12 Eylül darbesinde 28 gün askeriyede sorgulanan Hacı Ali anlatıyor:
“Gözüm kapalı, askerlerin “Yüzbaşım” dediğine göre beni sorgulayanın rütbesi, yüzbaşı.
Yüzbaşı devamlı, “Anlat” dediğine göre elinde soru soracak dosyası olmadığını anladım.
Bir gün sorgu için geldiğinde “Konya valisini döversin haaa” dedi, ben de “Aradan on yedi yıl geçti” dedim.
“Öyle ise yeni yaptıklarını anlat” dedikten sonra çok sert bir yumruk vurdu.
Ben de biraz yüksek sesle “Dur! Eğer ikinci yumruğu vurursan o el kurur” dedim ve:
“Ömrümde hiçbir insanın namusuyla oynamadım.
Hiçbir insanın ekmeğiyle oynamadım.
Hiçbir insanı makamından etmedim.
Yalnız öğretmenlik yaptım” dedim.
Bir müddet sessiz kaldı ve askere, “Koğuşuna götürün” dedi ve bir daha sorguya almadan 38 inci günde serbest bıraktı.”
Aslında Hacı Ali, rejime göre suç sayılan, İslam’a göre sevap sayılan her hareketin içinde bulundu.
Ama Yüzbaşının elinde dosyası olmadığından, Hacı Ali’nin de bunu fark edip ağzını tutmasından dolayı yakayı ele vermedi.
İnternette dolaşan bir hatıra, hatırlattı bana Hacı Ali’nin bu sorgusunu.
İşte İnternette dolaşan hatıra:
“KOL SAATİNİ ÇALDIM”
“Benim zamanımda kol saati çok önemliydi; öyle herkesin olmazdı. Arkadaşlarımdan birisine babası kol saati almış.
Tam hayalimdeki gibi. Koluna takmış okula geldi. Hepimiz çok beğendik.
Çocukluk işte, benim asla böyle bir saatim olmayacaktı. Bu saat benim olmalıydı. Karar verdim. Saati çaldım ve cebime koydum.
Arkadaşım saatin çalındığını anladı ama kimin çaldığını anlayamadı.
Durumu öğretmenimize anlattı. Öğretmenimiz "Saati kim aldıysa sahibine versin" dedi.
Pişman olmuştum ama utancımdan ben aldım diyemedim. Bu sefer öğretmen farklı yöntem denedi. Hepimizi tahtaya dizdi ve gözlerimizi kapattırdı. Bu benim hayatımın en utanç verici sahnesiydi.
Ceplerimizi teker teker arayarak saati buldu ve sahibine verdi.
Hepimiz gözlerimizi açtık, öğretmen bana hiç bakmadan derse devam etti. Yıllar geçti, öğretmen oldum ve öğretmenim ile karşılaştım. Kendisine o günü hatırlattım ve sordum "Hocam" dedim "Ben o gün saati çaldığım halde tek bir kelime etmediniz, yüzüme bakmadınız, beni incitmediniz.
Neden böyle yaptınız?" diye sordum.
Hayatımda unutamayacağım şu cevabı verdi;
dedi ki,
"Siz gözlerinizi kapattığınızda, ceplerinizi ararken ben de gözlerimi kapattım ve kimden çıktığını anlamamıştım”
Ne güzel değil mi!
Saati çalan ve pişman olan kişi, öğretmeniyle karşılaştığında bu soruyu sormasaydı, öğretmeni yine bilmeyecekti.
Öğretmenin yaptığı en güzel hareketti.
Sevgili peygamberimiz buyurur:
عَنْأَبِىهُرَيْرَةَعَنِالنَّبِىِّ -صلىاللهعليهوسلم- قَالَ«لاَيَسْتُرُعَبْدٌعَبْدًافِىالدُّنْيَاإِلاَّسَتَرَهُاللَّهُيَوْمَالْقِيَامَةِ
“Bir Allah kulu, yine bir Allah kulunun ayıbını örterse, Allah da ahirette onun ayıplarını örter” (Müslim, Sahih, K. Birr ve sıle, bab 21) Hadisine göre şekillenen medeniyyetin kırıntılarının yetiştirdiği nesil.
Çağdaş deniyyette ise ayıpları, hataları, günahları kirli bohçaları televizyonlarda sergilemek, deniyyetin derecesini gösterir hale geldi.