Halkımız
tarafından Kambır Yunus diye bilinen merhum Yunus Aksoy, benim o şehirde
tanıdığım en dürüstlerinden ve en güzel konuşan adamdı.
Merhum
Necmettin Erbakan’ın bağımsız milletvekili adayı olduğu 1969 yılında ona destek
verdik.
Hocanın
o seçim konuşmalarını, dinleyen Kambır Yunus, o seçimden sonra Hocanın Milli
Nizam Partisi’ni kurmasıyla derhal
babadan miras partisinden istifa edip, Milli Nizam Partisi’ne girdi ve
yönetici de oldu.
O
anlatmıştı:
“Babam
rahmetli iliklerine kadar Halk Partiliydi, ücretsiz mahalle camiinin imamlığını
da yapardı.
Biz
de ana karnından beri sol partiliydik.
Ama
Demokrat Parti ve Adalet Partisi’nin başkanlarından daha temizdim.
Ben
yıllarca Halk Partisi’nin meclis üyeliğini yaptım.
Meclis
üyeliğini hiçbir zaman kendi çıkarım için kullanmadım.
Adalet
Parti başkanı, Halk Partisi’nden meclis üyeleriyle birlikte hareket ederek
kendi çıkarlarına iş yaparlardı ben yapmazdım.
Ben
beş vakit namazımı kılarım, Adalet Parti başkanı Cuma’dan Cuma’ya kılar.
Ben
ağzıma içki koymadım, o her akşam içer…” demişti.
“Asıl
azmaz bal kokmaz” demiş atalarımız.
“Her
şey aslına döner” kuralınca yetmiş yıl sonra Türkiye, İslam’a doğru yön
değiştirdi.
Merhum
Erbakan Hocanın siyasi sahada Meclis’in rotasının kıbleye dönmesinde çok büyük
etkisi oldu.
Daha
önce yazmıştım, Adana Vaizi merhum Mehmet Bilgiç hoca efendi Milli Selamet’ten
Karaman Belediye Başkan Adayı olduğunda seçimi kazanamadı ama ikinci parti
oldu.
Şehrin
en önde gelen ve tarikatın saygın yaşlılarından biri: “Memedim, canımı ye, ama
sana oy veremedik. Ankara’dan Karaman’a bir Bakan gelse sen içki
içiremediğinden şehrimizin işleri yürümez Memedim, onun için oy veremedik” der.
Tarikatın
ileri gelenlerinden olan bu zat da oy verdiği partiden memnun değil ama
oturduğu şehrin çıkarı için orada.
Ama
her geçen gün Milli Görüş çizgisindeki adayların oylarının artması, sağın
azgınlarıyla solun bozgunları hiç değilse Cuma namazı kılan adaylarla işe
başladılar.
Birkaç
seçim sonra başkan adayları meydan mitinglerinde kaç defa hacca gittiklerini,
kaç defa umre yaptıklarını açıklama ihtiyacı hissettiler.
28
Şubat günlerinde generallere 23 defa “Kur’an’ı Anlama” konferansları veren,
Yaşar Nuri Öztürk ve Üsküdar Müftüsü CHP’den milletvekili oldu.
“İslam
gelecek, dertler bitecek” diye ev sohbetleri yapan, meydan mitingleri
düzenleyen insanlarımız şu anda CHP’de milletvekilliği yapmaya devam ediyorlar.
AK
Parti milletvekillerinin çoğunluğu Erbakan merhumun eğitiminden geçmiş
insanlar.
“Ama
yanlış yapıyorlar” denirse, “Dediğiniz doğru” derim ve “maya”nın sapasağlam
durduğunu söylerim.
Milli
Görüş hareketi, bu milletin mayasını temsil ettiğinden, o maya, daha birçok
yanlışın düzelmesine katkıda bulunmaya devam edecektir.
Hamurun
ve yoğurdun tabii mayası iyi korunursa sütün bozulmasından, hamurun
bozulmasından endişe edilmez. Yeniden maya çalınır
Önemli
olan aslın bozulmaması.
Amerika,
1945 yılında Nagazaki ve Hiroşima kentlerine atom bombası attığında 500 binin
üzerinde Japon’u öldürmüş.
Bununla
kalmamış atom bombası, toprakta biten her şeyi kavurmuş ve toprağın yeşertme
özelliğini de yok etmiş ama şimdilerde toprak kendini toplamış ve her yer
yeşermeye başlamış.
Antalya
Muratpaşa Gezi Parkı’na, Hiroşima’dan getirilen Ginkgo Biloba (Umut Ağacı) 2017
yılında ekilmiş.
Yani
toprak, asli görevini yapmaya başlamış.
Hiroşima
ve Nagazaki toprağı yemyeşil olurken, Amerika, sonsuza değin atom bombasının
siyah dumanının karasını, yüzünde taşımaya ve gelecek nesillere tarih
kitaplarında utancın örneği olmaya devam edecek.
68
kuşağı ile 78 kuşakları üniversitede, meydanlarda ve sokak aralarında
birbirlerinin canına acımasızca kıyarlarken, son seçimde solcu CHP, milliyetçi
İYİ Parti’ye milletvekili vererek Meclis’e girmesine yardımcı olmuştur.
Türkiye’de
milliyetçilerin, ulusalcıların, İslamcıların mayası İslam’dır.
Yetmiş
yıllık baskı, gözdağı, yakma, yıkma, öldürme, yıldırma, korkutma, pusturma,
kurutma hareketlerinden sonra, dervişlerimizin tespih çekmesi, İmam-Hatiplerin
her yerde çiçek açması, medreselerin bilgi saçması, her partiden insanlarımızın
cami saflarında omuz omuza kıyama kalkması, Milli Görüş hareketinin organizesi
ve Rabbimizin lütfu keremi ile ülkenin gemisinin rotası kıbleye doğru döndü.
Kaptan
köşkünde kavgalar olsa da, “Rusya’ya mı yoksa Amerika’ya mı, Çine mi dönelim”
kavgası bitti.
1896’da
doğan, Saint Joseph Fransız Lisesi’nde okuyan, Galatasaray Lisesi’nde tarih
öğretmenliği yapan, 1948 yılında Hürriyet gazetesini çıkarmaya başlayan ve
1953’te ölen Sedat Simavi, bugünlerde Hürriyet gazetesinin başında, İmam-Hatip
Okulu’ndan mezun Ahmet Hakan Coşkun beyin olduğunu görse ne yapardı?