“Parasız
olmaz”, “Para kimde söz onda”...
“Basacaksın
parayı, yallayacaksın k….leri” gibi sözler hiçbir Müslüman’a yakışmaz.
Yal
ile, yanında duranlar, yal bitince yal vereni yerler.
Tarihin
her döneminde böyle olduğu gibi, son on beş yılda yalla yakınlaştırılanlar yal
verene saldırdılar.
Para,
servet, ekonomik güce güvenmek, İslam öncesi kâfirlerin mantığıdır.
Yetim
ve maddi yönden fakir olan Sevgili Peygamberimiz’e Kur’an-ı Kerim indirilmeye
başlayınca kâfir mantığı harekete geçti ve:
“(Kâfirler): “Bu Kur’ân, şu iki şehirden
(Mekke ve Taif) birinde olan, büyük bir adama indirilmeli değil miydi?”
dediler.” (Zuhruf Sûresi ayet 43/31)
Ama
Allah’ın rahmetiyle o yetime iman edenler, İspanya’dan Pekin’e kadar ülkeleri
adalet havası estirerek huzur içinde yaşattılar.
Şu
anda fakirliğin arkasına sığınan, “Param olsaydı ben, ne hizmetler yapardım”
diyen hiçbir Müslüman’ın fakirliği, Sevgili Peygamberimizin fakirliğine
yaklaşamaz.
Sevgili
Peygamberimizin hanımı, bütün mü’minlerin annesi Hazreti Aişe (Allah ondan razı
olsun) anamız anlatıyor:
İki
ay geçerdi de Allah Rasülü’nün evlerinde ateş yakılmazdı (Yani yemek
yapılmazdı). “Ne yerdiniz?” dedim” “İki siyah şey, yani hurma ve su, ancak bir
de Allah Rasülü’nün komşuları vardı, onların hediye ettiği sütlerini içirirlerdi” dedi. (Buhari K. Hibe bab 1, Müslim,
K. Zühd bab 1)
Buyurun,
hangi Müslüman, iki ay su ve kuru üzümle veya su ve katıksız ekmekle vakit
geçirirken 24 saatinin her dakikasını İslam’ı yaşamak ve yaşatmak için
koşturuyor?
Ama
ben anadan ve babadan yetim kalmışım. Beni yakın akrabalar büyütmüş. Ben ne
yapabilirim ki?..
Sevgili
Peygamberimiz de hem anadan hem babadan yetim kaldı.
O,
kıyamete kadar gelecek bütün yetimlerin örneğidir, moral kaynağıdır.
Yetim,
Allah yolunda olursa, Allah celle celalüh, onu iki dünyada da yüceltir, örnekte
olduğu gibi.
Okulda
en yakın arkadaşım, evde en yakın akrabam karşıma dikiliyor mazereti de
geçersizdir.
Sevgili
Peygamberimizin karşısına dikilenlerin en önünde amcası Ebu Leheb geliyordu.
Yalnız
aile sohbetlerinde karşı gelmiyordu Ebu Leheb, Mekke’nin çevresinde kurulan
fuarlara katılan yabancı kâfirlere İslam’ı tebliğ ederken hemen arkasında
duruyor ve “İnanmayın, yeğenimdir, delirmiştir…” diye onu hemen yalanlıyordu.
Hangimize
böyle bir şey yapıldı?
28
Şubat döneminde de bir camiye ait konferans salonunda herkese açık tefsir
derslerimi devam ettirirken salonun anahtarını cami imamından alan müftü,
“Bundan sonra sohbet olmayacak” dedi
“Şikâyet
veya baskı mı var?” dediğimde, “Hayır, hiçbiri yok, baskı olmaması için tedbir
aldım” dedi.
O
müftünün adını sormayın, hepimiz, bulunduğumuz yerde onun gibi davranmıyor
muyuz?
“İslami
hizmetlerimi öne çıkarırsam hemen bulunduğum yerde dışlanırım” diyenlere,
Sevgili Peygamberimizin de dışlandığını, boykot edildiğini, ekonomik ambargoya
tabi tutulduğunu hatırlatırım.
Karanlıklar
okuluna tayin edilen Müslüman, dışlanmamak için ve onların gözlerini İslam’ın
aydınlığı ile aydınlatarak kamaştırmamak için gönlündeki iman ışığını söndürme
kararı alıyor.
Para
karışlığında ayet satmadığına kendini inandırıyor.
Aldığı
para da her sene şikâyet ettiği maaş.
Günümüzün
dayanılmaz işkencesi, siciline işlemek, kınama cezası almak, sürgün ve atılmak.
Göze
alamadığımız bunlar ama kürsüye çıktığımızda Yasir ve Sümeyye (Allah onlardan
razı olsun) çiftinin İslam’ın ilk şehidi diye başlayan vaazlarımızda cemaati
hüngür hüngür ağlatırız ama kınama cezasından ürkeriz.
Sevgili
Peygamberimiz için Mekke parlamentosu toplanmış ve hapsetme, öldürme veya
sürgüne gönderme alternatiflerini tartışmışlar ve öldürmeye karar vermişler.
Rabbimiz
bu olayı şöyle haber verir:
“Hani, o kâfirler seni hapsetmek, öldürmek
veya çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kurarlar, Allah da
tuzaklarını bozar. Allah, tuzak kuranlara karşılık verenlerin en
hayırlısıdır.” (Enfal Sûresi ayet 8/30)
“Örneğimiz
ve önderimiz” Sevgili Peygamberimiz, gece Medine’ye gizlice hicret edince,
doğduğu, büyüdüğü, elli üç yılını geçirdiği, yurdundan uzaklaşınca, “Yakalayana
100 deve” diye ilanlar asılmıştır.
Mekke’de
namaz kılarken secde halinde iken boynunun üzerine yeni kesilmiş devenin
işkencesini atmışlar kâfirler.
“Hocam
çoluk çocuk olmasa ben yapacağımı biliyorum” diyenler, Sevgili Peygamberimizin
dört kız, üç oğlunun olduğunu hatırdan hiç çıkarmasınlar.
İslam,
helal yoldan kazanılan, zekâtı ve sadakası verilen zenginliğe karşı değildir.
Yeter
ki Müslüman, zengin veya fakir halinde değişime uğramasın.
Ayette
haber verildiği gibi, alınana üzülmesin, verilene sevinip şımarmasın:
“(Her şeyi yazdı) Ki, kaybettiğinize
yerinmeyesiniz, size verdiklerine de sevinmeyesiniz, Allah kendini beğenen,
çok öğünen kimseleri sevmez. (Hadid Sûresi ayet 57/23, Al-i İmran Sûresi ayet
3/153)