Hamsiden
balinaya kadar bütün balıkları ve diğer deniz hayvanlarını Mariyana Çukuru’nun
yüzeyinde toplayıp su ve suyun faydaları adıyla bir konferans dinletseler:
Dünyada
“Su” adı verilen bir madde vardır. Bu su, dünyanın dörtte üçünü kaplamaktadır.
Açlık
zamanında tokluk hissettirir,
Sindirim
sistemini ayarlar, vücut ısısını dengeler,
Vücuda
lazım olan minerallerin, vitaminlerin vücutta emilmesini sağlar,
Kilo
vermeye yardımcı olur,
Cildi/deriyi
güzelleştirir, esneklik ve parlaklık sağlar,
İç
organların fonksiyonunun iyi çalışmasını,
Vücuttan
toksinlerin atılmasını sağlar,
Kabız
olmayı önler, gibi daha bir çok faydalarını anlatsa, bütün deniz hayvanları
doğru balinaların 211 yaşındaki en yaşlısının yanına varsalar ve “Su nedir, biz
de istiyoruz” diye sorsalar, o da kafasını şöyle bir kaşıdıktan sonra, “Adını
duymuşum ama hiç görmemişim” deyip filozofvari cevap verse, yine büyüklüğünü
sürdürebilir ama eğer, “Ben 211 yılda hiç görmemişsem, böyle bir şey yok
demektir” diye cevap vererek kendini merkeze alarak kendini küçültebilir de.
Kur’an-ı Kerim’in kendisi mucize
olduğu gibi, 114 süresinin her biri mucizedir.
Mucizenin
kısaca tarifi, Rabbimizin yarattığının ve indirdiğinin aynısının
yapılamaması demektir. Rabbimiz bu konuda kıyamete kadar gelecek her
itirazcıya:
“Eğer
kulumuza (Muhammed) parça parça indirdiğimizden (Kur’ân) şüphe ediyorsanız,
haydi onun benzeri bir sure de siz getirin. Allah’tan başka bütün
yardımcılarınızı da çağırın; eğer doğru söylüyorsanız.
Eğer
yapamazsanız ki elbette yapamayacaksınız o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan
ateşten sakının. O (ateş) kâfirler için hazırlanmıştır” buyurur. (Bakara süresi
ayet 2/23-24)
Bazı
mucizeleri, Rabbimiz, Peygamberlerinin göstermesi lütfunda bulunduğu Kur’an-ı
Kerim’de haber vermiştir.
Bir
damla kanın özellik, güzellik ve faydalarını doktorlarımızdan dinleyin veya
okuyun.
İşte
o bir damla kanı bütün dünya devletlerinin bilgisi, teknolojisi, parasal gücü
bir araya gelse, bir damla kanı yapamazlar.
Veya
bir damla suyu yapamazlar, derken bu günlerde bir haber vardı, “Sanal et
yapıldı” diye.
Olur
mu olur. Sanal kan yapılır mı, yapılabilir ve geri kalmış ülkelerin insanlarına
parayla enjekte ederler ve bir soygun yaparlar ama kendileri sanal eti
üretenler de yemedikleri gibi, kendileri ürettikleri A, B, +, - gurubu kanları
kendilerine vermezler ama geri kalmış ülkelerde tankerlerle hastanelere
yığarlar, hatta her guruptan kanı şişelerde satıp buzdolaplarına koydurmayı da
sağlarlar. Bursa’daki ipek böceklerinin
yaptığını, Çin yaptı ve Çin ipeği diye piyasada
satılıyor ama Çin ipeğinin fiyatından böceğin yaptığı ipek on katı fazla
fiyata satılıyor ve Çin’de bu sanal ipeği üretenler, kendileri böceğin
ürettiğinden alıp giyiyorlar.
Bir
gün gelir aynısı yapılırsa da bu mucize sayılmaz, Rabbimin verdiği akılla, onun
verdiği elle, Rabbimizin yarattığı tabiattan toplayarak yapacaklar. Rabbimiz
ise yoktan var edendir.
Su
içinde doğup, su içinde yaşayıp, su içinde ölen balıklar, suyun ne olduğunu
bilmeyebilirler.
Şair
hayali:
“Cihân
ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler
O
mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler” demiş.
Yani,
dünyayı süsleyen Allah cellecelalühün varlığına ve birliğine işaret eden
Allah’ın süsünü bilmedikleri gibi süsü gördükleri halde süsleyeni arayıp
bulmazlar.
Bu
alıkların durumu, deniz içinde oldukları halde denizi bilmeyen balıklar
gibidir” diyor.
Bakara
süresi 259 ve 260 nolu ayetlerde eşeği ölmüş bir zatın yüz yıl sonra
diriltilmesine ve dört tane kuşun kesilip parçalarının dağlara dağıtıldıktan
sonra tekrar diriltileceklerini Avrupalı ağalarımıza nasıl anlatacağız diyerek
başka manalar vererek kendine zulmeden insanlarımız ve hepimiz biz, mucize
denizinde yüzüyoruz balıklar gibi.
Başımızdaki
saçımızın başımızın etinde her gün büyümesi, bir ömür boyu tıraş olmamız, can
yakan, âşık eden, korkutan, güven veren gözler, 2019’da Japon bilim adamına
Nobel Ödülü kazandıran bir tek hücreden trilyonlarcasını vücudumuzda, gıdasını,
suyunu, havasını veren Allah’ımızın gezen mucizesidir sekiz milyar insan.
Baharda
kuru dallardan gül çıkması, güzün güllerin solması ve kışa ait kardelenlerin
kar içinden bize gülmesi, yani gördüğümüz, tattığımız, tuttuğumuz, duyduğumuz
ve her şeyimiz Rabbimizin devam eden mucizesidir.
Yediğimiz
yumurtayı yemesek de tavuğun altına veya civciv makinesine koysak o mermer
kabuğun içindeki beyaz ve sarı renkli sudan canlı bir hayvan çıkacaktı.
Ölüden
diriyi, diriden ölüyü çıkaran Rabbimizin trilyonlarca mucizesinin içinde
dolaşıyoruz.
Ne
mutlu bize.
Yeryüzündeki
kum taneleri, gökyüzünde yıldız seyyareleri ve yağan rahmet damlaları kadar
hamd olsun.