İslam’a
göre dünyaya gelip ilk nefesini alan çocukla, doksanında son nefesini vermeye
hazırlanan yaşlının hayat hakkı eşittir.
“Çocuk
bir günlük, yaşlı ise çok ünlü biri, çocuğun ciğerini yaşlıya takalım, çocuk
ölsün, ünlü yaşasın” denemediği gibi, “Yaşlı, kimi kimsesi yok bir garip, çocuk
ise hasta ve organ nakli gerekir” diyerek yaşlı öldürülemez.
İkisi
de eşit haklara sahiptirler, kim olurlarsa, hangi dinden, ırktan veya
coğrafyadan olurlarsa olsunlar birinin yaşaması için öbürü öldürülemez.
Amerika,
İspanya, İtalya, Fransa ve İngiltere’de korona nedeniyle bakım evlerinin ihmali
sonunda bakım/huzur evlerindeki yaşlıların ölüm oranı dünyanın en üst
rakamlarını yakaladı.
Hatta
İngiltere başbakanının koronanın ilk günlerinde “Bırakalım, sosyal seleksiyon
gerçekleşsin” yani ihtiyarlar ve zayıflar ölsün ve toplum tazelensin” anlamında
bir şeyler söylemişti ama kendisi koronaya yakalanınca işi sıkı tuttular ama
yine de bakımevlerindeki ihtiyarları ihmal ederek koronanın önüne atıverdiler.
İslam
dininde çocukla ihtiyar, deliyle veli… arasında fark olmadan eşit hayat hakkına
sahiptirler.
Ve
Türkiye’deki koronayla savaşta bu İslami esas gözetildi.
İslam’la
Batı’nın ve Doğu’nun gavurları arasındaki farkı ortaya çıkarıverdi bu korona.
Televizyonda
gördük, papaz, kilisede, “Korona burada varsa, burada İsa da var” diyor ve
kilisedekilerin yakın temasına, kucaklaşmalarına öncülük ediyor ama haberlerde gösterilen
o papazın koronadan öldüğü haberini de veriyor.
Ve
Sevgili Peygamberimizin, el, yüz, ağız temizliğine ağırlık verdiği, “Bulaşıcı
hastalıkların olduğu yere girmeyin, orada iseniz çıkmayın” hadisi Batı’nın en
etkin gazetelerinde haber ve makale konusu olurken, Birleşmiş Milletler’in
sağlık örgütünün yayınlarında ve panolarında da yayınlanıyor.
Korona
salgını nedeniyle, sokağa çıkma yasağı ilanından sonra bir çok işyerinin
kapatılması sonucu bir çok işçinin ücretli izne, bir kısmının ücretsiz izne, bir
kısmının işine son verme gibi mağduriyetler meydana geldi.
Bunun
üzerine “Asgari Ücret” tartışmaları da konuşulur oldu.
Asgari
ücretin, bir işçinin zaruri ihtiyaçlarını karşılamadığı ortaya çıktı.
Asgari
ücretle çalışırken veya yüksek ücretle çalışırken işten çıkarılanların ay başı
maaş alamadığındaki durumunu düşünün.
Daha
önce bu sütunda asgari ücret konusunda Hazreti Ömer döneminde en az ücreti
hazreti Ömer’in aldığını, Tarihi Yakubi’den 2/153-54 naklen vermiştim.
Yani,
bugün yirmi kadar devletin yaşadığı toprakları yöneten Hazreti Ömer, asgari
ücretin ölçüsü olarak kendi maaşını uygulamaya koyuyor.
Bu
sene Diyanet’in ilan ettiği fitir/fıtır sadakası 27 liradır. Bu rakam
asgaridir. Yani bundan aşağı olmaz anlamındadır.
Yoksa
yukarısını siz, kendi yediğiniz, içtiğinizle orantılı olarak daha fazla
verebilirsiniz ama 27 liradan aşağı veremezsiniz anlamınadır.
Rabbimiz,
yemin kefaretinin,
“…Bilerek
yapılıp bo¬zulan yemi¬nin keffareti; ailenizi doyurduğunuz yeme¬ğin orta
halli¬siyle on fakiri doyur¬maktır veya on fakiri giydirmek...” (Maide Süresi
ayet 89)
Herkes,
kendi sosyal durumuna göre yüksek rakamlar versin ama 27 liradan aşağı vermesin
anlamınadır.
Fitresini
veren bir baba beş nüfuslu ise 27X5=135 en az 135 lira fitresini fakire
verecek.
Bu
yüz otuz beşi 30 günle çarparsanız 135X30= 4050 eder.
Yani
İslam’ın beş kişilik ailenin fakirin karnını doyurması için belirlediği rakam,
bu günkü şartlarda en az dört bin elli lira olmasını istemektedir.
Sevgili
Peygamberimiz, fitreyi buğday, arpa, hurma, kuru üzümü esas alarak ölçü
belirlemiş ki zamanla değerini kaybetmemiş.
Halkımızın
Müslüman olması, zor durumda olanların işini kolaylaştırmaya devam ediyor.
Bana
telefon ederek fetva alıp, üç aylığına kiracısından kira parası almayacağını
bildiren vatandaşımız var.
Lüks
lokantalarda iftar veren zenginlerimizin bu sene o parayı ihtiyaç
sahiplerine dağıttığı haberleri geliyor kulağımıza.
Bir
vatandaşımız 1447 işyerindeki kiracılarından korona bitinceye kadar kira,
elektrik, su parası almayacağını kiracılarına bildirmiş.
Bütün
bunlar, İslam’dan mıknatıslanmasının sonucudur.
İslam’ın
bütün emir ve yasaklarının uygulandığı, dünyamızın güzel olduğu gibi
ahiretimizin de güzel olacağı günleri görmek ümidi ile.