“Büyük
balık küçük balığı yutar” diyerek haksız da olsa kaba kuvvete hak verip boyun
eğenler, bilmezler ki denizler büyük balıklarla değil küçük balıklarla doludur.
Bal arısını yiyerek geçinen zanburu tanıyanınız pek azdır. Ama bal arıları
dağları, taşları ve çiçekleri tutmuş. Milyarlarcası sizlere bal vermek için
çalışıyor. Bir kurt bin kuzuyu korkutup kaçırabilir ama dağ-taş koyun ve kuzuyla dolu.
“Tuttuğunu
koparanlar” kuruturlar. Tuttuğunu yeşertenlere
yardım edin siz.
“Diş
geçirenler” yaralarlar.
Yaraları
saranlarla yürür insanlık. “Kolu uzun, ensesi kalın” olanlar, “döner taşı öten
kuşu” bulunanlar her yerde “borusu ötenler” “itibarım zedelenmesin,
koltuğum alınmasın, makamım ve rütbem sökülmesin, malıma el konmasın” diye “gelene ağam, gidene paşam”
derler. “El etek öperler” her gelip geçene
kuyruk sallarlar. Bunlarla bir yere varmak mümkin değil.
Mal
ve servetle ayakta durulabilseydi, Karun dururdu. Saltanatla, kaba kuvvetle başarılı olunsaydı,
Firavun başarılı olurdu. Alavere
dalavereyle, entrikayla iktidar korunsaydı, Haman yıkılmazdı.
Mekke’nin
kodamanları, hakkı hep kuvvette götürdüklerinden Sevgili Peygamberimize iman
eden fakir, kimsesiz, köle, çaresiz
insanlara bakarak bu davanın tutamayacağını, ayak takımıyla bir şey olmayacağını, onları yanından kovması
gerektiğini söylerler.
Bunun
üzerine Rabbimiz: “Sabah akşam Rablerine dua ederek, O’nun rızasını isteyenleri
kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur. Senin hesabından da
onlara bir sorumluluk yoktur ki, onları kovarak zalimlerden olasın” (En’m
süresi ayet 52).
“Sabah
akşam Rablerine dua ederek, onun rızasını isteyenleri (yanından ) kovma ...” buyurmuş İman edenlerin daha önce kâfir iken
işledikleri kötülükleri yaymaya ve
efendimize de duyurmaya
başlamışlar. Rabbimiz, “Onların
hesabından sana bir sorumluluk yoktur” buyurmuş.
Kâfirken
adam öldüren, zina eden, karaborsacılık yapan, hırsızlık yapan insanlar, iman
edince daha önce bu suçlarıyla
ayıplamayanlar, Müslüman olanları eski suçlarıyla ayıplanmaya
başlamışlar.Günümüzde de değişen bir şey yok.
“Küfür cephesinde yeni bir şey yok” isimli konferanstan kitaba
dönüşen eserimde birçok örnekle anlatmıştım. Peki, Mekkeli
müşrikler Firavun’dan ders mi aldılar?
Günümüz
kâfirleri Mekkeli müşriklerden ders mi aldılar veya onların vasiyetnamesini mi
okudular? “Hep birbirlerine bunu
vasiyet mi ettiler? Hayır. Onlar azgın bir toplumdurlar” buyurur Rabbimiz
(Zariyat süresi ayet 51/53). Japonya’daki kuduz köpekle Amerika’daki kuduz
köpeğin bilgi alışverişine gerek yok. Kuduz mikrobu her yerde ve zamanda aynı
etkiyi gösterdiği gibi kâfirlik de her yerde ve zamanda aynı şeyi yapar.
Sevgili
Peygamberimiz buyurur: “İslam garip olarak başladı/ortaya çıktı. Yakında, garip
başlayıp/ortaya çıktığı gibi yeniden ortaya çıkacaktır. Gariplere müjdeler
olsun” (Müslim, Sahih, K. iman hadis 232).
İbni Mace’de:
“Gariplar kim ya Rasulallah?”diye sorulduğunda, “İmanı
nedeniyle kabilesinden atılan” diye
cevap verdiğini haber verir. (Tirmizi, Sünen, K. iman hadis 2631, İbni Mace Sünen,
K. fiten hadis 3986-87-88).
Bir
makalemin web sayfasındaki tartışması: Birinci tartışmacı, makalemin şu kısmını
adımı yazmadan yayınlar: “Kaba kuvvetin kavukçuları... “Kodum mu oturturum”
diyenler yeryüzünde oturacak yer bulamadılar. “Büyük balık küçük balığı yutar”
diyerek haksız da olsa kaba kuvvete hak verip boyun eğenler bilmezler ki
denizler büyük balıklarla değil küçük balıklarla doludur.
Dünya,
günde tonlarca balık yutan balinaların neslinin tükenmemesi için milyarlar
harcıyor.
Bal
arısını yiyerek geçinen zanburu tanıyanınız pek azdır.
Ama
bal arıları dağları taşları ve çiçekleri tutmuş. Milyarlarcası sizlere bal
vermek için çalışıyor.
Bir
kurt bin kuzuyu korkutup kaçırabilir ama dağ taş koyun ve kuzuyla dolu.
“Tuttuğunu
koparanlar” kuruturlar. Tuttuğunu yeşertenlere yardım edin siz. “Diş
geçirenler” yaralarlar. Yaraları saranlarla yürür insanlık.” İkinci tartışmacı, birinciye cevap
verir: “Hadi len arkan varsa dayın varsa
her şeyi yaparsın bu ülkede... Yoksa istediğin kadar çalış bir şey
olmazsın…” Birinci tartışmacı, ikinciye
cevap verir: “Çüş...”
İkinci tartışmacı: “Sen hayal dünyanda yaşa…
Zorbalık bu ülkenin genlerinde vardır… Hak yeme adam kayırma her türlü pislik…
Bu ülke insanı ahlaki bir çöküntü içinde olduğundan yanlış anlamayın dincileri
de bu ahlaki çöküntünün içine sokuyorum bu ülkede yaşamak istemiyorum artik.”
Üçüncü
tartışması, makalemdeki “kaba kuvvet” kelimesine sataşıyor: “Ne bu kara
kuvvetlerine hakaret mi Türklere mi hakaret ediyorsun amacın ne anlayamadık?”
İkinci tartışmacı üçüncüye cevap veriyor: “Kaba kuvvet diyor.”
Üçüncü
tartışmacı, ikinciye cevap veriyor: “Sen neye gülüyorsun ya ne yazdığını
görüyorum saf adam büyük balık küçük balık diyor sen iyi okusana yazıyı…”
Tartışmacılara ait kaba kelimeleri, ağzıma almadan, kopyala yapıştır yaptım,
kusura bakmayın. Yazılarımız ve konuşmalarımız böyle mi anlaşılıyor diye
bırakmak da yok. Sevgili Peygamberimiz, Arafat Dağı’ndaki son Veda Hutbesi’nde,
“Burada olmayanlar başkalarına aktarsınlar ola ki, onlar daha iyi anlar ve
nakleder” anlamında konuşmuş.
Doğruları yazmaya konuşmaya ve örnek olmaya devam.