Kirlenme
varsa, kirleten ve kirlenen de var demektir.
“Kirlenme”
denince ilk akla gelen çevre kirliliği, beyaz gömleğimizin yakasının kirlenmesi
gibi şeyler akla gelir.
Ses
kirliğini de, su kirliliğini de, çevre kirliliğini de meydana getiren insan
olduğundan, “İnsanın kirlenmesi” diyerek kendini pek öne çıkarmaz.
İnsanın
içi kirlenmeden dışını kirletemez.
Beyaz
gömleğimizin yakasını kirleten şey, içimizden dışımıza sızandır.
Binlerce
işçi çalıştıran fabrikanın bacasından havaya salınan zehir, aslında fabrikanın
sahibini zehirleyen maddecilik zehrinin fabrika bacasından fışkırmasıdır.
Patronlardan
biri televizyonda, “Fabrika faaliyete geçtikten on yıl sonra, ilgili görevliler
gelip bizi uyardılar da bacaya filtre taktık” demişti.
Yüzlerce
işçinin çalıştığı fabrikayı yapanlar, dünya genelinde buna filtrenin de
takılacağını bilirler ama ucuza mal etmek için bilmezden gelirler.
Miras
kalan malı bölüşürken kardeşini öldüren adamın içi önceden kirlenmiştir.
Milletvekili
ve başkanlık seçimlerinde can-ciğer arkadaşların ayak oyunları, iç
zehirlenmenin tepişmesidir aslında.
Fabrikatör,
milyonlara mal olacak filtreyi yapmamakta direnmesinin temeli maddeciliğidir.
Cellâdın
yaptığı görev de asgari ücretten aldığı maddesidir.
İşkenceciyi
de buna iken iç kirliliğidir.
Zenginin
iki çocuğunun yıllık masrafı, asgari ücretle çalışanların hepsinin bir yıllık
maaşından fazla olması, gelecek yıl çocuklarının masrafını artırırken
işçilerinin masrafını azaltmanın yollarını araması da iç kirliliğinin
kanalizasyonun patlamasıdır.
Rabbimiz,
en büyük zulüm, en büyük haksızlık, en büyük taşkınlık, sapkınlık, en büyük
işkencenin Allah’a ortak koşmak olduğunu şöyle haber verir:
“Lokman,
oğluna öğüt vererek şöyle demişti: Oğulcuğum, Al¬lah’a ortak koşma, şüphesiz
ortak koşmak, büyük bir zulüm¬dür” (Lokman süresi ayet 31/13).
“Şirk”
kelimesi ile “Şirket” kelimesi aynı köktendir.
İnsanın
ve eşyanın yönetiminde Allah’ın yanında birilerinin de yetkisini kabul etmek o
adama kulluğu, Allah’a kul olmanın önüne çıkarmak demektir.
Daha
açık yazalım, “Ben, Filistinlilere hayatı zindan eden ve her gün birkaç
tanesini öldürmeden uyuyamayan, dünya insanının parasıyla her dakika oynayan ve
sömüren Siyonist Yahudi’nin yaşadığı gibi yaşamak isterim veya Trump, Putin
gibilerin kanunlarını değerlerini, Merkel kriterlerini hayata uygulamak
isterim, özetle Allah’ın değil, kullarının kulu olmak isterim” demektir.
İşte
en büyük kirlenme budur.
Bir
kadının veya erkeğin zina ile kirlenmesi bu tür kirlenmenin yanında milyarda
bir değildir.
Zina
eden bir Müslüman’ın cennete gitmesi mümkin iken Allah’tan başkasının
kurallarını, değerlerini Allah’ın ahkâm/kurallarının önüne geçirenler o halde
ölürlerse onların ebedi cehennemde olduğunu çokça tekrarlar Kur’an-ı Kerim.
Kâfirken
âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimizi alenen öldürmeye gelen
Ömer, Müslüman olduktan, içteki şirk kirinden “La ilahe illallah Muhammedün
rasülüllah/Allah’tan başka yaratan, yaşatan, yöneten yoktur, Muhammed, Allah’ın
resulüdür ) kelime-i tevhidiyle temizlendikten sonra, Medine’ye binlerce
kilometre uzaktaki Fırat nehri kenarındaki kuzuyu, kurdun kapmasından bile
kendini sorumla hissettiriyor Hazreti Ömer’e. (Allah ondan razı olsun.)