Hepimiz, sevdiğimizi görmek, sarılmak, suya
hasret toprakların yağmura doyması gibi kanmak isteriz.
Sevgi, aşk, muhabbet, iştiyak, hasret, arzu,
istek, özlem kelimeleriyle anlatmaya çalışıp anlatamadığımız gönül yangınlarının
verdiği mutlulukla yaşarken, sevmenin ve yanmanın tadına varmak isteriz.
Bize bizden uzak, bize bizden yakın sevgiliden
gelen hediyeleri gözümüzle görmek, dilimizle tatmak, kulağımızla sesini duymak,
gönül yangınlarımızın ateşine benzin dökmek gibi gelir ve hasretimiz, muhabbet
hararetini artırır.
Sevgili mektup göndermiş.
Kendisine nasıl kavuşacağımızın yollarını
göstermiş.
Mektubu okumak bile kulaklarımızın tad aldığını
anlatır bize.
Dilimiz, balın tadını aldığı gibi, burnumuz,
gülün kokusunun hazzını çektiği gibi, saçlarımız poyraz rüzgarından lezzet
kaptığı gibi, kulağımız da sevgilinin mektubunu dinlemekten zevk alıyor.
Askerde iken okuma yazma bilmeyen arkadaşım,
eşinden gelen mektubu yalnız bana okutturur kendisi dinlerdi.
İkinci mektup gelinceye kadar o mektubu her gün
ben ona okuyuverirdim. İkinci mektup gelince onu okumaya başlardım.
O mektuptan arkadaşımın aldığı hazzı, lezzeti,
tadı benim almam mümkin değildi.
Ben, onun aldığı hazzı hayal ederek onu mutlu
etmek için bıkmadan usanmadan her gün okuyuverirdim.
Tenimize can veren sevgili,
Damarımıza kan veren sevgili,
Ayağımıza gön veren sevgili,
Sırtımıza yün veren sevgili,
Dikenli dalda gül veren,
İğneli arıdan bal çıkarıp sunan sevgili.
Kara topraktan bin bir çiçek sunan sevgili.
Havasıyla her nefeste bizim canımıza can katan
sevgili,
Sevdiğimiz her şeyi yaratan sevgili...
Elçi gönderip, kendisine nasıl varılacağını
öğreten mektup gönderen sevgili,
Vuslatın yolunu açan sevgili,
Genlerimize aşkı, muhabbeti, hasreti, iştiyakı,
özlemeyi ve yolunu gözlemeyi Hazreti Adem’le beraber yaratan sevgili,
Basiretimizi aç, üzerimize rahmet deryanı saç.
Gönderdiğin hediyeleri sana perde yapmaktan bizi
koru.
Kara topraktan güle güzel kokular veren Rabbim,
bizi güle ve gül yüzlülere kul eyleme.
Gülleri ve gül yüzlüleri sana ulaşmada, vuslata
ermede vasıta eyle.
Tatlılı, acılı, ekşili, tuzlu yiyecek ve
içeceklere olan sevgimiz, onları gönderenin sevgisinin önüne geçmesin.
Ayna karşısında kendine aşık olanlar, bir kere
durup düşünsünler..
Mavi gök ve denizlerden daha derin olan o mavi
gözler,
Bin bir tonda olan yeşilden daha tatlı gözler,
Acaba bizim kendi yarattığımız şeyler mi?
Hayran olduğumuz, bakarken kendimizden
geçtiğimiz, hangi güzellik, bizim tarafımızdan yaratıldı ki?
Bu güzellikleri yaratan, bizi kendisine çekmek,
ve bütün güzelliklerin yaratıcısına kavuşmak için gösterdiği bu güzellikleri
bazılarımız, onları kılavuz gibi görmek yerine put haline getirerek
gavurlaşıyorlar ve yaratanla kendi aralarına perde yapıyorlar
Rabbimizin, Kur’an’ında Gözlerinde perde vardır
ayeti bunu ifade eder.
(Bak, Bakara süresi ayet 7,)
(Casiye süresi ayet 23)
Hediyeyi alıpta hediyeyi göndereni merak etmeyen
deli durumuna düşmeyelim.
Sevdiğimiz her şey, onu bize gönderene yol
olmalı.
Hediyeyi yere çarpan Hindu gibi de değil,
Bütün hediyeleri kasasında toplayıp kasasına
tapan kapitalist gibi de değil.
Meşru yoldan elde edilen hediyeleri israf
etmeden, kullandıktan sonra hediyeyi put yapmadan, hediye perdelerini
aralayarak, gönderen sevgiliyi aşkla, şevkle, muhabbetle, hasretle, özleyerek,
ona tertemiz kavuşmak için gayret gösterelim.