
İbni Mace, Sünen, K. Nikah, baü men la veliyye leh)
Yöneticinin velayeti konusunda İcma olduğunu haber verir Buhari Şarihi ibni
Battal. Ama aile reisinin velayetinin devlet yöneticisinin velayetinin önünde
olduğuna dikkat çeker ve sevgili peygamberimizin hayatından örnekler verir.
Aile reisi Kur’an’ın ve Sünnetin emir ve yasaklarını çiğnemediği sürece ailenin
velisinin elinden çocukları Avrupa’da olduğu gibi alınamaz.
Devleti yönetenler, halkının zor durumda olan her bir vatandaşının
ihtiyaçlarını karşılamakla görevlidir.
Bu konuda da ölçü yine devleti yönetenin evinde yenen, içilen ve giyilenlerdir.
Sevgili peygamberimizin, Hazreti Ebubekir’in, hazreti Ömer’in evindeki
imkanlarla Medine’deki herhangi bir fakir ashabın evindeki hemen hemen aynıdır.
Hazreti Ömer’in döneminde Hazreti Ömer’ maaş teklif ettiklerinde Medine
şartlarında bir ailenin hesabının yapılmasını istemiş ve ona göre ücretlerin
asgari ücretini kendi maaşıyla belirlemiş.
Bu konuyu en geniş işleyen Tarih-i Yakubi 2/153 de hazineden maaş alanların
listesine ve aldıklarına bakıldığında en az maaş alanın Hazreti Ömer olduğunu
göreceksiniz.
Fakirin hali gözetilirken nasıl davranılacağını Rabbimiz bize şöyle işaret
eder:
لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللَّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا
عَقَّدْتُمُ الْأَيْمَانَ فَكَفَّارَتُهُ إِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاكِينَ مِنْ أَوْسَطِ
مَا تُطْعِمُونَ أَهْلِيكُمْ أَوْ كِسْوَتُهُمْ أَوْ تَحْرِيرُ رَقَبَةٍ فَمَنْ لَمْ
يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلَاثَةِ أَيَّامٍ ذَلِكَ كَفَّارَةُ أَيْمَانِكُمْ إِذَا حَلَفْتُمْ
وَاحْفَظُوا أَيْمَانَكُمْ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آَيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ
تَشْكُرُونَ
“Allah sizi kasıtsız yeminlerinizden hesaba çekmez. Ancak bilerek yaptığınız
yeminlerden hesaba çeker. Bilerek yapılıp bozulan yeminin keffareti; ailenizi
doyurduğunuz yemeğin orta hallisiyle on fakiri doyurmaktır. veya on fakiri
giydirmek veya bir köle azad etmektir. Kim bunları bulamazsa üç gün oruç
gerekir. İşte yemin ettiğinizde yeminlerinizi bozmanın cezası budur.
Yeminlerinizi koruyun. Şükredesiniz diye Allah ayetlerini size işte böyle
açıklar.” (Maide süresi ayet 89)
Yani yeminini bozan bir kişi önce “on kişiyi doyuracak” doyururken de dikkat
edeceği husus, kendi ailesinin bir günlük yemek masrafını vereceği gibi kendi
yediğinden yedirmek suretiyle de verebilir.
Ramazan ayında Diyanet İşleri Başkanlığının ilan ettiği rakam, en az olanıdır.
Yani bundan aşağısı olamaz anlamınadır.
Siz, fıtralarınızı verirken kendi geçim standardınızı esas alarak vermeye
dikkat ediniz.
Yöneticiler, siz de asgari ücret belirlerken, işsizlere, iş göremez durumdaki
muhtaçlara maaş belirlerken kendi çocuklarınızı ve ihtiyaçlarını göz önünde
bulundurarak kararlar veriniz.
Sevgili peygamberimiz buyurur:
لا يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتّى يُحِبَّ َلأخيهِ ما يُحِبُّ لِنَفْسِهِ لا
“Sizden biri kendisi için arzu ettiğini kardeşi için de arzu etmedikçe
(gerçekten) iman etmiş olmaz” buyurmuş. (Buhari, Sahih, İman, Müslim, İman,
Ahmet, Müsned, 3/176, 272, 278)