Mahmut TOPTAŞ
Şehrin meydanında çevreye kötü koku saçan bir pisliği, süpürgeyle etrafa saçan mı daha iyi iş yapar, yoksa hemen üstünü kapatıp kapalı bir kaba koyarak, küllüğe taşıyan adam mı daha iyi iş yapar?
İnsanların yaptığı kötülükleri tedavi etmek yerine yaymaya çalışanlar, toplumun geleceğine de kötü kokular saçmış olurlar.
Suçu sabit olmayan bir insan hakkında yayılan kötü haberleri duyduğumuzda hemen:
“Onu (iftirayı)işittiğinizde ‘Bunu söylemek bize yakışmaz, (Rabbimiz)seni tenzih ederiz. Bu büyük bir iftiradır’ demeniz gerekmez miydi?” (Nur Suresi ayet 24/16) dememizi tavsiye eden Rabbimiz, kötü ve yayılmaya müsait söylentilerin yayılmamasını emreder:
“Mü’minler arasında fuhşun yayılmasını iste¬yenlere dünyada da, âhirette de acıklı azap vardır. Allah her şeyi bilir, siz bilemez¬siniz.” (Nur Suresi ayet 24/19)
Suçu sabit olanı bile söylemekle görevli değiliz.
Fatih Sultan Mehmet, “Avni” mahlasıyla yazdığı şiirinde:
“Beyti bozarsın rakîbi anma şi’rinde sakın
Avni dilber vasfıdır çünşi’r ü inşâdanmurâd” diyor.
Yani, “Şiir yazmadaki kastımız, sevgilinin özellik ve güzelliklerini anlatmaktır. Eğer şiir içinde rakibin, düşmanın adını da anarsan şiirdeki “beyt” bozarsın, dediği gibi “Beyt” ev anlamına da geldiğinden evi bozarsın, gönül evini bozarsın, gelin evini bozarsın, dünya evini bozarsın deyivermiş.
Hani Allah cellecelalühü zikrederken, şeytanı da lanetlemek için bile olsa adını anmadığımız gibi.
Ayette “Fahışe” diye geçen kelime, Türkçe’de kullanıldığı gibi değildir.
İslam’a ve insan fıtratına aykırı olan her şeye “Fahışe” veya “Fahşa” denir.
Kur’an-ı Kerim’de yerine göre “Hayasızlık”, yerine göre “Cimrilik”, yerine göre “Kötülükler” anlamında kullanılmıştır.
Müslümanlar arasında kötülüğün yayılmasını isteyenler, bir kötülüğü tedavi edip toplum vücuduna sağlıklı olarak katmak yerine o bir kötülüğü bin yapıp yayarak özendirme veya normalleştirme tarafına gidiyorlar.
Bu tür kötülük yayıcıları, ayıp arayıcılarının cezasının bu dünyada da görüleceğini haber verir Rabbimiz.
Günahların birçoğunun cezasından bahsederken Rabbimiz, ahirette çekeceğini haber verir ve insanların gizlice işlediği şahsi suçlarını ve de hiç olmadığı halde iftira edilen suçlarını yayanların bu dünyada da cezasını çekeceklerinden haber verir.
Ayıp yayıcıları, yaptıklarının cezasını bu dünyada hatta kendi evinin içinde bile çekeceğini Sevgili Peygamberimiz şöyle haber verir:
“Müslüman kardeşinin, ayıbını yayan kişinin ayıbını da Allah yayar ve onu evinin içinde bile rüsvay eder. (İbniMace, Sünen, K. Hudud, bab 5)
Sevgili Peygamberimiz, ayıp örtenin ayıplarını da Allah’ın örteceğini şöyle haber verir:
“Bir Allah kulu, yine bir Allah kulunun ayıbını bu dünyada örterse, Allah da onun ayıbını kıyamet gününde örter” (Müslim, Sahih, K. El-birruvessıle, bab 21)
Sevgili Peygamberimiz;
“Bir adam ‘İnsanlar helak oldu” derse onların en kötüsü o olur veya insanları helak edenlerin başında o gelir” buyurmuş. (Müslim, Sahih, K. El-birr, bab 41, Malik, Muvatta, Ebvab’ül-kelam bab 1, Ebu Davud, Edeb, bab 85Hadis 4983)
Hadisi şerh eden Hattabi, “Bu sözü ayıplamak için dahi söylememek gerekir.
Ayıplamak için veya kendisinin faziletini anlatmak için söylüyorsa yine helak olanlardan olur” diyor.
Çözüm üretme durumunda olanlar, kendi aralarında konuşurlar ve olumlu yönde çareler üretirler.
Yoksa “Gül dalında niçin diken besleyelim? Öyleyse gül neslini kurutalım” diyenlerden oluruz.